GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Yalova’ nın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl etkinlikleri kapsamında çeşitli resmî kurumların destekleri ile yayımlanan “Millî Mücadele’de Yalova” adlı bir kitabı incelerken dikkatimi çeken ifadeler olduğundan söz etmiş ve dünkü yazımda “ Millî Mücadele dönemi Mustafa Kemal Paşa’ nın 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’ a çıkmasıyla başlamıştır” şeklinde yer alan ifadenin yanlış olduğuna değinmiştim.

Dün kaldığımız yerden devam edelim, tarih sayfalarını aralayarak konuya özetle yaklaşalım.

Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi, Trakya’nın Osmanlı topraklarından ayrılmasını önlemek amacıyla, 1 Aralık 1918’de kuruldu. Barışçı ve diplomatik mücadele yöntemlerini benimseyen örgüt, görüşmelerle olumlu sonuç alamadı; Ocak 1920’de silâhlı örgütlenme yolunu seçti.

Trabzon’da iki ayrı örgüt ortaya çıktı. Ocak 1919’da İstanbul’da kurulan Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti, etkin bir çalışma yürütemeyerek, sonunda İstanbul’daki Hürriyet ve İtilâf Fırkası ile birleşti.

12 Şubat 1919’da Trabzon’da kurulan, Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, özellikle Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’daki örgütlenmelere önemli katkıda bulundu. Bu cemiyet, İttihat ve Terakki karşıtı İstanbul hükûmetine inanmıyor, bağımsız olarak örgütlenme gereği duyuyordu. Cemiyet, kısa sürede Ordu, Rize ve Giresun’da örgütlendi.

Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, Diyarbakırlı bir kişi tarafından, Kasım 1918’de İstanbul’da kuruldu. Birkaç ay boyunca önemli bir varlık gösteremedi. Mart 1919’da Erzurum’da bir şube açılmasıyla birlikte, cemiyetin çalışmaları canlandı. O dönemlerde Erzurum’da kurulmuş olan İstihlâs-ı Vatan Cemiyeti adlı örgütle birlikte hareket etme yoluna gitti.

İstanbul’da, 29 Kasım 1918’de toplanan Millî Kongre, bütün millî kuvvetleri birleştirmeye, milletin hak ve çıkarlarını elde etmeye, Milletler Cemiyeti’ne hür ve bağımsız olarak girmeye ve yabancı ülkelere kurul göndermeye çalışacağını ilân etti. Fakat bu çalışmalardan memnun olmayan İngiltere ve Osmanlı hükûmeti, Nisan 1919’da Millî Kongre’yi kapattı ve başkanı Esat Paşa’yı Kütahya’ya sürgüne gönderdi.

5 Kasım 1918 tarihinde, Kars’ın Ermeniler’e verilmesini önlemek amacıyla Kars İslâm Şûrası adlı geçici bir hükûmet kuruldu.  Bu örgüt, 14 Kasım 1918’de yapılan kongre sonucunda, Kars Millî İslâm Şûrası Merkez-i Umumisi adı altında yerel bir hükûmete dönüştürüldü. Ayrıca 8 000 kişilik bir ordu oluşturuldu. Yeni gelişimlerden sonra, 18 Ocak 1919’da Cenubi Garbî Kafkas Hükûmeti Muvakkate-i Milliyesi adını alan teşkilâta, 19 Nisan 1919’da İngilizler son verdiler, hükûmet üyelerini de tutuklayarak Malta’ya sürgüne gönderdiler.

Anadolu’nun değişik yerlerindeki direniş örgütlerinin birbirlerinden kopukluğu, çalışmaların yerel düzeyde kalmasına yol açıyordu. Yerel direniş örgütlerini ortak bir çatı altında toplamaya yönelik ilk adım, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışından sonraki günler içinde, Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum Şubesi ile Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin girişimleriyle toplanan Erzurum Kongresi (23 Temmuz- 7 Ağustos 1919)‘inde Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasıyla atıldı.

Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin oluşturulması direnişin merkezileşmesini sağladı. Daha önce var olan yerel örgütlerin büyük bölümü bu örgütün şubeleri durumuna geldi. Cemiyet’in yürütme organı olan Heyet-i Temsiliye, TBMM’nin açılışına kadar geçici bir hükûmet gibi çalıştı.

Mustafa Kemal Paşa, millî mücadeleyi gerçekleştirmek için birleştirici ve toplayıcı bir lider olmuş, yerel direnişler tek şemsiye altında toplanıp birleştirilince, ulusal / millî olma vasfını kazanmıştır.

Rauf Orbay: “…Mustafa Kemal olmasaydı da Millî Mücadele olurdu. Nitekim yer yer mukavemet hareketleri daha önce başlamıştı. Ancak Mustafa Kemal’siz millî mücadelenin sonucu, Anadolu’da Tevaifi Mülûk ( hükümdarlar) devrinin ihyası, parçalanmış bazı küçük beylerin kurulması olurdu. “

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

“Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.”

“NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!”