Yalova’ya yazık olmaktadır. Bazı zaman aralıkları vardır ki, uzun bir geleceğin belirleyicisi olur. Yaşadığımız yılların da böyle bir özelliği vardır. Bunun sebebi iki tanedir; en geç 10 yıllık bir süreçte nüfusun ikiye katlayacak olması ve coğrafi özelliklerden dolayı mekânsal gerekçelerle ondan daha da fazla büyümesinin mümkün olmaması. Bu yüzden 50 belki 100 yıllık bir geleceğin şekilleneceği yılları yaşıyoruz. Böyle dönemlerde ki sorumluluk geçmiş veya gelecekteki herhangi bir zaman aralığından çok daha önemlidir. 
 Geçmiş herhangi bir dönemde siyasi sorumluluk alıp yöneticilik yapan biri başarısız olduysa, hiçbir proje üretemeyip, bir katkı sağlamadıysa veya daha da kötüsü yanlış işler yaptıysa, bütün olumsuzluklar görev yaptığı dönem ile sınırlıdır. Sonra gelen başarılı olup, tekrar sıçrama yaptırabilir. Ama şimdiki gibi belirleyici bir geçiş döneminde yaşanacak olumsuzluklar veya durağanlık bile dönem ile sınırlı kalmayıp, çöküntü ve belâyı geleceğe de taşımaya mahkûmdur.
 İşte bu öneme binaen, yazık oluyor Yalova’ya, diyorum.
 Hayâl ile vehim arasında derece farkı, palavra ile kavram farkı vardır. Gerçekliğe dokunmayan hayâl palavradır. Hayâl kurma yetisine muhayyile diyoruz. Bilimin de, dinin de temelinde muhayyile vardır. Akıl muhayyilenin soyutlanmış halidir. Duyuların gerçekliğinde bireysel olarak acı, keder vardır, toplumsal olarak problem, sıkıntı vardır. Bu gerçekliğe tahammül edilmez, gerçeği çarpıtarak muhayyile üzerinden geleceği inşa ederiz.
 Bireysel olarak, ya sahip olduğun bir şeyi kaybedersen ya da sahip olmadığın bir şeyi arzularsan bu ızdırap yani acı verir. Acı yola çıkmanı sağlar, devamında ise muhayyiledeki umut etme imkânı ile neşeye dönüştürmek isteriz. Toplumsal olarak ise bir problem varsa veya ihtiyaca binaen yeni bir şey yapmaya gerek varsa, üretilmesi söz konusu olana proje denir. Hayâl etmeden proje üretilmez, ama hayâl etmek tasarlamaktır. Meselâ matematik ilmi bir tasarım yani hayâldir. Fizik duyu alanının ilmidir yani gerçekliğin…Deney ve tecrübe üzerinden iş görür. Ama kullandığı araç matematiktir. Tecrübe “dün” demektir yani tarih…Muhayyile ise gelecek. Bilimde sıçrama, Descartes sonrası, fizikte matematiğin kullanımı ile gerçekleşir. Hayâl de probleme ve tecrübeye dokunarak proje olur. Gerçekliğe dokunmadan sunulan vehim bile değil sadece palavradır. 
 Gerçek bütünü ile kavranırsa anlamlıdır. Körlerin fili tarif ettiği hikâye malûmunuzdur. Filin ayağına dokunarak, sarayın sütunlarını ancak vehmedebilirsiniz. 
 Seçim dönemlerinde bolca palavra duyulur. Halk bunları ayırt edemeyebilir. Halk seçerek irade ve kudret verir. Ama iktidar palavra ile yürümez. Sadece zaman geçer. En iyi durum; siyaseten sorumluluk sahibi yöneticinin projeleri ile şehrini geleceğe hazırlaması ve dönüştürmesidir. İkinci ehveni şer durumu; siyaseten yöneticinin dahli olmadan bürokrasi ekibinin mevcudu muhafaza ederek sürekliliği sağlamasıdır. En vahim durum ise; siyaseten yöneticinin proje varmış gibi yaparak, mevcudu da, imkânı da arapsaçına dönüştürüp, telafisi mümkün olmayanı yaratmasıdır.
 Durum çok vahim…