GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Yalova’ nın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl etkinlikleri kapsamında çeşitli resmî kurumların destekleri ile yayımlanan “Millî Mücadele’de Yalova” adlı bir kitabı incelerken dikkatimi çeken ifadeler olduğundan söz etmiş ve dünkü yazımda bunlardan birini ele almıştım.

Bugün ki yazımda dikkatimi çeken bir başka ifadeden söz edeceğim. Deniyor ki:

“ Millî Mücadele dönemi Mustafa Kemal Paşa’ nın 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’ a çıkmasıyla başlamıştır.” ( Sayfa 11)

Öncelikle belirteyim, bu ifade hiçbir şekilde doğru değil.

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’ ya millî mücadeleyi başlatması için değil, Doğu Karadeniz bölgesinde, işgal kuvvetlerine karşı direnişe geçen birliklerin hareketine engel olmak için, İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’ nın talebi üzerine Osmanlı Hükûmeti tarafından gönderilmişti.  Yani mücadele daha önce başlamıştı.

Mustafa Kemal Paşa ise kendisinden bekleneni yapmamış, daha önce başlayan mücadeleyi birleştirmiş ve tek elden yöneterek işgal güçleriyle mücadeleyi tercih etmişti.

Şimdi tarih sayfalarını aralayarak konuya özetle yaklaşalım.

Mondros Ateşkesi’ nden ( 30 Ekim 1918) sonra, Anadolu yer yer işgale başlayınca, vatan topraklarının elden gideceğini anlayan vatanseverler bir araya gelerek bağımsız küçük çete denebilecek gruplar oluşturdular. Bu gruplar giderek bağımsızlık amaçlarının ön plana çıktığı Kuva-yı Millîye adı verilen direniş örgütlerine dönüştü.

Düşmana karşı ilk kurşun, 19 Aralık 1918 günü, Dörtyol Karakese Köyü halkı tarafından, Fransızlara karşı atıldı. Böylece Anadolu topraklarında ulusal direnişin ilk kıvılcımı başladı.

Ancak tüm faaliyetlerde belirli ve bilinçli bir organizasyon gerekiyordu. Bunun için yurdun her tarafında Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kuruldu.

Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda Çorum’da “ İhtiyat Zabitler Cemiyeti” adıyla, yedek subaylar tarafından bir cemiyet kurulmuştu. Kurulduğu tarihten itibaren önemli bir faaliyet gösteremediği gibi, millî mücadele hareketinin başlarında da, çalışmaları pek sönük geçmişti. Zira bu günlerde dönemin mutasarrıfı (livanın en üst dereceli idarecisi) da, İstanbul Hükûmeti yanlısı olarak, millî faaliyetlerin aleyhinde idi. Çünkü bağlı bulunduğu dönemin Ankara Valisi’nden destek görmekte, yerine göre beraber hareket ederek buradaki teşkilâtlanmaya mani olmaktaydılar. Hatta, öyle ki Vali Paşa “…Çorum’a gelerek orada bazı tertibat ve telkinât icra etmek ..”le bizzat uğraşmıştı.

Kurulan örgütlerden biri, 6 Kasım 1918’de kurulan ve 1 Aralık 1918’de resmiyet kazanan İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti’ydi. İzmir ve yöresinin Yunan işgaline karşı direnişi örgütlemek, İtilâf Devletleri nezdindeki girişimlerle işgali önlemek amacında olan cemiyet, Mart 1919’ da bir kongre düzenledi. Çevre kent ve kasabalardan delegelerin de katıldığı kongrede, İzmir’in nüfusunun çoğunluğunun Türkler’ in oluşturduğunu hatırlatan ve işgal söylentilerini kınayan bir uyarı bildirisi yayınladı ve bildiri, Barış Konferansı’nın toplandığı Paris’e bildirildi.

Cemiyet, İzmir’in işgalinden sonra, merkezini İstanbul’a taşıdı. Üyelerinin bir kısmı İstanbul’da, bir kısmı Denizli’de çalışmak zorunda kaldı. İstanbul’daki merkezi de, İstanbul’un işgalinden sonra kapandı.

İlk adı “ Müdafaa-i Vatan Heyeti” olan İzmir Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi, İzmir’de, Aralık 1918’de kuruldu. İzmir’in işgali üzerine, üyelerinin bir kısmı İstanbul’a, bir kısmı Denizli’ye giderek faaliyet gösterdi.

Aydın vilâyetinin Yunanlılara verileceği söylentisi üzerine, Manisa’da, Aralık 1918’de, Manisa İstihlâs-ı Vatan Cemiyeti kuruldu. Ne var ki bu cemiyet, muhaliflerin engellemesi yüzünden istenilen ölçüde başarılı olamadı.

Manisa’da, 1919 yılı başlarında, Cemiyet-i İslâmiye, Manisa Kadınları Cemiyet-i Umumiyesi, Manisa Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti kurulmasına rağmen, bunlar, millî mücadele karşıtı örgütlerin, İngilizlerin ve yerli Rumların engellemeleri yüzünden etkili olamayarak dağıldı.

İzmir’in işgalinden sonra, İstanbul’da, Aydın Vilâyeti Muavenet-i Hayriye Cemiyeti kurulduysa da,  hiçbir varlık gösteremeden kısa sürede dağıldı.

İzmir’in işgali günü toplanan Aydın Heyet-i Milliyesi, Aydın’ın işgali üzerine faaliyetlerini Denizli ve İstanbul’da sürdürmek zorunda kaldı; Denizli’de yapılan çalışmalarda ve Nazilli Kongreleri’nin toplanmasında önemli rol oynadı.

29 Mayıs 1919’da, Denizli’de, Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin başkanlığında, Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyeti kuruldu. Cemiyet, önce gönüllü ve maddî yardım toplamakla işe başladı. Kısa süre sonra Millî Menderes Müfrezesi oluşturuldu.

Denizli Heyet-i Milliyesi, çevre illerde yapılan Kuva-yı Milliye kongrelerine büyük ilgi gösterdi.

İzmir’in işgal edildiği gün, Balıkesir’de Balıkesir Heyet-i Milliyesi kuruldu. Kısa süre sonra, Balıkesir, millî mücadelenin önemli bir merkezi haline geldi. Bu şehirde beş defa kongre toplanmış olması bunun kanıtıdır.

(Not: Bu arada, İstanbul Hükûmeti’ nin özellikle Balıkesir’e Ahmet Anzavur’u vali olarak atayarak millî mücadeleye nasıl engel olmaya çalıştığını unutmamak gerekir.)

KONUYU İŞLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ.