GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Gazetecilik mesleğine sırılsıklam âşık “Basın Emekçisi” denince sizin aklınıza gelen ilk isim kimdir bilemem, benim aklıma gelen ilk isimlerden biri, Kenan Zengin’dir.

Yılı yanılmıyorsam 1995 olmalı… Yalova Gazetesi yeni yayına başlamıştı ve 15 günlük olarak çıkıyordu. Ben de 3’üncü sayısından itibaren yazılara başlamıştım. Gazete giderek, haftalık daha sonra da günlük yayınlanır oldu.

O ara, spor sayfasında yazılan bir yorum çok hoşuma gitti. Ertesi gün, gazetede, o dönem gazetenin başında olan Sayın Faruk Tezcan ile konuşurken, arka taraflardan bir yerden, bizim bulunduğumuz yere orta boylu, hafif topluca, babacan tavırlı, temiz yüzlü biri girdi. Yüzü yabancı gelmemişti. Birden hatırladım. Bir gün evvel çıkan gazetedeki o güzel yorumun sahibiydi. Haberci Gazetesi’nden ayrıldığını ve Yalova Gazetesi’nde çalışmaya başladığını sonradan öğrendim.

Geçen günler zarfında aramızda sıkı bir dostluk doğdu. Tıpkı soyadı gibi yüreği de Zengin’ di. Maddiyata zerrece önem vermeyen, ruh dünyası anlatılamayacak zenginlikte bir insandı.

O zamanlar sabahları erken yürüyüşe çıkıyor, Yalova Gazetesi’nin önünden geçerken gazeteye de uğruyordum. Kenan Zengin, her sabah, tatil olan Cumartesi günleri de dâhil, gazeteye herkesten önce geliyor, gazeteyi açıyor, sonra hemen yandaki büfenin sahibi Ayhan Anaç ile çay simit muhabbeti ile güne başlıyordu. Arada bir benim de onlara takıldığım oldu.

Dikkat ettim, Kenan Zengin, ( neyi nasıl anında bulduğunu hiçbir zaman anlayamadığım dopdolu ve karmakarışık masasında) önce günün spor olaylarını inceliyor, takibe alıyor ve hiçbir müsabakayı ya da etkinliği kaçırmadan izliyor ve yorumlarını günü gününe gazeteye ekliyordu.

Yalova Amatör Küme maçlarının yapıldığı yol kenarındaki sahaya gidenler, çoğu zaman onun dışında bir başka spor muhabiri ile karşılaşmıyordu. Her maçı, yağmur çamur demeden sonuna kadar izliyor, her sporcu hakkında not veriyor ve bunu ertesi günü çıkacak gazeteye yetiştiriyordu. Gazete satan bayilerde, Yalova Gazetesi alan gençlerin önce arka sayfaya bakıp, Kenan Zengin’in spor yorumlarını ve sporculara verdiği notları okuduklarını gördüm ben… Amatör sporcular üzerinde o kadar çok inanılırlığı vardı ki, verdiği notları tenkit etmek kimsenin aklına gelmezdi.

Kenan, akşamları herkes ayrıldıktan sonra, matbaadan gazetenin çıkmasını bekler, tek tek onları katlar, sabahleyin abonelerin alacakları gazeteleri ayırır, bisikletiyle gazete paketlerini gazete dağım yerlerine götürür ve en son gece yarısı evine giderdi. Bir gün, “çocukların yüzünü hep uyurken görüyorum” demişti. Gazetecilik mesleğine âşık, gerçek bir basın emekçisiydi.

Sonraları bir motosikleti oldu. “Bindirmedin buna beni ya…” der, takılırdım hep!

“ Sarı Basın Kartı” vardı, bazı gazetelerin (Milliyet’i hatırlıyorum) Yalova temsilciliğini yapıyordu. “Yalova Gazeteciler Cemiyeti” nin kurucu üyelerindendi. “Türkiye Spor Yazarları Derneği” başta olmak üzere çok sayıda dernek ve kulübün üyesiydi.

Amatör spora o kadar çok sahip çıkıyordu ki, inanılır gibi değil! “Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Yalova Genel Sekreteri” idi. “Esspor Kulübü” nün başkanıydı. Yalova’da amatör sporun hemen hemen her dalının alt yapısının oluşmasında emeği vardı. İsmini ve hangi spor dalında olduğunu hatırlayamadığım “Kızlar Takımı” kurmuştu. Bununla gurur duyuyordu. O zamanlar şimdiki olanaklar yoktu. Kenan, şahsi çabasıyla amatör sporculara olanak yaratıyordu. Bir gün, neşe işinde, amatör sporcular için temin ettiği spor malzemelerini gösterirken, mutluluktan gözlerinin yaşardığını hissettim, o kadar mutluydu!

Son derece mütevazı, saygılı, efendi, çok ama çok çalışkan, paraya pula önem vermeyen Amatör Spor’ a ve Gazeteciliğe âşık bir “Basın Emekçisi”  idi. Basınla ve amatör sporla uğraşan her kesimden insanın ustası, ağabeyi ve yol göstericisiydi. Nerdeyse amatör her sporcuyu ismen tanıyor, özelliklerini biliyordu.

Çok duygusaldı… Depremde, bir yakınının başından geçenleri ve koşuşturmasını anlatırken, hıçkırarak ağladığını biliyorum.

Ben, gazeteye girdiğimde tek tek herkesin hatırını sormayı adet edinmiştim. Gazetede benden daha gençleri kardeşim yerine koyuyor, diğer tüm gençleri kızım, oğlum ya da torunum gibi görüyordum. Kenan da öz kardeşim gibiydi; son dönemde sebebini anlayamadığım şekilde durgunlaşmıştı. Takılmalarımı geçiştiriyordu. Sabahları işe koyu renk takım elbiseli ve kravatlı olarak geliyor, spor müsabakalarını izliyor, yorumlarını yazıyor, gece gazeteleri katlayıp dağıtım yerlerine götürüyor ama kimseyle doğru dürüst konuşmuyordu. Ne yaptıysam, içini dökmedi.

O ara, İstanbul’da bir işimiz vardı. Uzun süre Yalova dışında kalmıştık. Döndüğümde,  Kenan Zengin’in emekliye ayrıldığını öğrendim. İnanın buna bir anlam da veremedim, gazeteciğe âşık/tutkun bir Basın Emekçisi’ nin emekliliğini istemesini aklım almıyordu.

Bir süre sonra sokakta karşılaştık. Yanında oğlu vardı. “Ahmet Ağbi” diye seslenince, tanıdım. İğne ipliğe dönmüştü. Halini- hatırını sordum, “İyi olduğunu” söyledi. Meğer o sıra rahatsızlığı artmış, nereden bilebilirdim ki?

Gazetede, haberi okuyunca, başımdan aşağı kaynar sular döküldü. 53 yaşındaki Kenan Zengin, 25 Kasım 2004 günü sabaha karşı, bir süredir kanser tedavisi gördüğü Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’nde, hayatını kaybetmiş. Yalova Şehir Mezarlığı’na defnedilen Kenan Zengin’in Merkez Camii’nde kılınan cenaze namazına son anda yetişebildim.

Çok sevdiğim, değerli kardeşim Kenan Zengin’i vefatının yıldönümünde en içten duygularımla, rahmetle anıyorum. Mekânı Cennet olsun!

Bu vesileyle, Kenan Zengin’den sonra Yalova Gazetesi’nin spor muhabirliğini yapan ve hayatlarını kaybeden Muzaffer Çam, Hasan Tuna ve Mümin Gözüyılmaz’ı; depremde kaybettiğimiz muhabir Faik Bilek’ i; zaman içinde köşe yazıları yazanlar arasında hayatını kaybeden-  aklıma gelen isimlerden-  Mehmet Özçelik’ i, Mehmet Buzluk’u, Miray Akalp’ ı, Nahit Atik’ i, Salih Kara’yı, Sinan Serbest’i, Suat Kesili’ yi de hatırlamadan geçmek istemiyorum. Ruhları şad olsun. Nur içinde yatsınlar!

Aydınlık ve esenlik dolu günler dilerim.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!