2003–2008 ve 2009–2010 yılları olmak üzere iki ayrı dönemde Yalova Valiliği görevini yürüten İstanbul İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Erbay, uzmanlık alanı olan Avrupa Topluluğu Çevre Politikası, Türk Kamu Yönetimi, Çokuluslu Şirketlerin Yönetim ve Organizasyonu, Uluslararası Çevre Faaliyetleri ve Yerel Yönetimler üzerine gerçekleştirdiği çalışmalarla dikkat çekerken Özel Yalova Birey Okulları’nın davetini kırmayarak genç öğrencilerle bir araya geldi.
3 Ekim Cuma günü okulu ziyaret eden Prof. Erbay, “Z Kuşağına Notlar: Yeni Sürdürülebilir Liderlik Bağlamında Yeşil Liderlik” konu başlığı üzerinden önemli ufuk açıcı bir konuşma gerçekleştirdi. Okulun Konferans Salonu’nda saat 14:00 itibariyle başlayan programda söz alan Prof. Erbay, Z kuşağına ait bireylerin özelliklerinden bahsederken “Sürdürülebilir Gelecek” ve “Yeşil Liderler” kavramı üzerinden önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Sizler teknolojiyi adeta bir “ana vatan” gibi gören kişilersiniz”
Özgeçmişimin okunmasının ardından söz alarak konuşmasına başlayan Prof. Erbay, “Arkadaşlar, her şey soru sormakla başlamalı. Öğrenmek soru sormayla, araştırmayla başlamalı; iletişimle devam etmeli. Cevapları teknoloji çağında her yerde bulabiliyorsunuz. Önemli olan, soru sormayı bilmek ve bunun yollarını öğrenmek. “Z Kuşağına Notlar” başlığıyla düzenlediğimiz böylesine bir konferansta belki önce Z kuşağının ne olduğuna dair bazı bilgiler paylaşmakta fayda var. X, Y, Z kuşakları… Özellikle yeniden alfabenin başına dönüldükten sonra yavaş yavaş sizlerin devralacağı Alfa Kuşağı, Beta Kuşağı gibi jenerasyonlardan da söz ediliyor artık. İnsanlık tarihinin birikimine benzeyen, o birikimin neden olduğu gelişmelere ve sıçramalara benzetilen yeni bir çağın eşiğinde olduğumuz söyleniyor. Ve bu çağın sahipleri siz, yani Z kuşağısınız. İnternetin üzerine doğan, dijital teknolojinin yol göstericiliğinde büyüyüp gelişmelerini sürdüren bir nesilsiniz. Sizler teknolojiyi adeta bir “ana vatan” gibi gören kişilersiniz. Bizler ise göçmen nesil olarak kabul ediliyoruz. Yani sizin sahip olduğunuz, sizin egemen olduğunuz teknolojilere bizim yakınlığımız sizinki kadar değil. Biz bu gelişmeleri 30’lu, 40’lı yaşlardan sonra öğrenmeye başladık. Karşımızda ise sizin neslinizle birlikte çok yeni kavramlar duruyor. Mesela “dijital yerliler” deniyor size. Siz bu dönemin, bu çağın gerçek sahiplerisiniz. Biz ise göçmenler safına yavaş yavaş dahil olmaya başladık. Bizim dönemimizde hiç olmayan terimlerden biri “dijital sosyalleşme.” Siz arkadaşlarınızla belki sokakta buluşmuyorsunuz, belki anneleriniz babalarınız “biz eskiden oynardık, siz şimdi bilgisayar başından kalkmıyorsunuz” diyor. Ama sizin de bir sosyalleşme biçiminiz var: Dijital sosyalleşme. Çağınız bu noktadan yürüyor” ifadelerini kullandı.
“Sizler farklı kimliklere bizden daha saygılısınız, toplumsal kurallara ve kabullere karşı daha sorgulayıcı davranıyorsunuz”
Z kuşağının bireysel özelliklerinden bahseden Prof. Erbay, “Z kuşağının belirleyici özellikleri arasında içtenlik, açıklık ve özgünlük yer alıyor. Yani orijinallik. Bu söyleşiye başlarken Z kuşağıyla ilgili bazı saptamalar yapmak garip karşılanmamalı. Sizler farklı kimliklere bizden daha saygılısınız, toplumsal kurallara ve kabullere karşı daha sorgulayıcı davranıyorsunuz. Tek bir kalıba uymak istemeyen, çok yönlü bir kimlik arayışına sahipsiniz. Bunları nereden söylüyorum? Dünya genelinde Z kuşağı üzerine yapılan araştırmalardan çıkan ortak sonuçlardan. Ülkelere göre farklı tipolojiler var ama benzer yönler bunlar. Türkiye özelinde de bazı farklılıklar göze çarpıyor. Z kuşağının en önemli özelliklerinden biri girişimcilik. Büyük bir kesim kendi işini kurmak istiyor. Kendini rahatça ifade etmek, özgürce üretmek istiyor. Teknolojiyle doğal ve hızlı bir ilişki içinde oldukları için hem üretici hem tüketici konumundalar. İnteraktif bir yaşam sürüyorlar. Her gün 3-4 saat telefonlarınız aracılığıyla çeşitli ağlarda irtibat kuruyor, bilgiyi paylaşıyor, büyütüyor ve küresel bir ağın içinde yer alıyorsunuz. Çevre bilinci ve etik değerler konusunda da hassassınız. Tüketim aşamasında bile çevreye duyarlı tercihler yapabiliyorsunuz. Bir başka özelliğiniz ise daha ekonomik odaklı davranmanız. Önceki kuşaklarda görülen marka merakı sizde daha az. Siz fiyat ve işlevselliğe bakıyorsunuz. Fiziksel alışverişin yanı sıra dijital alışveriş ağında da güçlü bir şekilde varsınız” şeklinde konuştu.
“Üniversite diplomasının önemini kaybetmeye başladığına dair bir algı oluşmuş durumda”
Türkiye’deki Z kuşağının dünyadaki gibi girişimci olduğuna dikkat çeken Prof. Erbay, “Kamuda çalışma seçeneği önemini kaybetmiş durumda. Eskiden memur olmak tercih edilirken şimdi gençler ya kendi işini kurmak ya da uluslararası firmalarda yer almak istiyor. Ayrıca yurt dışına gitme arzusu da dikkat çekiyor. Çünkü gelecek kaygısı çok yüksek. Büyük çoğunluğun fırsat eşitliği, iş güvencesi ve gelecekte ne yapacağını bilme konusunda endişeleri var. Üniversite diplomasının önemini kaybetmeye başladığına dair bir algı oluşmuş durumda. Bitirdikten sonra iş sahibi olamama kaygısı artıyor. Kayırmacılık, taraf tutma, gruplara bağlılık gibi sorunlar nedeniyle iş bulma konusunda gençlerde ciddi bir güvensizlik var. Üniversite öğrencilerinin gözlerinde bu endişeyi görmek mümkün” dedi. Z kuşağının özellikleri üzerine konuşmaya devam eden Prof. Erbay, “Bu kuşağın gelişmiş bir farkındalık duygusu var. Fakat aynı zamanda kararsız, tedirgin, geleneksel değerlerle modern dünya arasında yol bulmaya çalışan bir kuşak. Özgürlük isteği ile güvenlik kaygıları arasında sıkışan bir nesil söz konusu. Araştırmalara göre Z kuşağının dikkat etmesi gereken başka noktalar da var. Örneğin sabırsız oldukları saptanmış. Hızlı sonuç beklentisi, sabır gerektiren süreçlerde zorluk çıkarabiliyor. Beğeni ve onay mekanizmasına fazla önem vermek, liderlikte popüler olma arzusunu kamu yararının önüne geçirebilir” ifadelerini kullandı.
“Bugünün birikimi, olumlu ve olumsuz yönleriyle size aktarılmalı”
Gelecekti liderlerin Z kuşağındaki bireylerden çıkacağına inandığını belirten Prof. Erbay, “Bu kuşak aynı zamanda “Yeşil Kuşak” olarak da adlandırılabilir. Yani yeniden doğum sancıları, ikinci bir sancının çekildiği bir dönemdeyiz. İçinde bulunduğumuz çağ, özellikle 21. yüzyılın başından itibaren teknolojide yaşanan büyük sıçramaların şekillendirdiği bir çağdır. Aslında şimdi Z kuşağının zamanı başlıyor. Karar alma mekanizmalarında hızla yer almaya başlıyorsunuz. Bu noktada artık yalnızca yönetici değil, yönetişimi yöneten bir kuşak olarak toplumsal mekanizmada rol üstleneceksiniz. Teknolojiyle büyüdüğünüz için bildiğiniz, aşina olduğunuz bir dünyayı yönetmeye hazır olmalısınız. Savaşçı X kuşağı, aracı Y kuşağı ve şimdi Z kuşağı… Bu dönüşümün toplumun bütün kesimlerinde, bütün alanlarında uyumlu bir şekilde gerçekleşmesi, sizin önünüzdeki önemli görevlerden biri olacak. Geçmişin deneyimleri, bugünün sorunları ve geleceğe dair beklentileriniz arasında doğru bir sentez kurmanız gerekiyor. Zamanı geçmişiyle, bugünüyle ve geleceğiyle bir bütün olarak algılayıp toplumsal tarihi, bugünün koşullarını ve yarına dair umutları birlikte değerlendirmek zorundasınız. Önünüzde kolay bir yol yok. Hemen sonuç alınacak kısa yollar yok. Benim burada yapmaya çalıştığım, Z Kuşağına notlar anlamında size bazı önemli noktaları aktarmaktır. Bugünün birikimi, olumlu ve olumsuz yönleriyle size aktarılmalı. Sanayi toplumuna geçişten bugüne kadar yaşanan serüveni anlamadan geleceği kurmak mümkün değil. Ama sadece geçmişe bağlı kalarak da yol almak mümkün değil. İşte tam bu noktada bazı kavramlara dikkat etmeniz gerekiyor. Bu kavramlar, üniversite hayatınızda, iş hayatınızda ve toplumsal yaşamda karşınıza çıkacak “anahtar kavramlardır.” Şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin kendi içine kapanmış gündemi yüzünden dünyadaki değişimi görememe tehlikesi var”
Bahsettiği anahtar kavramlardan birinin “küreselleşme” olduğunu söyleyen Prof. Erbay, “Önceki dönemde çok moda bir kavramdı. Küreselleşme, bilgi çağının taşıyıcı kolonu olarak anlatılıyordu. Bilgi çağı, enformasyon çağı, haberleşme çağı… Tüm bu kavramlar özellikle II. Dünya Savaşı sonrasındaki gelişmelerle birlikte ortaya çıktı. Ekonomik, siyasal ve kültürel anlamda dünyadaki sınırları yumuşatan, üretim ve talepleri benzeştiren bir süreçti küreselleşme. Bugün hâlâ üniversitelerde derslerin adıdır. Ama bu yeterli olmadı. Küreselleşmeyi açıklamak için yeni kavramlar ortaya çıktı. Pandemi sonrası “Büyük Sıfırlama” ya da İngilizcesiyle Great Reset kavramı gündeme geldi. Dünya yeniden kurgulanıyor. Haberimiz var mı? “Yeşil Yeni Düzen” olarak ifade edilen gelişmelerle ne kadar ilgileniyoruz? Türkiye’nin kendi içine kapanmış gündemi yüzünden dünyadaki değişimi görememe tehlikesi var. Benim derdim, Z Kuşağı’nın ufkunun Türkiye ve Orta Doğu ile sınırlı kalmaması; Atlantik’ten Çin’e kadar dünyayı sorgulaması. Bir başka kavram ise yapıcı yıkım. Bir şeyin yıkılması, yeninin inşasına zemin hazırlayabilir. Tıpkı ağaçların budanması gibi. Gereksiz olan yıkılmalı ki, insanlığın yapıcı yönleri güçlenebilsin” dedi.
“Anlamak, sınıflandırmak ve aralarındaki ilişkiyi kurmak sizin göreviniz olacak”
Günümüzde ve gelecekte en fazla karşımıza çıkacak kavramlardan birinin “sürdürülebilirlik” olduğuna dikkat çeken Prof. Erbay, “Bugün dünyanın her tarafında, bütün hükümet programlarında, parti programlarında ve kurumlarda karşımıza çıkan bir kavram. 1972 Stockholm Konferansı’ndan, 1991 Rio Zirvesi’nden itibaren tartışılıyor. Sürdürülebilirliğin en bilinen tanımı şudur: “Bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama imkânını tehlikeye atmadan karşılamak.” Ancak bu tanım da yeterli görülmüyor. Çünkü içinde adalet, canlıların hakları ve doğanın kendini yenileme kapasitesi yoksa sürdürülebilirlik eksik kalıyor. Doğanın direncinin kırılmaması gerekiyor. Depremlerden söz edilirken “dirençli kentler” ifadesini duyuyorsunuz. Aynı şekilde doğanın da direncini kırmamak gerekiyor. İşte burada yeni bir tanım gündeme geliyor: Yeşil Sürdürülebilirlik. Bu sadece insanla insanın değil, insanla doğanın da bugün ve yarın uzlaştığı bir yaklaşım. Z Kuşağı tam da bununla yüzleşmek zorunda. Bütün bu süreçlerde Endüstri 1.0’dan (buhar), Endüstri 2.0’dan (elektrik), Endüstri 3.0’dan (elektronik) ve Endüstri 4.0’dan (nesnelerin interneti, akıllı fabrikalar) söz ediyoruz. Bunları anlamak, sınıflandırmak ve aralarındaki ilişkiyi kurmak sizin göreviniz olacak” ifadelerini kullandı.
“Dünya ortak sorunlarla yüzleşiyor ve bu hedefler insanlığın yol haritası olarak önümüzde duruyor”
Birleşmiş Milletler’in 2000’li yıllarda 8 temel amaç belirlediğini, daha sonra 2015’te bu amaçların yenilendiğini ve “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”nın belirlendiğinin bilgisini veren Prof. Erbay, “Bu amaçlar Z Kuşağı için bir rehber niteliği taşıyor. Toplam 17 amaç belirlendi. Bunların arasında: Yoksulluğa son vermek, açlığı ortadan kaldırmak, sağlık ve refahı güvence altına almak, kaliteli eğitim sağlamak, toplumsal cinsiyet eşitliğini hayata geçirmek, temiz suya ve sağlıklı gıdaya erişim, uygun fiyatlı ve temiz enerji, sanayi, yenilikçilik ve altyapı e eşitsizliklerin azaltılması var. Bütün insanlık için konmuş hedefler bunlar. Biz de bu kürede yaşayan bir ülke olarak bunun dışında değiliz. Dünya ortak sorunlarla yüzleşiyor ve bu hedefler insanlığın yol haritası olarak önümüzde duruyor. Sadece kulağınızda iz bırakması için bunlardan bahsediyorum. 11. amaç “Sürdürülebilir Şehirler ve Toplumlar.” İçinde yaşadığınız şehirlerin sürdürülebilir olması, dirençli olması, özellikle depreme dirençli olması konusu bugünlerde gündemde olduğu için vurguluyorum. Dirençli kentlerin yaratılması, insanlığın kendisi için belirlediği 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 11’incisidir. “Sorumlu Tüketim ve Üretim” ile “İklim Eylemi” ise bugünün çevre meselesinin adeta taşıyıcı kolonları haline gelmiştir. Bunun yanında “Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar” da çok önemlidir. Barışın sağlanması, adaletin temini ve güçlü kurumların inşası geleceğin temellerini oluşturacaktır” şeklinde konuştu.
“Dünyanın ve Z Kuşağı’nın gerçekleştirmesi gereken düzenin adı artık “Yeşil Yeni Düzen”dir”
“Yeşil Yeni Düzen” adı verilen yeni bir dönemden bahsedildiğini açıklayan Prof. Erbay, “1930’lu yıllardaki “Yeni Düzen” anlayışından ilham alınarak, Birleşmiş Milletler, ABD ve Avrupa Birliği tarafından planları, programları, hedefleri belirlenen bir süreçtir bu. Yeşil Yeni Mutabakat olarak da adlandırılıyor. Bunun ülkemize yansımaları da var, fakat ayrıntısına burada giremeyeceğim. Ama şunu bilin: Dünyanın ve Z Kuşağı’nın gerçekleştirmesi gereken düzenin adı artık “Yeşil Yeni Düzen”dir. Önümüzdeki yıllarda bu kavramı sık sık duyacaksınız. Bu, 13., 14. ve 15. yüzyıllarda dünyanın gidişini değiştiren I. Rönesans’tan sonra, 2010’lu yıllardan itibaren teknolojiye dayalı olarak ortaya çıkan II. Rönesans’ın yönetim ve toplumsal yapısının ifadesidir. Yeşil Yeni Düzen’in temel unsurlarından biri enerji tüketiminin azaltılması ve enerji biçiminin değiştirilmesidir. Bugün kullandığınız telefonlardan fabrikalardaki üretim süreçlerine kadar her şeyin arkasında enerji vardır. Enerjinin depolanması, sağlıklı aktarılması ve doğa dostu biçimde üretilmesi, Yeşil Yeni Düzen’in temel mücadele alanlarından biridir. Bu noktada yeşil üretim biçimlerine geçilmesi ve tüketim alışkanlıklarının da buna uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Tarımda doğayı koruyan, sürdürülebilir yöntemlerin benimsenmesi şarttır” dedi.
“Hangi meslekte olursanız olun, siyaseti bilmek, aktif yurttaş olabilmek zorundasınız”
Yeşil liderlerden beklenenin, sadece yönetmek değil, birlikte karar almak ve birlikte üretmek olduğuna dikkat çeken Prof. Erbay, “Kuşağı’nın zihin yapısına da en uygun olan budur. Çünkü ikna olmadan adım atmayan bir kuşaksınız. Bu da geleceğin yönetişiminde büyük bir avantajdır. Unutmamanız gereken bir ilke: Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın. Bu, hem kişisel yaşamınızda hem de toplumsal adalet anlayışında temel bir ilkedir. Bir diğer önemli konu da siyaset okuryazarlığı. Hangi meslekte olursanız olun, siyaseti bilmek, aktif yurttaş olabilmek zorundasınız. Sizi yönetenlerden şikâyetçi olmamak için, yönetim süreçlerine bilinçli şekilde katılmalısınız. Bu da toplumsal olaylara adalet ve eşitlik temelinde aktif tutum almayı gerektiriyor. Küresel gelişmelerde öne çıkan bir diğer mesele, toplumların kaynaklarını daha adil dağıtabilmesi için zenginlerden daha fazla vergi almak ve savunma harcamalarını azaltarak bu kaynakları adalete ve eşitliğe kaydırmaktır. Sizden önceki kuşaklarla birdenbire kopuş olmayacak. Bizden size aktarılacak bir tarihsel birikim var. Bunu kavgasız, yumuşak bir biçimde devretmek, asıl meselelerden biridir. Ayrıca seçimlerin adil yürütülmesi, hukukun üstünlüğü, etik davranış, insan hakları ve kültürel çeşitlilik de sizin yönetişim anlayışınızın tamamlayıcı kavramları olmalıdır” ifadelerini kullandı.
“İnsanlığın üretimi ve gelişmeyi merkeze alacağı, doğayla ve gelecekle barışık bir anlayışı hayata geçirmek zorundasınız”
Yeni bir çağın başladığını bugünün yöneticilerinin, bu çağı kabullenmekte zorlandığını söyleyen Prof. Erbay, “Teknolojinin nimetlerinden yararlanıyoruz ama bu teknolojiyi üreten bilime ve evrensel düşünceye sırtımızı dönüyoruz. Elinde en yeni iPhone’u taşıyan, fakat çağdışı düşüncelere saplanan bir tipolojiyle bu ikinci Rönesans’ı karşılamamız mümkün değil. Siz, insanlığın üretimi ve gelişmeyi merkeze alacağı, doğayla ve gelecekle barışık bir anlayışı hayata geçirmek zorundasınız. Dünya hızla değişiyor. Evrensel gerçekler yenileniyor. Siz, bu gerçeği görebilen, kavrayabilen, sentezleyebilen yeni bir lider kuşağı olmalısınız. Dünyayı tanıyalım. Dünya nereye gidiyor? Dünyayı tanımak demek ulusal olanı, milli olanı reddetmek demek değildir. Ulusal olanla küresel olanın sentezini kurabilmek, bu sentez içerisinde bu evrende yaşayan insanlar olarak diğer insanlarla nasıl bir bütünsellik içerisinde gelişmeyi sağlayabileceğimizi, adaleti nasıl tesis edeceğimizi ve çevreyi nasıl koruyabileceğimizi bilmek demektir” şeklinde konuştu. Yeni düzeni kuracak birikimden yoksun kişilerin yönetim kadroları işgal etmesinin en büyük sorunlarından biri olduğunu belirten Prof. Erbay, “Ama siz geleceksiniz ve onun yerine yenisini koyacaksınız. Benim inancım bu. Halka dayalı, açık, hesap verebilir bir yönetim anlayışını maalesef bugün çok fazla talep etmiyoruz. Hâlâ tarihe gömülmüş, eskimiş paradigmalar üzerinden olayları anlatmaya çalışıyoruz. Oysa dünyada yeni düzen çoktan başladı. Yeni bir Rönesanstan bahsediyorum. Modern dünyada pek çok ülke bu Rönesans’ın kapısından içeri girdi. İnsanlık tarihinin en büyük sıçraması yaşanıyor. Bilgisayarlardan, kuantumlardan bahsetmedim; vaktimiz yoktu. Ama şunu bilin ki şu anda elektronlar üzerine yazılım yapılıyor. Silikon devri geçildi. Bu köklü değişimlere ayak uyduramayan toplumlar, eğer sizlerin sayesinde ayak uydurmazsa 2., 3., hatta 5. sınıf toplum olmaya mahkûm olacaklar. Biz nerede yer alacağız? Ya görmezden gelerek kendi içimize kapanacağız ya da yeni gelen nesiller bu noktaları, bu soru işaretlerini büyüterek kendilerine bir yön çizecekler” şeklinde konuştu.
“Yanlış yapmaktan da korkmayın”
Son olarak şüphe etmenin önemine dikkat çeken Prof. Erbay, “Çünkü şüphe, bilginin ve sağlıklı düşüncenin anasıdır. Yeniliklere açık olmalısınız. Yenilikten korkmamalısınız. Ama bunun için dünyayı tanımanız gerekir. Yenilik nedir? Yenilik, soru sormaktır. Soruları büyütmek, sormaya devam etmektir. Cevap almanın anahtarı da budur. Ve cevap almak için iletişim kurmanız gerekir. Yanlış yapmaktan da korkmayın. İnsanlar çoğu zaman yanlışlardan öğrenir. Tartışın, senteze ulaşın. Zaten diyalektik dediğimiz şey budur. Kendi fikirlerinizle karşınızdakinin fikirlerinin çatışmasından yeni bir sentez, daha doğru bir fikir doğar. Öğrenme yolculuğunuzu, sorularınızı çoğaltarak devam ettirin. Son olarak size Z kuşağı için söyleyeceğim şey, bu topraklarda yaşamış önemli bir düşünürün sözüdür. Çok severim ben. Mevlana der ki: “Ne kadar haberdar olursan, ne kadar bilgi sahibi olursan, o kadar canlı olursun.” Dolayısıyla haberdar olun, canlı olun, çağı yaşayın ve sizi bekleyen yeni yeşil dönemin gereklerini yerine getiren kuşak olmanın bilincinde olun” diyerek sözlerine son verdi.
Konuşmasını tamamlayan Prof. Erbay, programa katılan öğrenciler ve öğretmenlerin sorularını yanıtladıktan sonra kendisine takdim edilen çiçeği teslim aldı ve hatıra fotoğrafı çektirdi.