Merhaba saygıdeğer okurlarım,

İstanbul’un birçok semtinde 5 yıldızlı gazinolar vardı. Taksim, Maksim, Taşlık Maksim, Bebek Maksim, Bebek Belediye, Lunapark, Aşiyan, Çakıl, Gar, Taksim Belediye, Baltalimanı Grant gibi kaliteden ödün vermeyen bu eğlence mekanlarının yerinde yeller esiyor.

Birçoğu yıkıldı, birçoğu da yıkılmaya ramak kalmış vaziyetteler. Ne oldu bu gümüş çatallı, kristal bardaklı eğlence mekanlarına derseniz, bu çok uzun bir hikaye.

Gecesini, gündüzünü bildiğim bahse konu bu gazinolarda sahne almam bir tarafa, teker teker kapılarına kilit vurmalarını üzülerek yaşamış bir kişi olarak, 1500 yapraklı bir kitap yazsam inanın az gelir.

Tabi bu arada ayakta kalan ufak tefek eğlence mekanlarından biri olan Sulukule, belki de dünyada eşi emsali olmayan ilginç bir yerdi. Şimdi onunda yerinde yeller esiyor maalesef.

Sulukule, İstanbul’un semti olan Karagümrük’te Roman vatandaşlarımızın ikamet ettiği bir yer olması zaten başlı başına bilinmeyen, sırlarla dolu bir mahalle olmasına sebep oluyordu.

Bu mahalle müzik piyasasına öyle çok müzisyen, öyle çok sahne sanatçısı verdi ki, sizlerle paylaşsam şaşırır kalırsınız.

Sıra namı değer Uzun Yaşar ağabeyimin benimde içinde bulunduğum Sulukule macerasını sizlerle paylaşmaya geldi.

30 küsür sene önce evimin ihtiyaçlarını (sebze-meyve gibi) giderip elimde poşetlerle yürürken, yanıma bir araba yanaştı, arabayı kullanan Yaşar ağabey ile yanında oturan da Derici Şükrü.

Yalova’da hemen hemen herkesin tanıdığı bu ikilinin ne masasına ne de arabasına binmenin ne denli sakıncalı olduğunu bilenler bilir.

Bu yüzden beni arabaya davet etseler de kabul etmedim haliyle. Fakat beni arabalarına almaya öyle kararlılar ki sonunda teslim oldum.

Beni ön koltuğa, elimdeki poşetleri de arabanın bagajına koyarak yola koyulduk, “Evimin ihtiyacı olan siparişleri evime bırakalım daha sonra dilediğiniz yere gelirim” ricasına aldırmayarak Topçular İskelesine geldik.

“Tamam olan oldu bari nereye gideceğimizi söyleyin” deyince, “Söz verip de yerine getirmediğin Sulukule’ye seni kaçırıyoruz” demeleri sonrasında Karagümrük semtine geldik.

Mahalleye girdiğimizde, şimdilerde ki meşhur ses sanatçısının evine uğrayıp, misafirlerim var eğlenmeye geldik deyince, bizde geliyoruz dediler.

Sanatçı arkadaşımın teyzesini önden yollayarak bizde arkasından eğlence mekanına geldik.

Sulukule eğlence mekanını bilmeyenler veya buradaki havayı yaşamayanlar türlü türlü dedikodular ürettiklerini zaman zaman duydum.

Aslında çatalı gümüş, bardakları kristal olmasa da gelen konukları çok ciddi prensip kararları çerçevesinde ağırlarlar.

Onun içindir ki Sulukule eğlence mekanlarında kolay kolay nahoş olaylar çıkmaz genelde. Sanatçı arkadaşımın teyzesi biz gelmeden her şeyi hazırlamış zaten.

Geldiğimizi duyan sazende arkadaşlarımızın katılımıyla nefis bir gece yaşarken, yan odada eğlenen gruptan birisi kapımıza dikilerek, sıra ile odalara giden oryantallerden birisi sanıp, sanatçı arkadaşımı kendi odalarında da oynamasını diretince, 2 metre uzunluğundaki namı değer Yaşar ağabey masasından ağır ağır kalktıkça irileşen cüssesiyle bir anda yüksek bir sesle, “Bugüne kadar Balkan Boks şampiyonu Yaşar Kaya’nın odasından kız alacak adamın aklına girerim” deyince, kapıda dikilen babayiğit delikanlı ufaldıkça ufalarak odasına gitti.

Ben her zaman demişimdir doğaçlama da Yaşar ağabeyimin üzerine kimseyi tanımam diye. Ne zaman Balkan Boks şampiyonu oldun? Ne zaman Yaşar Erdim Balto iken, Yaşar Kaya oldun? Söyleyecek kelime bulamıyorum saygıdeğer okurlarım.

Saygılarımla.