Kocaeli’nde üç aile hekiminin hasta yakınları tarafından şiddete uğramasının ardından aile hekimleri, 09.10.2023 Pazartesi günü itibariyle 5 gün iş bıraktı.

Olay, Kocaeli'nin Körfez ilçesinde Fatih Aile Sağlığı Merkezi'nde yaşanıyor. Görev yapan üç doktor hasta ve yakınları tarafından darp ediliyor. Boğazı sıkılan bir doktor bayılırken diğer iki doktorun vücutlarının çeşitli bölgelerinde darp izleri, yara, diş ısırıkları ve morluklar tespit edilmesi ile sonuçlanıyor.

Her türlü şiddetin son bulması temennimiz. Şiddetin son bulması için tüm canlılara yapılan şiddet eylemleri cezasız kalmamalıdır. Hele hele sağlımızı emanet ettiğimiz, büyük zorluklar ile yetişen doktorlarımıza yapılan eylemler affedilemez.

Neden bu kadar şiddet hayatımızın içinde var.

En çok izlenen saatlerde televizyon kanallarındaki haberlere bakalım. Kanallarda akşam haberlerinin büyük bir bölümü karakol haberleri.  Her gün yaşanan şiddet olayları evinizin içinde, her ne kadar izlemese de çocukların kulaklarında yankılanıyor bağrış çağrış, silah sesleri. Yavaş yavaş her gün evden çıkarken başınıza bir şey geleceği endişesi ile yaşamaya başlıyorsunuz. Cezalandırılmayacak düşüncesiyle, sürekli güçlünün güçsüzü ezdiğini görüyorsunuz. Suçlu olduğu halde cezalandırmak yerine suçlunun hemen salındığını içeren haberler, genelde insanımız tarafından doğru kabul ediliyor.

Şehir değiştiriyorsunuz, ilçe girişlerinde beton barikatlar gözünüzün önünde. Her an bir saldırı olabileceği hep aklınızın bir ucunda duruyor.

Bu nedenle, şiddet gerçeğini  tek taraflı değil de,  çok yönlü ele almamız gerekir diye düşünüyorum.

Şiddeti hiçbir şekilde tasvip etmemek ile birlikte, şeytanın avukatlığını yaparak, yaşanan olaylara biraz da hasta hakları, hastanın mali durumu, hastanın psikolojisi açısından da bakmak lazım.

Vatandaşın da hastanelerde, sağlık ocaklarında yaşadığı sıkıntılar var. Canı yanan veya sevdiği birinin gözünün önünde canının yandığını gören hastanın ne hissettiğini de düşünmek gerekir.

Yazının amacı sağlık personeline şiddetin son bulması olması sebebiyle fazla ileriye gitmeden,  hastanın psikolojisinin de düşünülmesi gerektiğini anlatmak için  yakın zamanda yaşadığım birkaç basit olay ile örnek vermek istiyorum.

Bir arkadaşımız kalp krizi geçiriyor. Çınarcık’tan Yalova’ya yetiştirmeye çalışıyoruz. Başka bir araç ile yolu açıyoruz. Acil servise girişi sağlıyoruz.  Hastamızın yanında o hastanede görevli olmayan bir doktor arkadaşımız da var. Kalp krizi geçirdiğini, ilk müdahalenin yapılmak ile birlikte acil müdahale edilmesinin gerektiğini söylüyor ve talep ediyoruz. Ancak bankodaki hasta kabulündeki sağlık çalışanını aşamıyoruz. Adınız, soyadınız kimlik kartınız. O hasta ile ilgilenmiyor. İşlemi bitmeden acil doktorunu çağırmıyor. Çünkü ona gelenin hasta değil müşteri olduğu öğretilmiş.  Öncelik, acil serviste olsa hastane ücretini garantiye almak.  Özel hastanelerin acil servislerinde maalesef bu hep böyle. Bu konuda yaşadığımız tek bir olay da bu değil. Hadi gelin de bankodaki kızımıza ‘’ kızım bırak kayıt yapmayı, başlatma kaydına doktoru çağır, adam kalp krizi geçiriyor’’  diye bağırmayın.

Özel hastanelerde hasta mısınız müşteri misiniz tartışılır.

Aile hekimimize götürdük bir hafta önce 5 buçuk yaşındaki oğlumuzu, çocuk ağlıyor, aile hekimliğine girmek istemiyor, korkuyor çünkü. (Bu arada aile hekimimizden çok memnunuz. amacım şikayet değil.) Korkmaması, ağlamaması için aile hekimliğinde doğduğu günden itibaren beri tanıdığı, güvendiği bir hemşireye damar yolundan kan tahlilini yaptırmak niyetimiz. Dişlerinin tamamı çürümüş olduğundan narkoz verip uyutularak yapılacak diş tedavisi. Müdahale, üç dört saatlik bir çeşit ameliyat gibi olacağından, zaten içimizde bir korku, huzursuzluk var, tarif edilemez bir duygu, açıkça canımız acıyor. Oğlumuza da söylenmese de hissediyor, tahmin ediyor olacakları. Çocuğu aile hekimliğine sokmadan önce sıraya girip doktor ile konuştuk işlemlere başlıyor. Doktor çocuğu görmek istemesi üzerine, tam içeri gireceğiz  aynı anda başka bir hasta içeri dalıyor. Doktor başladığı işlemi yarım bırakıyor içeriye dalan hasta ile ilgilenmeye başlıyor. Sıra gitti. Doktorun kapısının önünde çocuğun gözlerinden akan yaş yerlere damlıyor. Biraz kinayeli konuştuk doktorumuza, ancak ağlayan çocuğu görmesine rağmen niçin telaş ve sinirli olduğumuzu düşünmek yerine, prosedürde olanları anlatmaya başladı. Tamam dedikçe anlatıyor. O anlattıkça çocuk ağlıyor. Doktor karşısında duran bizler ile ilgilenmiyor.  O kendini koruma moduna geçti. Prosedürü tam uygulamak, şikayet edildiğinde veya bir sorun çıktığında haklı konumda olmak önceliği artık. Sanki o an doktor değil işletme yöneticisi. Biraz daha konuşsak beğenmiyorsanız sağlık ocağına değil özel hastaneye gidin dedi, diyecek. Tabi ki doktoru kıracak bir cümle etmedik, bir söz söylemedik. Ancak amacımız çocuğumuzun korkmaması, korkusunun doktorlara, hastanelere karşı bir travma ile sonuçlanmaması idi.  

Özetle, tüm şiddet içeren olaylarda olduğu gibi doktorlara yapılan şiddetin, çok yönlü araştırılması, üzerinde düşünülmesi ve  cezalandırılması gerçeği,  çözüm bekleyen toplumsal bir sorundur.

.