GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Bu gün, zaman zaman karşılaştığım, yaşadığım ya da bizzat şahit olduğum ve oldukça garip ve anlamlı bulduğum bazı tespit ve değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım.

Örneğin, uzun zaman önce, saçlarım uzamıştı. Saç tıraşı olmam gerekiyordu ama bir türlü fırsat yaratıp tıraş olamıyordum. Bir gün, bir caddeden geçerken, önemle cadde diyorum yani sokak değil, caddede bir berber dükkânı fark ettim. Ben yolda yürürken sağıma soluma pek bakmam, kafamdaki konuya odaklandığım için etraftaki dükkânları da yanımdan gelip geçenleri de pek fark etmem. Önünden geçtiğim berber dükkânı dikkati çekecek kadar temiz ve tertipliydi. Kapının önündeki iskemleye oturmuş birisi, herhalde usta olmalı, bir elinde sigara bir elinde kahve tası yolda gelip geçenleri izliyordu. Büyükçe bir dükkândı ve içerisi boştu. Tamam dedim, burası çok güzel, burada tıraş olabilirim. Hazır başka müşteri de yok. Kapıya doğru hamle yapınca, kapının önündeki iskemlede ayak ayaküstüne atmış zat, “Bir dakika beyamca, nereye giriyorsun?” dedi.

Eğer mümkünse tıraş olmak istediğimi söyledim.

Zatı muhterem, bulunduğu pozisyondaki durumunu değiştirmeden, beni yukarıdan aşağı süzdü, sonra yüzüme bile bakmadan aynen şöyle söyledi:

“Biz randevusuz müşteri kabul etmiyoruz!”

Kolayca tahmin etmişsinizdir. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ama yapacak bir şey yok. Kös kös oradan uzaklaştım. Bir süre sonra aklıma gelince başladım kendi kendime gülmeye… Gören, “Bu adam mutlaka kafayı yedi” demiştir.

***

Geçen sene evde, çamaşır makinesi bozuldu.

Servis olarak belirlenen genel numarayı aradım. Yok şunun için 1’e bas, yok böyle ise 2’ ye bas, şöyle şöyle olmuşsa 3’e bas, olmadı santralı bekle derken, yarım saat geçti.

Neyse, sonunda bir muhatap bulabildim. Ne olduğunu sordu, “çamaşır makinesinin kapağı kilitlendi açılmıyor” dedim.

Ağzındaki sakızı çiğnemeye devam eden muhatabım, dedi ki, “Bıçağın ucuyla kapağı zorlayın, açılır!”

Tabi ben bunun olamayacağını söylediğimde, “Ben şimdi sizin bulunduğunuz yere yakın olan servis elemanlarına haber veririm, onlar vakit bulduklarında sizi arar ve nasıl davranacağınızı söylerler” dedi.

Aradan iki saate yakın bir süre geçti. Bir haber çıkmayınca, bizzat servise gidip haber verdim.

Bir süre sonra, yetkili eleman geldi. Çamaşır makinesine baktı ve bana dönüp, “Bir ayakkabı bağcığı var mı?” diye sordu.

“Yok! “ dedim.

“Ee, biz bu kapağı o zaman nasıl açacağız?” dedi.

“ O sizin sorununuz. Siz makinenin kapağının açılmadığını bilerek buraya geldiniz. Önleminizi ona göre almanız gerekiyordu” dedim.

Servis elemanı ve yardımcısı bana bakıyor, ben onlara bakıyorum. Baktım bu iş böyle beklemekle olmayacak, bir ayakkabımın bağın çözüp verdim. Bu bağcıkla kapağı açmayı denedi, olmayınca bağcığı yere attı ve yardımcısına bir talimat vererek, istediği malzemeyi alıp gelmesini söyledi. Hep beraber bekliyoruz. Nihayet eleman geldi, malzemeyi getirdi ve tamirat yapıldı.

Aradan uzunca bir süre geçti. İki sene kadar… Neyse, bizim çamaşır makinesi yine bozuldu. Hiç çalışmıyor. Bu sefer telefonla boğuşmadan servise gidip durumu söyledim ve ne olduğunu anlattım.

Eve döndükten sonra önce servisten bir mesaj geldi ve elemanların hangi saatte geleceği belirtildi. Söylenen saatte, daha önce gelen servis elemanı ve yardımcısı yine geldiler.

Eşim arızanın ne olduğunu anlattı.

Servis elemanı, makinenin alt tarafındaki bir butona bastı. Küçük bir kapak açıldı. Eleman, elini sokup içerideki bir düğmeyi sola doğru çevirerek butonu çekerek çıkardı.

“Bunun temizlenmesi gerekiyordu, temizlenmemiş” dedi.

Eşim de, “Ben orada ne olduğunu bilmiyorum ki... Kimse de bana orada temizlenmesi gereken bir yer olduğunu söylemedi” dedi.

Servis elemanı ne dedi biliyor musunuz?

“Genel kültür meselesi… Bunu size kimse söylemez. Mahallede kadınlar kendi aralarında konuşurlarken buranın temizlenmesi gerektiğini öğrenirler” dedi.

Düştüğümüz durumu tahmin edebiliyor musunuz?

“Sen şunu bir zahmet öğretiver de, biz de öğrenelim” dedim.

Neyse, öğrendik. Kültürümüz arttı:))

*

Gördüğüm ya da yaşadığım gariplikler diyordum ya… Biz eşimle beraber televizyon dizileri izlemiyor, dizi yerine film izlemeyi tercih ediyoruz.

Bir gece, eşimin işi henüz mutfakta bitmemişken, televizyonu açıp sağa sola bakmaya başladım. Bir dizide, bir sahne ilgimi çekti. Bir delikanlı, balıkçı teknesiyle denizin ortasında oltasını atmış balık avlıyordu. Bir taraftan da kendi kendine yaşadıklarının muhasebesini yapıyordu. Birden oltasına büyük bir balık gibi bir ağırlık yakalandı. Oltasını zorlukla çeken balıkçı, sudan bir kız çıkardı. Kızı tekneye yatırdı. Biraz sonra genç kız gözlerini açarak nefes almaya başladı. Değerli dostlar, bir balıkçı, denizin ortasında, oltayla denizden canlı kız çıkardı. Alın size dizi… Bir de bana neden dizi izlemediğimi soruyorlar.

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.