GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Falih Rıfkı Atay’ ın “Zeytindağı” adlı kitabına göz atarken, Kudûs civarındaki Zeytindağı’ nda bulunan devasa bir Alman binasını karargâh olarak kullanıldığını söyleyen satırlara rastladım. İlk aklıma gelen Almanların Filistin’ de ne işleri olduğunu, düşünmek oldu.

Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale Muharebelerinden sonra, Filistin’ deki 8’inci Ordu Komutanlığına atanmıştı. 8’ inci Ordu, 4 ve 7’ nci Ordularla birlikte Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına bağlıydı. Yıldırım Ordular Grubu Komutanı, Alman General Erich von Falkenhayn idi. Falkenhayn, Birinci Dünya Savaşı başlarında Prusya Savunma Bakanı ve Alman İmparatorluğu Genelkurmay Başkanı idi.

Daha sonra Alman İmparatoru tarafından Filistin’ deki Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına getirilmişti. (Daha sonra bu görevden alınacak yerine Liman von Sanders getirilecektir.)

Bu cephede Mustafa Kemal Paşa ile anlaşabildiğini söylemek mümkün değil.

Falkenhayn’ ın söz ve davranışlarından, cephedeki genel durumun gidişinden rahatsız olan Mustafa Kemal Paşa, göreve katıldıktan kısa bir süre sonra, ülkenin genel durumunu ve önerilerini dönemin Sadrazam ve Dâhiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) merhum Talât Paşa ile Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa’ ya telgrafla “zata mahsus” olarak gönderdi. Ayrıca sözü geçen raporun önemli gördüğü, yakından tanıyarak kendilerine güvendiği kişilere de duyurulmasını da uygun buldu. Bununla da yetinmeyerek raporun bir kopyasını, yaveri Cevat Abbas ile İstanbul’ a gönderdi.

Bugün bu rapordan çok küçük bazı bölümleri, o günlerin şartlarını daha iyi kavrayabilmek için,  günümüz Türkçesine çevirerek aktarmaya çalışacağım.

“… Halk ile idare arasındaki bağlar sarsılmıştır. Evlerinde kalan halk her bakımdan hükümetten uzak kalmayı tercih ediyor.

Devlet yöneticilerinin tam bir acizlik içindedir. Polis gücü noksandır. İhtiyaç yüzünden tüm memurlar rüşvet ve vurguna yönelmiştir. Görev kötüye kullanılmaktadır.  Mevcut durum memurları nitelik olarak düşkün bir duruma getirdiğinden adlî işler doğru biçimde işlememektedir.

Bu nedenlerle genel hayat her köşede ve her yerde esasından çürümektedir.

… Ordu, savaşın ilk dönemine oranla fevkalâde zayıftır. Birçok ordunun mevcudu, gerekli olanın beşte biri gibidir. Memleketin insan kaynakları, ikmale muktedir değildir.

Bir örnek olarak, biner mevcutlu taburlarla bana gönderilen 57’ nci Tümen’ nin yüzde ellisi ayakta durmaya gücü olmadığından, seçilmiş ve sağlam kalmış asker 17- 20 yaşında yetişmemiş çocuklarla 45- 55 yaşındaki yaşlı ve sakatlar kalmıştır.

Bugün içinde bulunduğumuz bataklıktan Almanlarla beraber bulunarak kurtulmak zorunluysa da, Almanların bu yokluktan ve savaşın uzamasından istifade ederek bizi sömürge şekline sokmak ve memleketimizin bütün kaynaklarını kendi ellerine almak istemelerine şiddetle karşıyım ve devletin ileri gelenlerinin bu konuda duyarlı davranmaları gerektiğini düşünüyorum.

Bugün Falkenhayn her fırsatta herkese karşı Alman olduğunu ve elbette Alman menfaatini her şeyin üzerinde düşüneceğini söyleyecek kadar küstahtır.

Halep’ te, Fırat’ ta ve Suriye’ de Alman siyaseti ve Alman menfaatinin ne demek olduğunu ve bu hususta bu sözü sarf eden bir Alman konsolosu olmayıp yüz binlerce Türk kanı için karar vermek mevkiinde bulunan bir kumandan olursa, işin tamamen ulusal çıkarlarımıza aykırı olarak cereyan ettiğini anlamamak mümkün değildir.

Falkenhayn, geldiği günden beri aşiret reislerine Alman teğmenleri göndererek doğrudan doğruya temas kurmaktadır.

‘Araplar Türklere düşmandır. Biz Almanlar tarafsız olduğumuzda onları kazanabiliriz’ sözünü bizzat bana, bir ordu komutanına sarf etmiştir.”

Falkeynhayn’ ın hakikatte idealinin bütün Arabistan’ ı, Irak, Suriye ve Filistin’ i Alman idaresine almak olduğunu söyleyen Mustafa Kemal Paşa’ ya göre, Falkenhayn’ ın bu amaç için son Türk kanını dökmekten kaçınmayacaktır.

Bugünlük de bu kadar olsun.

Geçmişte bölgede neler yaşandığını bilmeden, günümüzde gelişen olaylar hakkında yorum yapmak yanılgıya neden olabilir.

Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı Hayırlı Olsun.

Aydınlık ve esenlik dolu günler dilerim.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!