ÇOK PARTİLİ DÖNEM VE İLK GENEL SEÇİM
Celal Bayar 1 Aralık 1945’de yeni bir parti kuracaklarını açıkladı.
İnönü tarafından Çankaya Köşküne çağılan Bayar, Cumhurbaşkanından gerekli desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 günü Demokrat Parti (DP) kuruldu.
İnönü, 1946'da çok partili genel seçim düzenleme kararı aldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk çok partili Milletvekili Genel Seçimi 21 Temmuz 1946 da yapıldı. Bu seçim adli denetim dışında; açık oy, gizli sayım ve liste usulü çoğunluk sistemi esasına göre yapıldı. ‘Açık Oy Gizli tasnif’ usulünden dolayı bu seçim hep "şaibeli seçim" şeklinde de anılmıştır. Bu seçimde CHP 465 sandalyenin 397'sini kazandı.
CHP Hükümeti, Demokrat Parti'nin muhalefeti ve Amerika Birleşik Devletleri'nin baskısıyla, komünizme karşı tavır aldı ve bu dönemde bazı kırsal kalkınma programlarını da durdurdu.
1946-1950 yılları arasındaki dönem, İnönü'nün Türkiye'yi Batı ile yakınlaştırdığı bir dönemdir. Çok partili Büyük Millet Meclisi ve çok partili Türkiye Cumhuriyetimizin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından hükümeti kurmakla görevlendirdiği ilk Başbakan Recep Peker oldu.
Recep Peker
(Cumhuriyetimizin 6. ve çok partili dönemin ilk Başbakanı 7 Ağustos 1946 – 9 Eylül 1947)
1946 yılı Türkiye'de çok partili hayatın en önemli dönemecidir. 21 Temmuz 1946' da tek dereceli milletvekili genel seçimlerinden sonra, iktidar ve muhalefet partilerinden oluşan parlamento, Türkiye'de oldukça hassas şartlar altında çalışmak zorunda kalmıştır.
Recep Peker, cumhuriyet tarihimizin önemli devlet adamlarından biridir. Özellikle adı tek-parti dönemi ile özdeşleşmiştir. Sert, otoriter ve her alanda devletçiliği savunan biri olarak tanınmıştır.
Peker Başbakan olarak demokratikleşmeye ve çok partili sisteme karşıydı. Bu kritik dönemde sert muhalefet eden bir Demokrat Parti ve sürekli onun üstüne giden Başbakan Recep Peker vardı. Öyle ki, Peker’in bir konuşmasında kullandığı ifadeler üstüne DP meclisi terk etmiş, İnönü bunun sonucunda arabulucu olmuş ve iki tarafı da sakinleştirdi.
• 2. Dünya Savaşının sonrasında dünyada gelişen ve ülkemize de yansıyan ekonomik ve politik sorunlar,
• Ülkemiz için çok önemli olan; çok partili hayata geçiş döneminde, kurulan ilk hükümetin başında Recep Peker gibi “tek partili yönetimin katı savunucusu" olarak bilinen birinin bulunması, hükümetin icraatlarının muhalefetin yoğun eleştirileriyle karşılanmasına neden oluyordu,
• Savaş sonrası oluşan barış döneminde ülkemizin en önemli sorunu olan; savaş döneminde içine düştüğü yalnızlığın savaş sonrası da Sovyetler birliği karşısında devam etmesi,
• Savaş sonrası Avrupa ülkelerinde serbest seçim esasına dayalı liberal demokrasiler kurulmaktaydı, Türkiye’nin bu önemli gelişmelerin dışında kalması düşünülemezdi. Ancak Peker’in Başbakan olmas;ı dışarıdan CHP’nin otoriter rejimini sürdüreceği şeklinde okunuyordu.
Recep Peker 7 Eylül 1947'ye kadar bu görevde kaldı. 1948'de siyasi hayattan çekildi.
Hasan Saka
(Türkiye’nin 7. Başbakanı 10 Eylül 19747-16 Ocak 1949)
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Demokrat Partiye (DP) karşı sürekli zemin kaybediyordu ve CHP daha karizmatik bir başbakan arıyordu.
Trabzon milletvekili olarak siyasi hayatında birçok kez bakanlık görevinde bulunan Saka, Cumhurbaşkanı İnönü tarafından 10 Eylül 19747 Başbakanlık görevine atandı.
• Bu kritik döneme başbakanlık görevine gelen Saka hükümetinin en önemli icraatlarından biri; gizli oy açık tasnif ilkesini benimseyen yeni seçim kanununun meclisten geçmesidir.
• Yeni seçim usulü yani gizli oy-açık tasnif ilkesi Ocak 1948 yerel seçimlerinde uygulandı ve genel seçimlerde bu usulün uygulanması benimsendi.
Kısa ömürlü Saka kabinesi yeni bir seçim için hazırlık yaptıktan sonra 14 Ocak 1949'da istifa etti.
Mehmet Şemsettin Günaltay
(Türkiye’nin 8. Başbakanı 24 Ocak 1949-22 Mayıs 1950)
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, partisinin genel sekreteri Hilmi Uran'ın önerisiyle Şemsettin Günaltay'ı yeni başbakan olarak atadı.
Günaltay önceki Başbakanlardan farklı olarak, İslamcı gelenekten geliyordu ve İnönü Döneminin son başbakanıydı.
Günaltay din, felsefe ve tarih bilginiydi. Laikliğin savunucusu olarak bilinen bir partinin yeni başbakanının bir din bilgini olması beklenmedik bir durumdu.
Türkiye’nin demokratikleşme tarihi açısından çok kritik bir zaman dilimini işaret eden dönemde görev yaptı. Günaltay Hükümetinin liberal öğelerin baskın olduğu programında siyasal katılımın demokratik esaslara bağlanacağı, din-vicdan hürriyetinin ve basın özgürlüğünün sağlanacağına dair çeşitli vaatler yer almaktaydı.
• Siyasal katılımın demokratik esaslara bağlanacağı, din-vicdan hürriyetinin ve basın özgürlüğünün sağlanacağını,
• Ekonomi alanında özel teşebbüsü geliştireceğini,
• 2 Şubat 1949’da din derslerinin ilköğretime konulması, 5 Haziran 1949’da Ankara’da İlahiyat Fakültesinin açılması ve İmam hatip kurslarının açılması, hükümetin din konusunda yaptığı faaliyetlerdir.
• Saka döneminde kabul edilen ve yerel seçimde uygulanan yeni seçim yasasının millet vekili genel seçimlerinde de uygulanması yönünde yeni bir seçim yasası; gizli oy açık sayım ilkesini seçimlerin demokratikleşmesi yönünde önemli bir adım olmuştur.
• Ekonomide ise ilk özel kalkınma bankasının temelleri atılmış, Türkiye Sınai Kalkınma Bankasını kurmuştur, •
• Dış politikada ise; Ağustos 1949 da Avrupa Konseyine katılarak, Atlantik Paktına katılma çalışmalarına büyük bir katkı sağlamıştır.
Günaltay Hükümeti, bu hedefleri büyük oranda gerçekleştirdi ve tek partinin katı politik görünümünü oldukça yumuşattı.
Bu gelişmelere rağmen;
• Muhalefetin yükselişini önleyemeyen,
• İç politikadaki istikrasızlığı önleyemeyen,
• Ekonomik sorunları çözemeyen
Şemsettin Günaltay Hükümetinin bu karnesi 27 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının sonu olacak gibi görünüyor ve bu sefer yargı denetimli olacak bir seçim ülkeyi bekliyordu.
14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerde Demokrat Parti “DP”, %55 oy alarak başa geçti. CHP %41 almıştı. Hala güçlü bir CHP var olsa da iktidar değişmişti.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes olmuştu. Buradan sonra 10 yıl sürecek bir Demokrat Parti iktidarı yaşanacaktı.
Yeni seçim yasasıyla yapılan bu genel seçim sonucunda; İnönü olgun ve barışçıl bir şekilde iktidarın değişmesine öncülük etti ve bir devir sona erdi.
Değerli okurlar sonraki yazım Demokrat parti dönemi olacak…