Şimdiki çocuklar bilgisayar başında aynı tadı alır mı bilemem ama bizim küçüklüğümüzde saklambaç, körebe, çelik çomak vardı. Misket vardı sonra. Çeşitli versiyonları olan bu oyunu isterseniz bir köşeye kazdığınız kuytu adı verilen minik yuvalara bilyeleri sokmaya çalışmak suretiyle, isterseniz cikletlerden çıkan kartlar ya da hep ülkece izleyicisi olduğumuz Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası sporcu kartlarımızı ortaya koyup kafcik vurmaca yöntemiyle oynardık. Oynar oynar eve minik ganimetlerle, bazen de ağlaya ağlaya dönerdik.
Kapış diye bir şey vardı mesela. Mahallenin büyük ağabeyleri gelir, oyunda kaybeden bir çocuğu ayartır, en beklenmedik anda ‘kapııış’ diye bir ses duyardınız. Sonraki 3 saniyede ortada ne varsa ve ondan ne alabildiyseniz artık, elinizde kalan o olurdu. Bazen de hiçbir şey alamayıp, oyunda kazanmak üzere olsanız bile eliniz boş, yüreğiniz yangın yeri dönerdiniz eve kös kös.
Büyüdük ve ne değişti? Şarkıda dediği gibi, ‘Biz büyüdük ve kirlendi dünya’ mı? Yoksa hep kirli değil miydi insan ırkının medeniyeti.
***
YTSO’da demokratik olduğu şüphe götürmez bir seçim yapıldı geçtiğimiz günlerde. Başlarda demokrasinin yüceliğinden dem vuranlar, meslek grubu seçimlerinden sonra da bu tavırlarını sürdürürken, kendilerine de yüzde 100 şans vermeye devam ettiler. Ne de olsa misketler oyundaydı ve önde olan taraftılar.
Hangi akla hizmet bilinmez, kırmızı listenin yönetim kurulu ve başkanı seçimleri öncesinde Uygulama Oteli’nde yaptığı bir toplantı vardı. Toplantının organizasyonunda bir gazeteci gözüyle baktığımda, ciddi strateji hatası vardı. 17+ görüntüsü vererek, seçimden önce ‘biz kazandık’ havası estirme girişimiydi bu. Basın yarım saat beklemek zorunda kalmayaydı, o sırada telefonla üyelere gel gel baskısının nasıl yapıldığını görmeyeydik iyiydi.
O hafta Tema’nın yeşil yaprağıyla poz veren kırmızı listenin başkan adayı, bu gereksiz gösterişi yapmayaydı iyiydi. Satranç oyuncuları tüm bunlar için ‘boş hamle’ der. Zira hamle avantajı kırmızılardaydı. Ancak mat ağını kuran ve son hamleyi yapan diğer grup, seçimi ve başkanlığı kazanan taraf oldu.
***
Bu durumda ‘Ayrılıklar da sevdaya dahil’, şairin dediğine göre. Kapış nasıl yazılı olmayan kuralları arasında idiyse misket oyununun, kaybeden ağlasa da masada kazandığını sanmış ama gerçekte kaybetmiştir. Tabi ‘yukarıdan’ müdahaleleri de unutmamak lazım. İki kura ve kırmızılara iki kez ‘hayır’ diyen kader…
Pekala, ‘demokrasisinden’ dem vurduğunuz seçimler, kaybedilince mi ‘Truva atları’, ‘ayak oyunları’, ‘Yalova kaybetti’, ‘Ankara ile ilişkiler bozulacak’ söylemleri gündeme geldi? ‘Kaybedenlerin yanında kaybedenlerin’ tüm o yapmacık, hamaset kokan timsah gözyaşlarına karşın, ‘no more bets’ beyler ve bayanlar.
Şimdi, çok istiyorsanız alın misketlerinizi geri. Ama artık çocuk değilsiniz, ağlamadan. Kazananı itibarsızlaştırmaya çalışmadan. Verilen her oya saygı duyduğunuzu hissettirerek.
Neymiş,
Tarih her zaman kazanandan yanaymış.
Nokta.