Biri kız, diğeri erkek. Kız olanın adı Özlem, erkek olanın Umut. Özlem ve Umut, sahiplerini yaşama bağlayan duygulardır. Her insanın özlemleri vardır. Bunun yanında onlara ulaşmak için umutları da.
Yaşamın en mutlu anı, özlenilene kavuşulan andır. Özlemin gerçek olduğu andır.
Özlem elde varolmayan şeye duyulur. Çocuk, bir bisikletim olsun ister. Baba, hayranı olduğu markanın son model arabasını kullanırken hayal eder kendini. Kirada oturan aile “ah bir kendi evimiz olsa” der.
Özlemler yaşam yolunu aydınlatan, yaşam koşusunu hızlandıran itici güçlerdir. Özlemi çekilen mal, mülk, eşya, para gibi maddi şeyler emekle çalışmayla elde edilebilir. Ulaşılan özlemlerden birinin tam keyfini yaşamadan arkadan bir diğerinin beklentisi başlar.
Kimileri var olanın değer kıymetini bilmeden, zevkini tadamadan hep olmayanın kaygısını taşır. Bunlar için özlemin içine hırs da karışırsa işkenceye dönüşür.
İş ve meslek yaşamındaki görev ve mevkiler toplum içindeki belirli konumlar arasında özlenilecek köşe başları vardır. Buralara gelmek herkesin gönlünden geçer.. parti üyesi bir gün milletvekili olmayı özler. Milletvekili bakan olmayı. Kurumların yönetici kadrolarındakilerin gözü genel müdürlüktedir.
Kendini bilen, alçak gönüllü bilge bir kişinin özlemi, sadece toplum içinde saygın bir yerdir. Gösterişten, aşırı övülmekten kaçınır. Özlemleri de sadedir.
İnsanların bu tür özlemlerinin ardı arkası gelmez. Herkes çeşit çeşit özlemlerinden birine ulaşsa onunla yetinmez, yeni şeyler iştahını kabartır. Ama öyle bir özlem vardır ki…bunlardan çok başka ve tüm insanları kuşatan apayrı bir duygudur o.
İnsanın insana özlemi. Sevdiklerimiz, yakınlarımız, eşimiz dostumuz, çoluğumuz çocuğumuz. Bunlarla birlikte iç içe hep beraber yaşamayı kim istemez? Her ne kadar, kalabalık olmak, çok yakın olmak ufak tefek sürtüşmeleri, tartışmaları getirse de bu işin tuzu biberidir. Zaten her şey dörtdörtlük olsa yaşam sıradanlaşır, monotonlaşır, tadı kalmaz.
Birbirlerini sevenlerin birlikteliklerinden bazen kopmalar olur. Yaşam koşulları, yaşamın kural ve yasaları birilerini alır uzaklara götürür. Önceleri olağan karşılanan bu olay zaman ilerledikçe özleme dönüşür. Kişi ayrı kaldığı kimseyi görmek ister. Günümüz teknolojisi gelişmiş iletişim araçlarıyla görüntülü telefon görüşmelerini sağlasa bile canlı canlı bir arada olmak, birbirlerine dokunmak bambaşka duygulardır.
Özleyen kadar gurbetteki özlenilen de özler. Hele onda bir de “sıla hasreti” vardır. Doğup büyüdüğü, birçok anıları olan yerin özlemini çeker. En hüzünlü ve duygulu şiir, türkü ve şarkılar bu tema üzerine işlenmiştir.
İnsanı bu üzüntü ve sıkıntıdan kurtaracak. Özlemin kardeşi umuttur. Eğer umut var ise özlem tatlı bir bekleyişe dönüşür. Birgün kavuşmanın hayal ve planları insanı yaşama bağlar. Umutları yeşerten her gelişme moralleri yükseltir. Yaşamı renklendirir.
Umutla özlemle elele tutuşmuş birlikte, umut özlemin gözlerinin içine gülümseyerek bakıyor. Çocuklarının bu görüntüsünden hangi anne ve baba mutlu olmaz?
Ama umutla Özlemin arası açılırsa, Umut uzaklaşmaya başlarsa tatlı bekleyişi hüzün kaplar. Umutlar düşüşe geçer, azalırsa özlem acı vermeye başlar. Özlem yaşama bağlayan duygu olmaktan çıkar. İnsanı yaşamdan koparır, küstürür.
Hele bir de kaybedilmiş, bir daha hiç ele geçmeyecek şeylere duyulan özlemler vardır. Bunlar da umut yoktur. Onlar geri gelmeyecek olanlardır. Umudun yerini unutmak almak ister. Unutmak olası değilse alışmak kalır geriye
Umutlar hiç tükenmesin. Özlemle umut hep birlikte olsun. Yaşam tatlı bekleyişlerle geçsin. Bekleyişler mutlulukla sonlansın.