GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Ankara’ nın nasıl başkent olduğu konusuna kaldığımız yerden devam ediyoruz.

İngilizlere karşı savaşa girmiş ve savaşın iki yıl uzamasına sebep olmuş Türkler cezalandırılacaktı. Başkent İstanbul ellerinden gidince, dik başlı Türklerin akılları başlarına gelecekti. Bu, aynı zamanda bütün İslâm dünyasına da ibret olacaktı. Dünya Müslümanları, Türklerin İstanbul’dan kovulduklarını görünce, Büyük Britanya İmparatorluğu’na karşı durulamayacağını anlayacaklardı. Bir daha kimse, İngilizlere başkaldırmaya yeltenemeyecekti.

Bu arada bir de “Vatikan Modeli” ortaya atıldı. Buna göre, Osmanlı Devleti’nin siyasî merkezi Anadolu içlerine kaydırılacak, ama dinî merkez İstanbul’da kalacaktı.

Böylece, İngilizler, İstanbul’daki Halife’yi kontrolleri altında tutarak dünya Müslümanlarını idare edeceklerdi.

Bu sırada Ankara, 27 Aralık 1919’dan itibaren direniş merkeziydi. O gün, Mustafa Kemal Paşa başkanlığındaki Heyeti Temsiliye Ankara’ya gelmiş ve burayı karargâh yapmıştı.

Ne ilginçtir ki, Ankara, o zamanlar eski bir kale ile hastalık saçan bir bataklık arasında harap, perişan, 20- 25 bin nüfuslu, tükenmiş bir orta Anadolu şehrinden başka bir şey değildi.

Gerçi Ankara haraptı, ekonomik hayatı her geçen gün biraz daha artarak çökmekteydi ama kuvvetli gelenekleri olan bir şehirdi.

Kökleri asırlara varan halk kuruluşları henüz ayaktaydı.

Loncalar, Ahilik teşkilâtı içinde yaşıyordu. Zaten, Anadolu’nun sosyo- ekonomik tarihinde, lonca müesseseleri bakımından Ankara, daima en ileri ve en güçlü bir merkez olmuştu.

Belli usul ve gelenekleri olan, başları, liderleri, idarecileri, idare yerleri ve usulleri bulunan ve aslında şehrin sivil silâhlı kuvvetini teşkil eden Seymenler, Ankara’da bozulmamış bir disiplin içinde yaşıyorlardı.

Ankara, Anadolu’da stratejik önemi fazla olan şehirlerden biri olup, demiryolu ile İstanbul’a irtibatlı bulunması sebebiyle Orta Anadolu’da birçok şehrin, devletin merkeziyle irtibatını sağlayan bir kapı durumundaydı.

İşgal kuvvetleri bu durumu çok iyi değerlendirdiler. Mondros Ateşkesi’ nden sonra Anadolu yer yer işgal edilirken, 1918 yılı Aralık ayında, İngiliz kuvvetleri, Ankara’ da başta İstasyon olmak üzere, uygun gördükleri yerlere asker yerleştirerek, şehrin stratejik bakımdan önemli olan kısımlarını ele geçirdiler.

İngilizlerden başka, içlerinde Faslıların bulunduğu küçük bir Fransız birliği de, Ulus’ta, daha sonra ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılacak olan, İttihat ve Terakki Parti binasına yerleşti.

Bu sıralarda, Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a gelmişti. O, Harbiye Nazırı olmak ve orduyu toparlamak istiyordu. Ancak, kısa süre sonra girişimlerinden olumlu bir sonuç alamayacağını anladı. Artık, tek çözüm yolu Anadolu’ya geçerek, esasen yer yer ayaklanan halkı işgal kuvvetlerine karşı teşkilâtlandırmak ve her cephede savaş vererek özgürlük ve bağımsızlığı kazanmaktı. Bunun için Şişli’de, şimdi Müze olarak kullanılan evde, her safhada yakın arkadaşlarıyla görüştü, onların fikirlerini aldı ve icraatını geliştirdi.

Mustafa Kemal Paşa’nın bu evde görüştüğü ideal arkadaşlarından biri de Ali Fuat Paşa’ydı.  İki arkadaş, 20’nci Kolordu Karargâhı’ nı Konya Ereğlisi’nden Ankara’ya kaydırmayı ve Ankara’yı direniş merkezi yapmayı kararlaştırdılar.

Ali Fuat Paşa, bu görüşmeden kısa süre sonra Anadolu’ya geçti ve 22 Mart 1919 günü, öğleden sonra, Konya Ereğlisi’ne geldi. Buradayken 20’ nci Kolordu’nun Ankara’ya nakli kesinleşti.

Bunun üzerine kendisi trenle Ankara’ya hareket etti. Kolordu’nun 24’üncü Tümeni ise daha sonra yaya olarak Kırşehir üzerinden Ankara’ya hareket edecekti.

Bu dönemde Ankara, çok uluslu bir imparatorluk toprağı görüntüsünde değil, yüzyıllardan beri sanki bir Türk millî devletinin iliydi. Ankara, hemen hemen katışıksız Türk- Müslüman yerleşim merkeziydi.

Bunun için olsa gerek, İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgali üzerine, ilk protesto telgrafları, hemen ertesi günü Ankara ve çevresindeki kazalardan gönderildi. Bu telgraflarda, Ankaralılar İstanbul Hükûmeti’ne olaydan duydukları üzüntüleri bildiriyorlar ve bu hususta yapılacak her türlü fedakârlığa hazır olduklarını bildiriyorlardı.

Esasen Ankaralılar, İstanbul’da çıkan gazetelerde de belirtildiği gibi, İzmir’in işgalinden birkaç gün sonra yaptıkları büyük mitingle de olayı protesto ettiler.

(DEVAM EDECEK)

***

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!