O günkü vizitte hasta ayaktaydı ve bana gülümsüyordu. Daha doğrusu ben odaya girdiğimde saygısından olacak ki idrar sondasını kavrayarak hemen yataktan çıkıp adeta hazırol vaziyetine geçiyordu. Sağ elimle işaret ediyordum: ''Memet kalkmasaydın!'' Evet, adı Mehmet değil de Memet'ti... Ensesini kaşıyarak ''hocam saygıdan, hani büyüyümsünüz, ameliyatımı yaptınız... Kalkmamak olur mu!''
Tebessüm ediyordum ve hemşireye dönüyordum...''İşte aldığı terbiye bu!''
Posoflu bu sempatik insanın memleketinin önüne neden ''bizim'' sıfatını getirdiğimi merak ediyorsunuzdur sanırım. Bazı insanlar vardır ki daha polikliniğe  girerken yüzünde öyle sempatik bir ifade görürsünüz ki... Bence bu insan bugün bugün hayata 1 puan ileride başlıyordur. Yani o an öyle düşünürüm, ama doğru, ama yanlış...Etrafına ve karşısındakinin kalbine pozitif enerji saçıyordur sanki. Bazı insanlar da vardır ki karşınıza oturunca sizinle göz temasından kaçınır, önüne bakar sadece... Tipik bir ''düşünen adam'' veya ''heykel'' misali. Çocukken büyüklerimiz böyle insanlar için ''nursuz'' veya ''sösüret'' derlerdi. Sösüretin kelime anlamını hala bilmediğimi itiraf ve ifade edeyim. Neyse... Taburcu edeceğimi söyleyip gerekli önerilerde bulunuyordum ve odadan çıkıyordum ki birden aarkamdan sesleniyordu: ''Hocam bir dakika!'' Dönmüştüm elbette... Sağ eli havadaydı ve baş parmağı ile o sempatik vücut dilini görüyordum.
''Buyur Memet, ne vardı?''
Tebessüm ediyordu... ''Bir Posof fıkrası anlatmak geldi içimden de! Kızmazsan anlatayım. Biliyorum vaktin az ama!''
Gülmeye baaşlamıştım... ''Memet neden kızayım, estağfurullah. Ben asilzade miyim! Ben de aynı kültürün insanı değil miyim! Anlat gülelim biraz!''
Anlatmaya başlıyordu...''Fakat bu fıkrayı yöresel ağızla anlatacağım. Tankoluk yaparsam özünü kaybeder, bir işe yaramaz!''
''Tamam Memet'' diyordum, ''atış serbest!''
''Biliyorsun Posof'un elması meşhurdur. Posoflu birkaç sandık dolusu elmayı pazara götürür.Bir ara bir iş için kendine ayrılan bölümü terkedip oradan uzaklaşır. Biraz sonra döndüğünde şoke olur. Bir de bakar ki elmaların ve sandıkların yerinde yeller esmekte... Beyninden vurulmuşa döner garibim. Oturur oraya, komşu esnaf başına toplanır. Teselli etmeye çalışırlar. Zavallının sermayesi gitti, kolay mı!''
''Sonra Memet?''
''Sonrası şu hocam... Posoflu iki elini yana açar ve der ki 'Valla komşular yelmalara yanmiyirim de o zanduklara yaniyirim!'...''
Beni bir gülme krizi tutmuştu o anda... ''Memet müthiş bir fıkra, hele o zanduk kelimesi'' diyordum ve kapıya yöneliyordum. Saatime de bakıyordum. O ise o sempatik ses tonu ile ''hocam özür dilerim, bir tane daha anlatsam ayıp olur mu'' dediğinde ''anlat Memet'' demek zorunda kalıyordum. ''Memet, bu daha komiktir sanırım!''
Elini yelpaze gibi sallıyordu...
''Hem de nasıl!''
''Ee anlat bakalım!''
''Hocam bizim yörelere yabancı değilsin ya... Gariban ve fakir o insanlar çocuklarına hep okumayı, adam olmayı öğütlerler ya!''
''Memet bilmez miyim... Ya bu deveyi güdeceksin, ya da bu diyardan gideceksin derler hani... Oku da kendini kurtar derler. Toprak verimli değil ki! Kış memleketi... Güdülecek deve yok ki! O çocuklar da okuyarak o diyardan gitme yolunu seçecek elbette!''
İki elini havaya kaldırıyor... ''Hay ağzına sağlık, ne güzel ifade ettin!''
Anlatmaya başlıyor... ''Posoflu ilkokulu bitiren oğlunu Kars'a götürür ortaokula yazdırır. Ev tutar. Hani o fakir haliyle varını yoğunu çocuğu için seferber eder. Ben okuyamadım, bari  çocuğum okusun da kendini kurtarsın diye çabalar. Anadoluda buna ceketini satıp okutma derler. Neyse, ilk yıl biter, çocuk yazın köye döner. Adamcağız karnesine bakar çocuğun. Notlar kötü ve sınıfta kalmıştır çocuk. Zavallı baba çok üzülür ve sesini yükselterek sitem etmeye başlar... Ola velet, cızlavedi giyersin, kartol aşını yiyersin, ama gene de okuyamiyersin! Senden neyi esirgedim ki!''
İçim bir hoş oluyor... ''Hocam'' diyor Memet, ''sıkılmadın değil mi! Seni kendimden birisi olarak gördüğüm için anlattım!''
Elimi omuzuna koyuyorum...''Memet rahat ol, ben aslını inkar eden birisi değilim, halktan hiç kopmadım ki! Özentim de yok, neysem oyum. Özentili ve kimlik bunalımı içinde olan insanları da hiç sevmem!''
Tebessüm ediyor... ''Yirmi sene muayenehanecilik yapmanın sebebini şimdi anladım hocam'' diyor.