İnsan yaptığı silahları iki grubu ayırmış. Birincisi konvansiyonel silahlar: top, tüfek, tabanca, bomba gibi ateşli öldürücü silahların yanında ilkel: taş, sopa, ok gibi yaralayıcı aletleri de silah olarak sayabiliriz.
Konvansiyonel olmayanlar ise, kendi aralarında nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar olmak üzere üçe ayrılıyor. Bir nükleer silah olan Atom Bombası, ilk defa İkinci Dünya Savaşı'nda Amerikalılar tarafından Japonlara karşı Hiroşima ve Nagazaki'de kullanıldı. Etkisi tahminlerin ötesinde büyük ve korkunç oldu. Görülmemiş bir vahşet yaşandı. İzleri hâla silinmiş değil. İnşallah ilk ve son olur. Çünkü bugün güçlü ülkeler, sahip oldukları bu silahları tehdit unsuru olarak saklıyor.
Kimyasal silah ilk defa I. Dünya Savaşı'nda Almanlar tarafından kullanıldı. Gazın adı Klorin idi. Sonra Fransızlar 1915'te Fosgen gazı, 1917'de yine Almanlar Hardal gazını kullandı.
Öldürücü çeşitli etkileri olan kimyasal gazlar, boğucu gazlar, sinir gazları, yakıcı gazlar, kusturucu gazlar, uyuşturucu gazlar gibi isimler altında toplanmaktadır.
Biyolojik silahlar ise salgın hastalık yayıp ölümlere neden oluyor. Bunların hepsine birde Kitle İmha Silahları adı verilmektedir. Çünkü belirli noktaları değil, bir bölgede yaşayan canlıların tamamını ayırt etmeden yok ediyor. Bunlara son zamanlarda ülkemizde çokça ve acımasızca kullanılan Biber Gazını da ilave edebilirsiniz.
1925 yılında imzalanan Cenevre Antlaşması ile Kimyasal gazların savaş sırasında kullanılması yasaklandı. Buna rağmen İtalya Etiyopya'da, Japonya Mancurya ve Çin'de kimyasal savaş gazı kullandı. 1982 yılında Suriye'nin Hama şehrindeki isyancıları bastırmak için kullandığı iddia edildi. Kesin olmayan verilere göre 35-40 bin kişinin yaşamını kaybettiği tahmin edilmektedir.
Yine Suriye'de Eset yönetimini yıkmak isteyen karşı güçler bunda başarılı olamayınca, dış destekçilerinin de katılımıyla ortaya kimyasal silah iddiaları atıldı. Aynı senaryo daha önce Saddam'ı yıkmak için Irak'ta oynanmıştı. Dış müdahalenin olabilmesi için BM kararı gerekiyordu. Karar kesin delillere dayalı olarak verilebilirdi. Böyle bir delil yoktu. Sadece Dünya Kamu oyuna sunulan yan yana dizilmiş çocuk cesetlerin fotoğrafları vardı. Oysa kimyasal silah atıldığı yerde kitleleri yok ediyor, canlı hiçbir şey bırakmıyordu. o görüntüler çok inandırıcı değildi. Diğer yandan atıldı ise kimin attığı kesin belli değildi.
Öyle veya böyle dışarıdan müdahale ile yeni ölümlere, yeni yıkımlara neden olmak işi daha karmaşık hale getirmek değil midir? Yeni yaralar açmak yerine diplomatik yoldan yaptırımlar uygulamak, caydırıcılığı olan savaş dışı önlemler almak barışçı bir yaklaşım olmaz mı? İşte bunu bizim savaş çığırtkanları ve " her türlü koalisyona varız" diyenler göremedi. Ama ABD Başkanı aklı selimini kullandı bir çılgınlık yapmaktan şimdilik vazgeçti. Barışçı çözüm yollarına yöneldi. Bizimkilerde mosmor oldu.
Gelelim tarım ilaçlarına. Bu kimyasallar böceklere, mikro organizmalara karşı kullanılır. Birer canlı olan bu varlıkları yok etmek yani öldürmek amacı taşıyan bu olaya zirai mücadele denir. Kısaca savaş dersek, ilaçlar da kimyasal silah olmaz mı? Çünkü onlarda kendi türündeki canlıların toplu ölümlerine neden olmaktadır,
Bu düşünceye karşı denebilir ki, onlar bitki, sebze ve meyvelerin gelişimini önleyen zararlılar. Şu da unutulmamalıdır: Dünyada gereksiz var olmuş hiçbir canlı yoktur. Aynı zamanda doğal bir denge mevcuttur. Bir tür canlı yok olursa bir başka tür, anormal sayıda çoğalarak daha büyük sorunlar ve dengesizliklerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Son yıllarda organik tarım gündeme geldi. Doğal ürünler tercih edilir oldu. Kimyasal gübre ve tarım ilacı kullanılmadan yetiştirilen sebze ve meyveler hem sağlıklı hem de lezzetli olmakta.
Kontrolsüz, bilgisiz aşırı kullanılan bu kimyasallar bir taraftan toprağı diğer yandan yeraltı ve üstü sularını kirletmekte. Isparta'dan gelen son bir haber bunun sadece bir tek kanıtı. Bazı gün ve saatlerde farklı renklerde görüldüğü için "Yedi renkli göz" olarak adlandırılan doğa harikası Eğirdir Gölü yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaymış. Çevresindeki tarımsal çalışmaların yarattığı kirlilik sonucu kimyasallar göle ve yeraltı sularına karışıyormuş.
Sebze ve meyvelere yapılan ilaçlamanın etkisinin ortadan kalkması için en az yedi günün geçmesi gerektiği söylenir. Ürününü bir an önce paraya çevirmek derdinde olan üretici bu süreyi beklemeden topladığı mallarını pazara getirir.Onu alan duyarsız tüketici doğru dürüst yıkamadan sofrasına koyar. Yerken,salatalığın üzerinde kalan ilaç artıklarını da midesine indirir. Böylece azar azar kendisini zehirlemiş olur.
Sonuç:
Savaşa HAYIR Tarım ilaçlarını HAYIR
Her tür silaha HAYIR Kimyasal gübreye HAYIR
Barışa EVET Organik tarıma EVET
Kardeşliğe EVET Doğal ürünlere EVET