Hayvancılığının en büyük tehditlerinden biri olan şap hastalığı, yaklaşık 60 yıl aradan sonra yeni bir çeşidiyle ülkemizde yeniden gündeme geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, 1965’ten bu yana görülmeyen bu serotip ilk kez tespit edildi. Birçok ilde hayvan pazarları tedbir amaçlı kapatıldı. Dolayısıyla yetiştiriciler tedirgin.

Ancak Bakanlık kısa sürede hızlı bir aşılama seferberliği başlatıldığı duyurdu. Yapılan açıklamada yaklaşık 11 milyon doz aşı sahaya sürüldü ve birçok ilde aşılama oranı %85’in üzerine çıktığı açıklandı. Aşılama sonrası Edirne, İstanbul, Tekirdağ, Kırklareli, Çanakkale, Hakkâri ve Van gibi illerde kısıtlamalar kaldırıldı ve hayvan pazarları yeniden açıldı.

Ancak sorulması gereken asıl soru şu: Bu önlemler yeterli mi?

Şap hastalığı, hayvandan insana geçmese de ülke hayvancılığı için ekonomik bir yıkım riski taşır. Süt veriminin düşmesi, hayvan kayıpları ve ihracat kısıtlamaları, tarımsal ekonomiyi ciddi biçimde etkiler. Bu nedenle yalnızca kısa vadeli müdahaleler değil, uzun soluklu ve sürdürülebilir bir stratejiye ihtiyaç var. Hele ki ekonomik nedenlerden dolayı zor günler geçiren yetiştiricilerin, bir de şap tehlikesiyle karşı karşıya kalması demek sektörün dar boğaza girmesi anlamına gelir.

Neler Yapılmalı?

1. Yeni serotipe karşı geliştirilen aşının rutin programlara dahil edilmesi ve ülke çapında düzenli uygulanması şart.

2. Komşu ülkelerle olan hayvan hareketleri daha sıkı takip edilmeli, kaçak hayvan girişleri engellenmeli.

3. Çiftçilerin olası belirtileri bildireceği dijital bir erken uyarı sistemi kurulmalı.

4. Sadece devletin değil, üreticinin de bu mücadeleye katılması gerekiyor. Hijyen, karantina ve hayvan hareketliliği konusunda eğitimler artırılmalı.

5. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH) ve komşu ülkelerle bilgi paylaşımı güçlendirilmeli.

Peki Yalova’da durum ne?

İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamalara göre ilimizde de şap hastalığı tespit edildi. Toplamda 13 bin büyükbaş hayvan için aşılama başlatıldığı ve bu aşılamanın %75 oranında tamamlandığı açıklandı.

Hayvancılık, yalnızca bir ekonomik faaliyet değil; aynı zamanda gıda güvenliği, kırsal kalkınma ve toplumsal refah için stratejik bir sektördür. Şap hastalığı örneğinde gördüğümüz gibi, tek bir sağlık sorunu bile hem üreticiyi hem tüketiciyi hem de ülke ekonomisini etkileyebiliyor. Bu yüzden hayvancılık destekleme politikalarının doğru tasarlanması çok önemli.

Hayvancılık destekleme politikası, sadece “para desteği” değil; sağlık, üretim maliyetleri, pazar istikrarı, çevre ve eğitim boyutlarını kapsayan bütüncül bir yapıya sahip olmalı. Böylece hem üretici korunur hem de tüketiciye güvenilir, uygun fiyatlı gıda arzı sağlanır.

Bugün şap hastalığının yeni çeşidiyle karşı karşıya olmamız, bize bir gerçeği yeniden hatırlatıyor: Hayvancılık politikaları, günü kurtarmak için değil, geleceği güvence altına almak için yapılmalı. Aksi halde her yeni virüs dalgası, üreticinin emeğini, ülkenin gıda güvenliğini ve ekonomisini tehdit etmeye devam edecek.