GÜNAYDIN/ TÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ile birlikte çeşitli yenilikçi hareketlerin yanında, modern okullar ve yeni mahkemeler de kurulmuştu. Eski hukukun yerine kullanılmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinin kanunlarından da alıntılar yapılmıştı.

Fakat bu dönem, her alanda “ikiliğin” sürdüğü bir dönem oldu.

Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” isimli eserinde, bu ikiliği şöyle anlatıyor:

“ Mektebin yanında Medrese, Yeni Kanunların yanında Şeriat, Sivil Mahkemelerin yanında Şeriye Mahkemeleri, Hâkim’in yanında Kadı, Vali’nin yanında Müftü, Sadrazam’ın yanında Şeyhülislâm, 1920 yılında dahi, olduğu gibi durmakta idi. Bizde Padişah, aynı zamanda halife idi. Tanzimat’ın 100. yıldönümüne doğru, Sadaret’in bulunduğu Babıâli’de yirminci, Şeriye Mahkemeleri’ nin bulunduğu Süleymaniye’de ise yedinci asırda idik. Yalnız bütün hakları ile aile değil, Üniversitede tefekkür(düşünce) dahi şeriatın kontrolü altında idi. Edebiyat Fakültesi’ nde felsefeyi bir mutaassıp(bağnaz-tutucu)  medreseliden okurduk. “ (Çankaya, İstanbul, 1980, s. 445)

Cumhuriyet dönemine gelinceye kadar, eğitim sistemi “ikili” olduğu gibi, kafaların içinde de ikilik sürüp gidiyordu.

Avrupa’da eğitim görmüş, Padişah’ın Hekimbaşılığı mertebesine kadar yükselmiş, hatta çiçek aşısı ile ilgili olarak Jenner’in bir monografisini de tercüme etmiş olan bir Tanzimat Devri “bilgini”, Mustafa Behçet Efendi, kardeşi ile birlikte “Hezar Esrar” (Bin Sır) adlı bir sözde tıp kitabı neşretmişti. XIX. yüzyılın ikinci yarısında, 1862’ de yayınlanan bu kitapta yer alan sözde “sır” lar ve ilkel ilâçlar, Batıda akla, deneye dayanan bilimlerin hızla ilerlediği bir çağda bile, medrese ile mektebin ikili ve çelişkili etkisi altında kalıp Osmanlı toplumunun dünyadan ne kadar kopmuş olduğunu gösterir.

Çiçek aşısı, XVIII. yüzyılda, Türkiye’ de halk tarafından biliniyor ve Jenner’ in keşfinden önce de, halk tarafından basit şekilde uygulanıyordu.

Modern çiçek aşısının keşfedildiğini de bilen bu Tanzimat dönemi Hekimbaşı’ sının, XIX. yüzyılın ikinci yarısında yayınlanan bir kitapta çocuklara eşek sütü içirilirse çiçek hastalığından korunabileceklerini iddia etmesi hayret vericidir.

Adnan Adıvar, “Osmanlı Türklerinde İlim” isimli eserinde, bu kitaptaki bazı sırları açıklıyor:

Kitaptaki 61. sır şuydu:

“Suçlu bir kimseye bıldırcın dili yedirilirse, sorguda bütün suçlarını itiraf eder.”

Aynı kitapta 327. sır ise şöyle idi:

“Karnabahar tohumu dört sene sonra dikilse bu tohumdan şalgam ve şalgam tohumu çıkar.”( Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul, 1943, s. 195)

Tıp, ilmî veriler yerine hurafelere saplanırsa, herhalde olacağı budur.

ATATÜRK’ ün, “Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, başarılı olmak için, en doğru yol gösterici ilimdir, fendir” sözünün anlamı herhalde şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!