Haziran ayının o büyüleyici bahar havasında otobanda araba kullanmaktan da ayrı bir zevk aldığımı belirteyim. Genellikle 3 saate bir mola vermek de bende adet haline gelmiştir adeta. O gün de açlığım bütün isteklerimin önüne geçince en uygun bir dinlenme tesisinde mola verip yemek yemeği aklıma koymuştum.. Eşime “İşte” dedim, “şu ilerideki tesiste mola verelim, birşeyler atıştıralım!” Tatile gidiyoruz, acelemiz ne!

          Eşim restoran bölümüne yönlendi ve siparişleri verirken ben de tuvalete gideyim dedim. Öyle temiz bir tuvalet ki..hayatımda böyle güzel bir tuvalet görmediğimi belirteyim..Şimdi bazıları diyebilir ki “canım bu kadar önemli konular varken adama bak tuvalet işleri ile uğraşıyor..Böyle bir konuya temas etmek de abesle iştigalden başka bir şey değil!”

          Hayır efendim, tuvalet ve hamam bir medeniyet göstergesidir bence!..Neyse uzatmayalım, tuvaletten çıktım, ellerimi yıkıyorum.. Etrafa bakıyorum ki bir görevli var mı diye..Baktım paspas yapan bir görevli işiyle uğraşmakta.. “Tamam” dedim, “bu kişiye sorayım!”  “Kolay gelsin, bu tesis ne zaman açıldı?” diye soruyorum. Temizlikçi yüzüme biraz da ters ters bakıyor..Vücut dilini okuyor gibiyim..Galiba içnden şöyle diyor: “Lüzumsuz adam, sana ne?” Göz göze geliyoruz bir an..Fatihi burnunun altından sarkan bıyıklar alt dudağına kadar inmiş..Avurtları çökmüş, bir deri bir kemikten ibaret bir gariban... Onu üzmek istemiyorum..Sempatik bir ses tonuyla “bir görevli ile görüşmek istiyorum” dediğimde yüzündeki ifade iyice ciddileşiyor. Sert bir ses tonu ile “bir şikayetiniz mi var?” diye bakışlarını bana yönlendiriyor. “Hayır” diyorum, “bir anı defteri göremedim de, öyle bir defter varsa duygularımı yazmak istiyorum!” Adam yüzüme saf saf bakıyor..İçinden kesinlikle şöyle diyordur diye düşünüyorum.”Bu adam kafayı üşütmüş. Tuvalette duygularını yazacak bir defter arıyor..Tuvalette duygu olur mu?”  Anlamadığı belli!.. “Ne defteri demiştiniz?” diye soruyor  bana.. Üzerine bastırarak “anı defteri” cümlesini tekrarlıyorum..Garibim nereden bilsin... Böyle bir terimi belki de hayatında ilk defa duyuyordur. İşin içinde çıkamayınca soruyorum: “Bir sorumlu ile görüşeyim!”  Hemen çıkıyor ve iyi giyimli bir görevli ile karşı karşıya geliyoruz..Tokalaştıktan sonra kendisini tanıtıyor..Bu tesisin sahibi ile müşerref olduğumun farkına varıyorum. Ezik bir ifade ile “beyefendi” diyor “bir şikayetiniz mi var?”  Tebessüm ediyorum: “Aman efendim” diyorum “o ne kelime..Tesisiniz mükemmel..Tebrik ediyorum..Hani söz uçar yazı kalır..Bir anı defteriniz varsa buraya övgülerimi, takdirlerimi ve duygularımı yazayım dedim!”

          Tesisin sahibi de şaşırıyor..Böyle bir davranış beklemediği belli... Bir anlık bir tereddütten sonra “böyle bir şeyi hiç düşünememiştik.. Bize bir ufuk açtınız..Hemen bir defter koyalım şuraya..Size de çok teşekkür ederim!” diyor ve yanındaki kişiye emir veriyor: “Masamdaki o büyük ajandayı getir!” Ajandaya takdir duygularımı bir güzel sıralıyorum.

          Hani hep şikayet kutusu vardır hayatımızda..Güzellikleri niye yazmayız, niye ifade etmek istemeyiz. Birkaç yıl önce Makedonya'nın başkenti Üsküp'te bir kongre vardı, katılmıştım.. Gelmişken bari Kosova'ya da gidelim dedik..Sekiz meslektaş bir minibüs kiraladık ve Priştine'ye gittik..Şehir turundan sonra niyetimiz Kosova Savaşı'nın yapıldığı alanı ve Murad Hüdavendigar'ın türbesini ziyaret etmekti.. Rotamızı çevirip gidiyoruz..Türbeyi gezerken duygulanmamak mümkün mü! Kosova Türklerinden bir genç oranın görevlisi..Yaklaşıp soruyorum: “Bir anı defteriniz var mı?” Yan odaya götürüyor beni...Büyük ve kalın bir anı defteri..Kimler yazmamış ki..Bir duygu selini kelimelere serpiştiriyorum..

          Ertesi gün Manastır'a gidiyoruz.. Mustafa Kemal'in okuduğu askeri idadiyi geziyoruz..Bir duygu seli..Ama orada anı defteri veremiyorlar bana..Yok... Manastırdaki Harabati Tekke'sini ziyaret ediyoruz..TİKA onarmış..Alevi Dedesi ile Sünni Hoca bize tekkeyi gezdiriyorlar..Anı defteri istiyorum..Kocaman bir anı defteri getiriliyor..Karıştırıyorum..Kimler yazmamış ki!.. Duygularımı kelimelere döküyorum....

         Seneler önce bir ilaç fabrikasını geziyoruz..Orada da anı defterine duygularımı yazmıştım..Elbette ben istediğim için anı defteri getirilmişti.

          Kendi kendime hep sorarım:”Neden yazma özürlüyüz?”