Yeni yıla giriş, dinî bir olay değildir, genelde dünyanın her yerinde yenilenmeyi temsil eden çeşitli törenlerle kutlanır. Yeni bir yılın başlangıcı, herkes için geleceğe umut besleme, güven duyma vesilesidir. Bunun için çok kişi, takvim yılının değiştiği saati neşeyle kutlar.
Bilinen ilk yılbaşı kutlamaları, Babil’de bahar ılımına ( Mart ortası), Asur’ da ise güz ılımına (Eylül ortası) en yakın ayda yapılırdı. Mısırlılar, Fenikeliler ve Persler yılbaşını güz ılımında (24 Eylül), Yunanlılar ise M.Ö. V. yüzyıla kadar kış gündönümünde (21 Aralık) kutlardı.
Esasen yılbaşı bir takvim olayıdır ve dünyada tarih boyunca değişik takvimler kullanılmıştır. Bunların çoğunda takvim başlangıcı değişiktir.
Örneğin: Hindistan’da kullanılan Samvat Takvimi’nde, M.Ö. 57 yılının 23 Şubat günü; Budha Takvimi’nde, M.Ö. 544 yılının Pisak ayının dolunay günü; Selefkiler Takvimi’nde, Selefkoslar’ın Gazze Zaferi’nden sonra M.Ö. 312’de törenle Babil’ e girişi takvim yıllarının başlangıcıdır.
Ayrıca, Mısır Takvimi, Babil Takvimi, Aztek Takvimi, Maya Takvimi, Musevi Takvimi, Hindu Takvimi, Çin Takvimi ve Tamil Takvimi gibi farklı özellikler gösteren takvimlerin kullanıldığını biliyoruz.
Yılbaşı, takvimle ilgilidir. Modern takvimlerin temeli de VIII. yüzyılda atıldı. Jül Sezar, M.Ö. 46 yılında Jülyen takvimini kullandırmaya başladı; takvim son şekline İmparator Avgustus döneminde, M.S. VIII. yüzyılda kavuştu. Jülyen takviminde yılbaşı, 1 Ocak idi; batı dünyasında XVI. yüzyıla kadar kullanıldı.
Alman matematikçi ve gökbilimci Christopher Clavius, kendi buluşu olan takvimi 1582 yılında Papa XIII. Gregory’ e sundu. Bu yeni takvimde yılbaşı, Hazreti İsa’ nın doğumu olarak kabul ediliyordu. Dünyanın güneş etrafındaki dönüş suresi olan 365 gün 6 saatlik zaman, bir gün olarak değerlendirilmişti. Ancak Hazreti İsa’ nın ne doğum yılı, ne de doğum günü belliydi. M.Ö. VI ile M.Ö. II. yılları arasında doğduğu tahmin ediliyordu. Kısacası takvim başlangıcı sembolikti.
Bu yeni takvimde de Jülyen takvimindeki gibi 1 Ocak, yılbaşı olarak düşünülmüştü; Jülyen takviminden Miladi takvime geçiş için ise Jülyen takvimine belirli sayıda gün eklemek gerekiyordu.
Papa XII. Gregory, bu yeni takvimi 4 Ekim 1582’ de kabul etti ve ertesi günü tüm Katolik ülkelerde yeni takvim kullanılmaya başladı. Önce Avrupa’ ya, daha sonra da tüm dünyaya yayıldı. Çağdaş dünyada ve özellikle Avrupa’ da müşterek ve kolektif hayatı kolaylaştırmak için, tarih içinde bir takım aşamalar geçiren Gregoryen Takvimi kullanılmaya başlandı.
Milât, velâdet (doğum) sözcüğünden gelen Arapça bir sözlüktür. Gregoryen ya da Milâdî takvimdeki başlangıç tarihi, önemle tekrarlıyorum, semboliktir.
*
Gregoryen Takvimi'ne (Miladî Takvim) göre oluşturulmuş zaman çizelgesinde başlangıç noktası yani 1 Ocak 1 tarihi olarak kabul edilir. Bu takvimde 0 yılı tanımlanmamıştır. Bu tarihten önceki tarihler Milattan Önce (M.Ö.), bu tarihten sonraki tarihler Milattan Sonra (M.S.) olarak tanımlanırlar. Ayrıca İsa'dan Önce (İ.Ö.) ve İsa'dan Sonra (İ.S.) terimleri de aynı anlamda kullanılır.
Orta Çağ Latincesinde Anno Domini "Efendimizin yılında" anlamına gelir. Batılı dillerde Anno Domini sözcüğünün kısaltması olan AD ile CE (Common Era/Christian Era) kısaltması da M.S. ile eşanlamlıdır.
BC (before Christ) ve BCE (before Common Era/before Christian Era) kısaltmaları ise M.Ö. anlamına gelirler.
*
Papa Gregory’ e rağmen, bu yeni takvimin başlangıcına, yani 1 Ocak’a, özellikle Hıristiyanlar karşı çıktılar. Zira onlara göre 1 Ocak’ taki yılbaşı kutlamaları, 24/ 25 Aralık gecesi yapılacak Hazreti İsa’ nın doğum günü ( Noel ) kutlamalarını gölgede bırakacaktı.
Kiliseler, uzun süre yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmalarına rağmen, sonunda olayı kabullenmek ve hoşgörüyle yaklaşmak gereğini duydular. Zira anladılar ki, 31 Aralık/ 1 Ocak gecesi yapılan kutlamaların dinî bir yönü yoktu.
Türkler, önceleri 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ ni kullanıyorlardı. Güneş yılına göre hesaplanan bu takvimden sonra Müslüman olunca, Hazreti Muhammet’ in Mekke’ den Medine’ ye göçünü başlangıç alan Hicrî Takvim’ i esas aldılar.
Ancak, Hicrî Takvim devlet işlerinde yetersiz kalıyordu. Bunun üzerine Türkler, Selçuklular döneminde bir süre Celalî Takvimi’ni kullandılar. Burada, güneşin Koç burcuna girdiği gün (Nevruz), Türkler’ in asırlar öncesinden beri kullana geldiği şekilde yılbaşı kabul edilmişti. Nevruz geleneği, Osmanlı döneminde de sürdü.
Birinci Mahmut döneminde, Julius Takvimi’ ne dayanan Rumî (Malî) Takvim’ e geçildi. Burada senenin başı 1 Mart’ tı.
Şubat 1917’ de, yani yine OSMANLI DÖNEMİNDE yapılan bir düzenlemeyle, tarih başlangıcı HİCRET aynı kalmak şartıyla, Gregoryen Takvimi ve yılı kabul edildi. Dikkatinizi çekerim, yılbaşı 1 Ocak oldu.
26 Aralık 1925’te ise Gregoryen Takvimi, Türkiye Cumhuriyeti’ nin tek ve resmi takvimi olarak kabul edildi.
Bir kere daha hatırlayalım:
Yılbaşının Hazreti İsa’nın doğum günüyle, yani Noel’le yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Yeni yıla girişi kutlamak bir Hıristiyan âdeti değildir. Yeni yıl kutlamaları Hıristiyanlıktan çok önceleri takvim yılının uygulamaya konulmasıyla başlamıştır.
Sonuçta; yeni yıla girişi nasıl isterseniz öyle kutlayın, ya da kutlamayın, o sizin bileceğiniz şey!
Yeni yılda herkesin, yeni yılının sağlık, mutluluk, huzur ve başarılarla dolu geçmesini dilerim.