Eğitim Neferi Niyazi Bektaş’ın Kaleminden Eğitim Neferi Niyazi Bektaş’ın Kaleminden

Yalova Gazetesi, Kent Konseyi ile ortaklaşa düzenlediği Videolu Köşe serisini devam ettiriyor. Yalova Kent Konseyi’ne bağlı Engelli MeclisHüseyin Özdemir, Yalova Gazetesi’ne engelli vatandaşlar ve toplum arasında kurulması gereken ilişki ve empati kurma konusunda çok önemli bilgiler verdi.
“Bütün insanların engelliler ile birlikte koordineli bir halde yaşadığı bir toplam hayal ediyoruz”
Konuşmasına başlayan Başkan Özdemir, “Bugün ki konumuz engellilik ve empati üzerine olacak. Empati bildiğiniz gibi karşınızdaki insanın durumunu, duyguları, çektiği sıkıntıları anlayabilme yeteneğidir. Toplum olarak empati kurmadan önce, özellikle engellilik konusunda sempati ve acıma duygumuz birbirini gölgelemektedir. Empati sadece engellilik konusunda değil toplumsal ilişiklerimizde, insan ilişkilerimizde bile hep ihtiyacımız olan, hem kendimiz için hem de karşı taraf için iletişimimiz ile alakalı ihtiyacımız olan bir duygudur. Kültürümüz gereği aslında bunun ilk eğitimini ailede görmeye başlarız. Karşıdakini anlamaya çalışırız. Bunun bir şekilde çocukluktan temelini atmaya başlarız ama engelliler alanına girdiğimizde… Yani engelliler ile ne kadar empati kuruyoruz?  Engelli ile empati kurmak nedir? Bir insan düşünün engelli ile konuşan… Sürekli gülümseyerek konuşuyorsa bu doğru bir tutum değildir. Bu sempati ya da acıma duygusu ağır basan bir tutumdur. Normal bir insanla konuşuyormuş gibi konuşan birisini görseniz engelliyle konuşurken, doğru olan tutum budur. Bizim dinimiz ve kültürümüzün empatiyi önceleyen bir yapısı vardır. Karşıdaki insanın durumunu anlamak, çektiği sıkıntıyı hissetmeye çalışmak ve çözüm üretebilmek adına bu süreçler önemlidir. Toplumda bu konuda farkındalık oluşturmak için birçok şey yapılabilir. Biz kendimizden yola çıkacak olursak, bir görme engelliyi anlamak için birkaç saatliğine bile olsa gözlerimizi bağlayıp onları anlamaya çalışabiliriz. İşin eğitim boyutuna geldiğimiz zaman, okullarda böyle bir durum müfredatlara eklenebilir. Çocuklara bunlar anlatılabilir, uygulamalı olarak göstermek için gözleri bağlanabilir, koltuk değnekleri getirilebilir. Sanki ayağının bir tanesini kullanamıyormuş gibi… Bu konuda eğitimler yapılabilir. Burada kendi yaşadığım tecrübeden örnek vermek istiyorum. Ben 9 Eylül Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon mezunuyum. Bizim okulumuzda yıllardan beri gelen bir müfredat geleneği vardı, o da şudur; Son sınıfa gelen kişi ilk dönem bir gün boyunca 2 tane koltuk değneğiyle, ikinci dönemde bir gün boyunca tekerlekli sandalye ile vaktini geçirir. Sadece kantinde oturup kitap okumaz. Derslere de bu vaziyetle girer, stajını yapıyorsa stajını da böyle yapar. Bütün ihtiyaçlarını böyle görmeye çalışır. Burada biz meslek hayatımızda karşı taraftaki hizmet sunduğumuz insanlara… Bunun büyük bir bölümünü engelliler oluşturuyor. Empati kurma yeteneğimizi arttırmış oluruz. Bu örnekten yola çıkarak bizi okul öncesi çağda, ilkokul çağında, lise çağındaki müfredatlara koyarak, kamu spotlarına kullanarak insanların empati yeteneğini geliştirmeye çalışabiliriz. Çünkü engellilerden bizden beklediği onlara çok iyi davranmamız ya da acımaz değil. Bu onların toplumdaki kendilerini var hissetme durumunu azaltan bir durum. Biz onlara iyilik değil, kötülük yapıyoruz. Biz onlara iyilik yapmak istiyorsak onlara normal bir bireymiş gibi davranmamız… Tabi normal bir insanmış gibi davranacağız ama normal bir insana sağladığımız şartları onlara da sağlayacağız. Burada da kapsayıcılık devreye giriyor. Daha önceki haftalara belirttiğimiz gibi daha kapsayıcı bakacağız, daha kolaylaştırıcı bakacağız ve empati kuracağız. Empatiyi sadece duygusal olarak kurmayacağız. Çok klişe bir sözdür. Engelliler Haftası’nda da duyarsınız bunu. Ne derler; Hepimiz engelli adayıyız. Bu gelişi bir söz değil. Bugün insan ev içinde dikkat hatası ve ihmalden dolayı yaralanma geçirebilir. Trafikte yaralanabilir, yolda yürürken yaralanabilir. Genetik faktörlerden, doğumsal olarak farklı sıkıntılar olabilir. Bu örnekler çoğaltılabilir. Toplumda gerçekten %12’lik bir engellilik oranı var. Bu 85 milyonda çok ciddi bir sayıya tekabül ediyor. Herkes gerçekten de her an bir engelli adayıdır. Bunun ne zaman olacağını kimse kestiremez. O yüzden biz empati kurmak zorundayız. Biz normal yaşantımızda da herkes ile empati kurmak zorunda olduğumuz gibi engelli insanlarla empati kurmak zorunda, onları daha iyi anlamak zorunda ve onların hayatını kolaylaştırmak için el birliği ile bir koordinasyon kurmak durumundayız. Bu konuda empati bizim hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor. Bunu duygusal manada engellilere yönelik sempati ve acıma duygusundan arındırmamız gerekiyor. Karşımızdaki insanın çektiği sıkıntıları anlamaya çalışmak, onun duygu durumunu hissetmeye anlamaya çalışmak ve ona göre bulunduğumuz davranışlarda da düzeltmeye gitmemiz gerekiyor. İnşallah daha çok farkında, daha çok empati kuran ve engellilerle beraber bütün insanların koordineli bir halde yaşadığı bir toplam hayal ediyoruz. Karar alıcı mercilerin bundan sonraki süreçte empati konusu üzerinden, özellikle bu eğitim konusuna değindiğimiz okullarda empati eğitimleri olursa bir çok insanın çocukluktan 
engellilerle alakalı empati yeteneği gelişmiş olur ve o çocuklar yetişkin olduğunda engelli insanları gördüğü zaman çok farklı bir insan gibi davranmazlar. Yanlış bir tutum içerisine girmezler, karşıdaki insanı incitmezler. Çünkü biz bazen iyilik yaptığımızı zannederken karşıya psikolojik olarak zarar vermiş olabiliyoruz” şeklinde konuştu.
Muhabir/Göktuğ Doğukan Yüksel
Kameraman/Göktuğ Doğukan Yüksel

Editör: Rümeysa Şahin