GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Cep telefonuma bir video düştü. Japonya’ da çekilmiş. Dar bir sokak görülüyor. Sokağın bir yanına araçlar park etmiş. İki katlı evlerin balkonundan birisi, cep telefonuyla sokağı çekiyor. Bisiklet kullanan bir çocuk, hızla sokağa giriyor. Bir yerde dikkati dağılıyor ve dengesi bozuluyor. Bisiklet hızla park eden araçlardan birine yandan sürtüyor ve yanını çiziyor. Çocuk hemen bisikletini park ediyor. İniyor ve sokakta bulunan bir marketten kalem kâğıt alıp üzerine bir şeyler yazıyor, yazdığı kâğıdı aracın camına sıkıştırıp gidiyor. Cep telefonuyla olayı çeken kişi, kâğıtta ne yazdığını merak edip inip bakıyor. Kâğıtta, çocuk diyor ki; “ Adım şu… Aracınıza çarptım ve zarar verdim. Evimin telefonu şu numara… Lütfen arayın, zararınızı ödeyeceğim.”

Dürüstlüğe bakar mısınız? Şimdi size bir sorum var.

Ama önce bir başka olayı daha hatırlayalım.

Olay, İsveç’ te geçiyor.

Bir yılbaşı akşamı, 8-10 katlı bir dev alışveriş merkezinin oyuncak bölümüne üzerlerinde Noel Baba kıyafetleri bulunan 4-5 kişi girmiş.

Noel Babalar, toplayabildikleri kadar oyuncağı toplayıp giriş katına inmişler ve “Bunlar mağazamızın çocuklara yılbaşı hediyesidir, üstelik bedava” demişler.

Tabi, yüzlerce çocuk yüzlerce oyuncağı anında kapışmış.

Ancak az sonra anlaşılmış ki, mağazanın böyle bir özendirici hediyesi yok.

Nitekim Noel Baba kılıklı adamlar basına bir açıklama yaparak, “Halkın dostları olarak yılbaşı armağanı verdik” demişler.

Mağaza yönetimi, bunun üzerine şöyle bir duyuru yapmış:

“Biz oyuncakları bedava dağıtmadık. Bunlar hırsızlık malıdır. Biliyoruz ki, oyuncakları alan aldı, ama hırsızlık malını çocuklarınıza armağan vermek istemiyorsanız, lütfen aldıklarınızı geri getirin!”

Biliyor musunuz, ne olmuş?

Yüzlerce oyuncaktan sadece üç tanesi hariç hepsi geri gelmiş.

Şimdi düşünelim, bu olay bizde meydana gelseydi ne olurdu?

Bu oyuncaklar geri gelir miydi?

Haydi, bakalım düşünün…

Ama samimî olarak düşünün!

Çevrenize bakın.

O tanıdığınız isimler, çok yakınlarınız, her fırsatta “ben çok dürüstüm” diyenler, o oyuncakları hakikaten geri götürür müydü?

O Japonya’ da araca çarpınca özür dileyen çocuk gibi kaç yakınınız var?

Takdir sizlerin, ben bir değerlendirme ya da bir yorum yapmıyorum. Ama diyorum ki, biz o bildiğiniz BİZ’ iz. Değişen bir şey yok.

Çoğunluğumuz bütün kabahati göz önünde bulunan siyasetçilere, bürokratlara ya da özetle başkalarına yıkıyor ya… İnanmayın! Değerlerini hızla yitiren bir toplum olma yolundayız!

Sululuğa, densizliğe, kalitesizliğe, terbiyesizliğe, saygısızlığa, yalancılığa, eşkıyalığa, bilerek ya da bilmeyerek bölücülüğe prim veren başkası mı sanki? Bizim çoğunluğumuz değil mi?

Köşe dönmek, hiç çalışmadan bir gecede çok zengin olmak milyonlarca kişinin özlemi değil mi?

İçimizde, tabuları yıkıyoruz diye, ahlâkî değerleri ayaklar altına alan;

Etrafa din-ahlâk nutukları atan, sonra eve gidip kaçak elektrik kullanan yok mu?

Boğazımızdan haram lokma geçmesin deyip, sadece mutfak suyunu sayaca bağlatan, geri kalan musluk sularını kaçak kullanan içimizden birileri değil mi?

Kul hakkının ne olduğundan haberi olmayan, dünyanın sadece kendi şahsî ekseninde döndüğünü zanneden, her şeyi kendi maddî- manevî kazancına endeksleyen bizim içimizde yok mu?

Son derece dürüst, candan, samimi, yardımsever herkesi bu yazdıklarımdan tenzih ediyor- ayrı tutuyorum.

Dostlar, iğneyi önce kendimize batıralım!

GÜNCEL BİR NOT:

Kanal İstanbul’un ÇED Raporunu inceleyen teknik bir adam şunları yazmış;

Kanal açıldığında Marmara’ya, Tuna Nehrinin kirlettiği Karadeniz’den her yıl 20 milyar m3 fazladan su akacak. Bu fazladan gelen suyun miktarı, ÇORUH-KIZILIRMAK-YEŞİLIRMAK ve SAKARYA nehirlerinin taşıdıkları su miktarından daha fazladır. Marmara, zaten şu an çok kirlidir. Bir de, Tuna Nehrinin taşıdığı kirli suyu Marmara’ya akıtırsak, Marmara her yıl %2,5 civarında daha fazla kirlenecek. Eğer Kanal İstanbul açılırsa, bilimsel verilere göre, 3-4 yıl sonra Marmara Denizinin içi ve çevresi yaşanmaz hale gelecek…

Eğer bu iddia doğruysa düşünmeye değer!

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!