Güven Müzik Akademisi sahibi Serkan Güven’le sahibi olduğu sanat okulu ve ülkemizdeki sanat anlayışı ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. Güven Sanat Akademisi, 5 kişiden oluşan eğitim kadrosuyla her türlü enstrümanla çalışmaya açık, 4 tane sınıfı ve 1 gösteri salonu ile yeni öğrencilerini bekliyor.

Kaç yıldır müzik eğitimi vermektesiniz?

Güven Müzik Akademisi adı altında 2 yılımızı tamamladık. Uzun yıllardan beri Yalova’da müzik eğitimi ile ilgiliyim. Aşağı yukarı 30 yıldan beri müzik eğitimi veriyorum. Dernek yaşantıları konservatuar mezuniyeti vs. bir ayağımız hep Yalova’daydı şehir dışında olmamıza rağmen. Buradaki eğitimler hep devam etti. Ama Güven Müzik Akademisi olarak daha kurumsal anlamda söylersem eğer 2 yıl oldu. Dolayısıyla son 10 yılı çok net olarak bir kurum duruşuyla farklı isimlerle eğitim verdiğimizi söyleyebiliriz.

Eğitim verdiğiniz öğrenciler ağırlıklı olarak hangi yaş grubunda? Lise çağında olanlardan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne kabul alıyorlar mı?

Öğrencilerimiz çok çeşitli yaş grubunda. 4 yaşından itibaren başlıyoruz. 4.5 tercih ediyoruz anne-babalar çok heyecanlı olabiliyor bu konuda. Bakıyoruz fizyonomisi uygun mu? Akıl ve ruh sağlığı bizim için o eğitimi verebileceğimiz durumdaysa 4 yaşından itibaren öğrenci kabul ediyoruz. Şu an yaşı en büyük öğrencimiz 67 yaşında ve bağlama eğitimi alıyor. Daha önce 80’leri, 84’leri falan gördük. Son zamanlarda öğreti gibi sosyal medyanın da sürekli pompaladığı kendine dönmek, kendini bulmak, farkında olmakla ilgili söylemler var ya. Bu söylemler çerçevesinde onlar ne yazık ki bunu geç fark ettiler ya da imkanları geç buldular. Ondan, 40-60 arasında öyle çok öğrencimiz var.

Hangi enstrümanlar üzerine çalışmaktasınız?

Halkımızın genel olarak bildiği, eğitim almak istediği tüm enstrümanların eğitimi var. Bizim şöyle bir farkımız var. Biz burada bir çalgıyla şarkı çalmayı öğretmiyoruz. Yani, çalgı bir araç değil bizim için. Bir çalgı nasıl çalınır, bir enstrüman nasıl kullanılır aslında bunu öğretiyoruz. Dolayısıyla birçok insanın ilk etapta algılamakta zorlandığı bir konu var ki o da şu: Mesela bana mesleğimi sordukları zaman ben şu hocasıyım, demiyorum. Keman hocasıyım, kanun hocasıyım demiyorum. Enstrüman eğitimcisiyim diyorum. Sıfatım bu, enstrüman eğitimcisiyim. Bu ne demektir, yani bir enstrümanın nasıl kullanıldığını bilip onu yıllardan beri biriktirdiğimiz tecrübelerimizle ve bilgi birikimimizle gelen kişiye o yolda nasıl adım atılması gerekir onunla ilgili bilgiler veriyoruz. Buranın eğitim anlayışı kapsamında bakıldığı zaman darbuka dersi alan birisi 7-8 ay ya da 1 senelik bir süre sonunda bir nota nasıl çalınabilir, onu da bilebilir. Dolayısıyla kendisi oturup gerçekten piyanoda da yol katedebilir. Biz müzik eğitimi diyince, şey zannediyoruz. Müzik aletini alıp bir şeyler çalmak zannediyoruz. Aslında onun derininde bir alfabesi var. Dolayısıyla siz alfabeyi bir ifade yolun olarak kullanacaksanız bu darbukada da aynıdır, piyanoda da aynıdır, zurnada da aynıdır, kanunda da aynıdır. Buradan müziğin bir yazısı olduğunu, bu yazının gerçekten düz yazıyı okuduğumuz gibi okunabilen bir şey olduğunu ve bunu da enstrümana aktarmanın aynı yazılan bir şeyi dilimize aktarmak gibi olduğunu bilmek gerekiyor. Bunu bilip anladığımız zaman evet ya olabilir deriz o zaman. Yani onun nasıl kullanıldığını ve kullanılması için gereken çalışma disiplinini, çalışma düzenini anladığımız zaman oradan darbuka resmini çıkarıp piyano resmi koyduğumuzda aynı işi yapıyoruz aslında.

Eğitim ücretlerinizle ilgili bilgi vermek ister misiniz?

Ödemeler aylık ücretler halinde alınıyor. Haftada bir gün eğitim veriyoruz. 1 ders süremiz 50 dakika. Haftada 1 gün çalışıyoruz. 4 haftalık bir süreç sonrasında yeni bir ödeme zamanı geliyor.

Öğrencileriniz ağırlıklı olarak hangi yaş grubunda?

Kritik Gündem Kritik Konu! Kritik Gündem Kritik Konu!

Genelde okul hayatı devam eden öğrenciler. Liseden de var, ilkokuldan da çok var. Üniversiteden şu sıralar yok. Uzaktan eğitim nedeniyle şehirden uzaklaşmış durumdalar. Yetişkin sayısı da orantı olarak baktığımda çok yani.

Yaptığınız işi nasıl tanımlarsınız?

Kişilerin ve toplumların gelişmesi için; bilim, sanat ve spor üçgeninin topluma oturması ve hatta herkese enjekte olması gerektiğine inanıyoruz. Diğer dostlarımızla yaptığımız toplantılarda da hep bu konular konuşulur. Sanatın aynı bilim gibi, spor gibi bir dil olduğunu, dolayısıyla bu dilin toplum tarafından çokça konuşarak estetik kaygıların yükseltilmesi konusunda bir adım atılmasına vesile olmasını istiyoruz.

Ülkemizde sanata, özellikle de müziğe yeterine önem verildiğini düşünüyor musunuz?

Tabii ki hayır. Net yani. Hiçbir şeye yeterince önem verilmiyor. Hiçbir sektörde, hiçbir değerde yeterince ilgi olduğunu göremiyorum. Bu insanlık tarihi boyunca böyledir. Hiçbir şeye, gerçekten yeterince değer verilmez çünkü yeterince değer vermeyi öğrensek her şeye yeterince değer veririz. Yeterince değer vermek derinlemesine bir ifade yani. Ama şimdi biz ülkemizde baktığımız zaman sanat gerekli değil yani bizler için. Bizim eğitim kurumlarımız, neredeyse üniversitelere kadar tabi ki istisnalar var çok şükür ama istisnalar hariç diyelim. Sadece o yaş grubunu bir yerde tutmak için hazırlanmış binalardır yani. Başlarında çoban olarak öğretmenler konur, devlet de teşekkür etmek anlamında onları besler. Maaş verir yani. Bu arada kantinci, servisçi, okul kıyafetleri satanlar, kitap basanlar falan bunlar ekmek yerler. Doğalgazından, elektriğinden şirketler para kazanır. Yani, eğitimle ilgili ne yazık ki hiçbir ayakta sadece sanat ve müzik konusunda değil ya da değerler anlamında değil hiçbir konuda yeterli değerin verildiğine inanmıyorum. Sizin de böyle olduğunuzu düşünüyorum, inanmadığınıza inanıyorum. Ne yazık ki çok ayyuka çıktı yani eskiden biraz da sosyal medyanın olmadığı yıllardan da bahsedelim. Herkes de bilmiyordu bunu. Herkes de bilmediği için bu kadar da cıvımamıştı. Bir şey popüler olduğu zaman değerini kaybeder. Eğitim de çok popüler oldu ve değerini kaybetti. Çok güzel adamlar var mesela sosyal medyanın böyle avantajları da var. Çok güzel adamlar var ve ufuk açıcı insanlar var. Ne yazık ki ülkemizde sanata ve müziğe ihtiyaç hissedilmediği için önem verilmiyor. Ya da önem vermesi gereken güçler, bunlar tabi yöneticiler genelde önem vermiyorlar. Bir şeye müdahale etme gücü varsa insanın, olumlu ya da olumsuz yönde değiştirebilecekse bunu istemesi ve istediği şeyi de harekete geçerek gerçekleştirmesi önemli. Yani bütün mevzu bununla alakalı.

Eğitimini tamamlayan öğrencilerinizle ileride yapılacak bir proje vs. hayaliniz var mı?

Çok büyük olmamakla beraber, mesela bu okul sezonunu kapatacağımız tarihlerde ‘Geleceğin Sesi’ adlı bir yaylı çalgılar topluluğumuz var. Onların bir kısmı eğitimlerinde önemli bir metodu bitirdiler. Başlangıç metodu bu. 7. sınıfa kadar öğrenci var orada. 8-10 kişilik yani şu an tam sayıyı hatırlamıyorum. Onların o kitabı bitirmeleri sebebiyle bir sertifika vereceğiz onlara. Onların bir yol katettiğini onlara işaret edecek bir sertifika. Tamamen Güven Müzik Akademisi’nin kendi sertifikası yani. Etkinliği de burada yapacağız. Burası bizim aynı zamanda sahne olarak kullandığımız bir yer, aynı zamanda 50 kişilik misafir kapasitemiz var. Bunun dışında nasıl bir proje olabilir? Geziler düzenliyoruz mesela, 18 Mayıs’ta Bursa’ya gideceğiz, kültür merkezinde bir konser var. Çocukların hem aldıkları eğitimle ilgili hem de hem de dünyayı görme ve bilmeleri anlamında destekleyici bir şey olduğuna inanıyoruz. Yani burada işte keman, flüt, gitar, ud, kanun, bağlama çalan öğrencilerin hepsini aileleriyle birlikte birçoğunu en azından katılmak isteyenleri toplayıp orada bir salona gitmek, bir konser salonunda nasıl oturulur, nasıl kalkılır? Orada sinemaya gittiğin gibi davranamazsın, mısır yiyemezsin konserde, çatır çutur sesler çıkaramazsın gibi bunları da mevzunun yaşandığı yerde, sahada görmeleri ve yaşamaları dolayısıyla öğrenmeleri yönünde bir etkinliğimiz olacak. Onların müzisyenliğini de geliştirecek olan bir şey. 1 Haziran Dünya Müzik Günü’nde belki bir etkinlik yapabilir miyiz onun peşindeyiz. Bu sahnemizde aynı zamanda diğer öğrencilerimizin de kendilerini sunabilme şansı olabiliyor, bu çok önemli bir şey. İşte aynı okullarda yapılan o küçük etkinliklerin maksadı çocuk kendi yaptığını başkalarına sunsun, hem sunmak için öğrensin hem de o sırada özgüveni artsın, hem kendini geliştirecek adımlar atsın ve kendini keşfetsin. Biz de burada işte örnek veriyorum 8 tane gitar öğrencimiz var. Geldikleri seviye ne kadarsa onların hepsinin beraber de çalabilecekleri parçalardan oluşan repertuvar oluşturup aileleri, anneleri ve teyzelerini tamamlayıp o 50 kişiyi tamamlayıp bir gösteri sunup o heyecanı yaşamalarını planlıyoruz.

İlerde yurtdışına gitseniz gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı?

Şahsen ben yurtdışına çok çıktım, geldim. Müzik sayesinde çıktım geldim. Yine aynı bu ‘Geleceğin Sesi’ adlı çalgı topluluğumuzla, orkestramızla istiyoruz ki belki bu sene yetişir mi bilmiyorum onunla ilgili resmi yazışmalara da başlanması gerekiyor bu sıralar. Selanik’e gitmek istiyoruz. Atatürk’ün sevdiği 2 şarkıyı orada beraber çalmak istiyoruz. Mesela bunlardan bir tanesi. Yurtdışında yapılan yarışmalar var, müzik festivalleri var. Bu pandemi sürecinde çoğunun bitirildiği, durdurulduğu festivaller bunlar. Şimdi tekrar başladılar. Artık bu yaz itibariyle daha da aktif olacaklar. İşte onlara katılacak olan küçük topluluklar olmaya niyetimiz var. Umuyoruz ki gerçekleşsin.

Tuğba ALTIN/Haberler

güven müzik akademisi röportajı (3)güven müzik akademisi röportajı (6)güven müzik akademisi röportajı (1)-1güven müzik akademisi röportajı (2)güven müzik akademisi röportajı (1)

Editör: Rümeysa Şahin