Yıl 1983…

Akademik bir çalışmadan sonra bir otobüs akademisyenle Gölcük’ ten Yalova’ ya gidiyorduk. Yalova’ dan arabalı vapur ile Kartal’ a geçilecek, oradan da yola devam edilecekti.

Yol boyunca ilerlerken birden çok geniş alana yayılmış sanayi tesisleri ile karşılaştık, devasa boyutlardaki bacalardan çıkan dumanlar bizi iyice şaşırttı. Gökyüzü bacalardan çıkan kirli beyaz bir dumanla kaplıydı.

Son derece verimli tarım alanında, belki de turizm tesisleri yapılabilecek arazideki tesisleri gördüğüm zamanki şaşkınlığımızı çok uzun süre üzerimizden atamadık.

O zamanlar Yalova’ ya gelip yerleşmek gibi bir düşüncem yoktu.

Yıl 1986…

Bir tanıdığımızın Aydın-4’ teki yazlığına bir hafta sonu için gelmiştik. Öğleden sonra saat 16 00 suları olmalı… Deniz kenarındaki şezlonga uzanmış güneşleniyorduk. Birden bir kadın çığlığı duyduk. Denizden çıkmakta olan bir kadının vücudunda jiletle kesilmiş gibi izler vardı ve kanıyordu. Sudaki kimyasallardan etkilenmişti.

Yıllar geçti, Yalova’ ya taşındık.

Yalova’ nın eski fotoğraflarına bakarken fark ettim, vapur iskelesinin iki yanı göz alabildiğince kumsalmış; günümüzde deniz doldurulmuş durumda…

Daha sonra bizzat ben de denizin yer yer nasıl doldurulduğunu, deniz kıyısındaki doğal yaşama nasıl son verildiğini gördüm.

Bir gün eşimle birlikte Çiftlikköy’ de günümüzde devlet hastanesinin yanındaki derenin civarında geziniyorduk. Su dikkatimizi çekti, koyu renkli bir sıvı köpürerek denize akıyordu.

Şimdi gelelim günümüze…

Deniz salyası ya da müsilajın nedenlerinden birinin deniz kirliliği olduğu anlaşıldı. Bunun önüne geçmek için deşarj sistemlerindeki arıtmanın sağlıklı olması yönünde çalışmalar ve denetlemeler yapılıyor.

Elbette bunlar son derece yararlı çalışmalar.

Ancak yeterli değil!

Örnek olarak Yalova derelerini verebilirim.

Deşarj tesisleri arıtması aranıyor ama dereler yine denize mikrop taşıyor.

PTT’ nin yanından akan derenin kenarına gidin.

Her iki tarafa baka baka yukarıya doğru ilerleyin.

Hemen hemen her 10 metrede bir, denize pislik akıtan kanallar var.

Bunlar ne olacak?

Ayrıca neden her şey denize akıtılıyor da, başka bir önlem düşünülmüyor?

Yalova deniz kıyısında olmasaydı ne yapılacaktı?

Denize değil arıtılmış kanalizasyon suyu, bir sigara izmariti bile atılmamalı.

Marmara Denizi çöp torbası mı, çöplük mü?

Ayrıca sadece denizin üstünün temizlenmesinin yeterli olmadığını sağır sultan bile biliyor; denizin altını temizlemek için ne bekleniyor?