Kırsal alandan gelen göçlerle kent nüfusları çok hızlı bir şekilde artıyor ve sürdürülebilir kent olmaktan uzaklaşıyorlar. Kentimiz Yalova için de aynı sorun söz konusu.

Sürdürülebilir kent ne demektir?

Sürdürülebilir kentleşme anlayışı bugünü ilgilendirdiği kadar gelecek kuşakları da yakından ilgilendirmektedir.

Bu konuda çeşitli tanımlamalar vardır. Aşağıdaki tanımlama da bunlardan biridir.

“Sürdürülebilir kentleşme anlayışı, doğal kaynakların korunması ve iyileştirilmesi amacını sosyal ve ekonomik gelişme amacı ile bütünleştirmekte; kentsel gelişmenin etkilediği ve kentsel gelişmeyi etkileyen tüm çevresel (yapılı çevre/doğal çevre), sosyal, ekonomik unsurları birbiriyle ilişkili ve dengeli biçimde içermekte; gelişimin biçiminin katılımlı süreçlerle kararlaştırılmasını gerektirmektedir.

Sürdürülebilir kentleşme yaklaşımı, kentin geleceğine ilişkin kararların ilgili tüm yerel grupların katılımı ile alınmasını ve uygulanmasını ön görmektedir.

“Kentleşme Tematik Grubu 2. Raporu, 2007). “

Gelelim Yalova’daki duruma; Kentin geleceği planlanırken kamu ve özel sektör, sivil toplum kuruluşları, yerel idareler, akademik odalar ve vatandaşlara sorulup yapılmış mıdır?

Buna evet diyemeyiz. Belli bir kesimin istekleri dikkate alınarak plan hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Son zamanlarda Yalova kamuoyunda tartışılan da budur.

Yerel paydaşlar sürece katılmalı, alınan kararlar yerel paydaşlar tarafından benimsenmeli ve şeffaf bir süreç takip edilmelidir.

Tarım toprakları sanayi tesislerine heba ediliyorsa, kente davet edilen sanayi kuruluşlarının ve yaratacağı nüfus artışının ihtiyacı olan suyun yeterli olup olmaması hesaplanmıyorsa, öngörülen 650 bin nüfusun üreteceği katı ve sıvı atıkların nasıl bertaraf edileceği hesap edilmiyorsa, OSB alanından çıkacak 30 milyon metreküp toprağın nereye döküleceği hesaplanmamışsa, sanayi kuruluşlarının yaratacağı hava kirliliği görmezden geliniyorsa, deprem riski göz ardı ediliyorsa bu kentin sürdürülebilir bir kent olduğunu söyleyebilir miyiz?

Öte yandan ormanlarının çokluğu, yurdumuzun en fazla ve yoğun nüfusun ortasında bir konumda olması, yurdumuzun en büyük tarımsal ARGE kuruluşunun olması dolayısıyla modern tarımda Türkiye’ye öncülük edecek bir konumda bulunması, ulaşım imkanlarının çok avantajlı olması, deniz ve kaplıca turizminin, kongre turizminin, sağlık turizminin yapılabilir olması gibi avantajları görmezden gelerek nasıl bir plan ortaya kondu anlaşılır gibi değil.

Bence Yalova 50 binlik planları yeniden yapılmalıdır. Yeniden yapılırken de Bakanlık Makamı’nın 02 Ekim 2014 tarih ve 15997 sayılı Olur’u ile onaylanan İzmit Körfezi (Kocaeli-Yalova) Bütünleşik Kıyı Alanları Planı esasları dikkate alınarak yapılmalıdır.

Kent olarak aslında biz bunu yapmıştık. 1998 yılında 8-14 Mayıs tarihinde uzun bir hazırlık döneminden sonra toplanan Yalova Kongresi sürdürülebilir bir Yalova için çok önemli olan bilimsel kararlar almıştı.

Hepsini bir kenara ittik.

Şimdi bunun ağır sonuçlarına katlanmaya hazırlanıyoruz.

Biz bunu hak edecek ne yaptık?

Not: Yalova Kongresi kararları ve İzmit Körfezi (Kocaeli-Yalova) Bütünleşik Kıyı Alanları planının Yalova’yı ilgilendiren esasları ayrı bir yazı konuları olarak önümüzdeki yazılarda ele alınacaktır.