1984 yılından itibaren gerçekleştirdiği terör eylemleri ile on binlerce vatandaşın ölümüne gelen olan terör örgütü PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği kongrenin ardından silah bırakma kararı alarak kendini feshettiğini açıkladı.
Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihinde TBMM’de yaptığı çağrının ardından başlatılan ve “Terörsüz Türkiye” hedefiyle sürdürülen sürecin, PKK’nın silah bırakma kararı alarak sona ermesiyle birlikte farklı kesimlerden tepkiler gelmeye devam ediyor. Bu kapsamda sürece en sert muhalefeti gösteren isimlerden biri olan Anahtar Parti Yalova İl Başkanı Hüseyin Özdemir, son gelişmeleri Yalova Gazetesi’ne değerlendirdi.
“PKK, bir halk hareketiymiş gibi meşru bir zemine çekilmeye çalışılıyor”
Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim'deki çıkışıyla başlayan ve şekillenen sürecin bugün geldiği noktada kaygı yarattığını söyleyen Başkan Özdemir, “Bu süreçte neler yaşadık? Bahçeli'nin çıkışıyla birlikte hükümetin muhalefet partileriyle görüşmelere başlaması ve sonrasında Meclis’te bir heyet oluşturularak, bu heyetin “İmralı Heyeti” adıyla terör örgütü elebaşını muhatap alması bizde ve milletimizde ciddi rahatsızlık uyandırmıştır. Bu durum, PKK'nın bir halk hareketiymiş gibi meşru bir zemine çekilmeye çalışılması izlenimini doğurmuştur. Biz millet vicdanının ve hassasiyetlerinin bu süreçte yeterince gözetildiğini düşünmüyoruz. 40 yılı aşkın süredir bu ülke, askerinden polisine, sivil vatandaşından mühendisine, öğretmenine kadar çok sayıda can vermiştir. Binlerce şehidimiz, gazimiz, hâlâ hayatta olan şehit ailelerimiz vardır. Tüm bunların ışığında milletimizin ciddi bir bölümü bu süreçten rahatsızlık duymaktadır” dedi.
“Hâlâ birçok soru işareti var”
Yürütülen süreç ile ilgili siyasi sahnede ve toplamda hiçbir hoşnutsuzluk olmadığı ve herkesin memnun olduğuna dair bir algının yanlış olduğunu söyleyen Başkan Özdemir, “Sanki biz Kürt vatandaşlarımızla bir savaş hâlindeymişiz ve bu savaş bitiyormuş gibi bir izlenim sunuluyor. Oysa bizim, etnik kökeni Kürt olan vatandaşlarımızla hiçbir problemimiz yoktur. Bu süreçte şehit verdiğimizde, gazimiz olduğunda, Kürt komşumuza hiçbir zaman öfkeyle bakmadık. Ticaretimiz, komşuluğumuz, kız alıp vermelerimiz, akrabalıklarımız devam etti. Zaten biz bu topraklarda 1000 yıldır birlikte yaşıyoruz. Çanakkale Şehitliği’ne gittiğimizde de doğudan, Kürt asıllı birçok şehidimizin mezarını görebiliriz. Toplum nezdinde böyle bir problem zaten yoktu. Ancak şimdi, sanki varmış gibi bir algı yaratılıyor. Bu da "Türkiye Orta Doğu’da güçlü olacak", "Bölgeye örnek bir barış sağlanacak" gibi söylemlerle süsleniyor. Fakat sürecin geldiği noktada hâlâ birçok soru işareti vardır. Netlikten uzak, belirsiz bir tablo ile karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.
“Şehitlerimizin, gazilerimizin, milletimizin hassasiyetleri yeterince dikkate alınmadı”
Yürütülen sürecin devamında ne olacağına ilişkin sorular yönelten Başkan Özdemir, “Bu sürece ilişkin yasal veya anayasal düzenlemeler yapılacak mı? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı statüsünde görünen 3500-4000 civarında teröristin geri kabulü gündemde. Bu konuyla ilgili bir yasal düzenleme yapılacak mı? İçeriği ne olacak? Bu süreçte milletin hassasiyetleri gözetilecek mi? Millete bu konular sorulacak mı? Ayrıca, PKK'nın feshedilmesiyle birlikte bırakılacak silahlar neden Türkiye’ye teslim edilmiyor? Bu silahlar hangi eylemlerde, hangi operasyonlarda kullanıldı? Bunların tespiti açısından neden Türkiye devrede değil? Bir kısmının Suriye, bir kısmının da Kuzey Irak tarafından toplanacağı söyleniyor. Oysa bu süreç başlatılırken milletin onayı alınmadı. Şehitlerimizin, gazilerimizin, milletimizin hassasiyetleri yeterince dikkate alınmadı. Milli şuur gözetilmedi. Bu yüzden biz bu sürecin milletin onayına sunulmak zorunda olduğunu düşünüyoruz. Milletin iradesine dayanmayan bir sürecin sağlıklı işlemesi mümkün değildir. Bu noktada iktidara sesleniyoruz: İktidar grubu içerisindeki tüm partiler sürekli "millet iradesi" vurgusu yapıyor. İşte şimdi bu sözlerinin gereğini yerine getirme zamanı. Çünkü görüyoruz ki bu sürecin devamında bazı icraatlar olacak. Ancak kimse bu konuda açık konuşmuyor. “Hiçbir pazarlık yok, hiçbir taviz verilmeyecek” deniyor ama bunun güvence altına alınması yönünde elimizde herhangi bir veri bulunmuyor” ifadelerini kullandı.
“Halk destek verirse süreci devam ettirin”
Anahtar Parti olarak sürecin Referanduma götürülmesi gerektiği önerisinde bulunduklarını açıklayan Başkan Özdemir, “Topluma anlatın. Referandumla halkın onayına sunun. Oradan çıkacak sonuca göre devam edin. Eğer halk destek verirse sürece devam edebilirsiniz. Ama halk destek vermezse bu süreci, bu şekilde hoyratça sürdüremezsiniz. Bizim sorunumuz PKK sorunudur. “Kürt sorunu” tabiri, algısal bir terimdir. Sanki Kürtler sorunmuş gibi bir izlenim yaratmaktadır. Oysa Kürt vatandaşlarımızın da, Türkmen’in de, Romanın da, Laz’ın da sorunları olabilir. Bu sorunları çözmekle yükümlü olan devlet aklıdır. Devlet; milletin hassasiyetlerini gözeterek, farklı kesimlerden insanların, cemiyetlerin katılımıyla istişare ortamı oluşturarak bir çözüm üretmelidir. Ancak şu anda gördüğümüz, yalnızca iktidarın yönettiği ve milletin hassasiyetlerinin dikkate alınmadığı bir süreçtir. Ne yazık ki birçok muhalefet partisinin de bu konuda yeterince karşı durmadığını görmek bizleri endişelendirmektedir. Oysa milletimiz ferasetlidir. Bu sürecin bu şekilde yürütülmesi hâlinde sağlıklı bir sonuç alınamayacağı açıktır” dedi.
“Kendilerini “barış havarisi” olarak lanse eden kişileri hiçbir şehit cenazesinde görmedik”
Terörle mücadelede hayatını kaybeden ve zarar görenlerin unutulmaması gerektiğine dikkat çeken Başkan Özdemir, “Unutulmamalıdır ki 40 yılı aşkın süredir bu milletin canı yanıyor. Gazilerimiz var; uzuvlarını kaybetmiş insanlar, babalarının kokusunu hiç duymamış çocuklar, bayram sabahlarında babalarının mezarına ilk kez gelinlikle giden evlatlarımız var. Bu hassasiyetler görmezden gelinemez. Ancak “barış” nutukları atan, kendilerini “barış havarisi” olarak lanse eden kişileri hiçbir şehit cenazesinde görmedik. Şimdi “iki taraftan da kayıplar var” diyerek dağdaki teröristle, bizim kutsal şehitlerimizi aynı kefeye koymaya çalışıyorlar. Biz buna asla izin vermedik, bu süreç de vermemeliydi. Bizim durduğumuz yer nettir: Şehitlerimizin, gazilerimizin, ailelerimizin ve milletimizin vicdanının yanındayız. Elbette terörsüz bir Türkiye istiyoruz. Kim istemez? Ama kıymetli Kürt vatandaşlarımız ile PKK'nın birbirine değdirilmesini istemiyoruz. Kürt demek PKK demek değildir; PKK demek de Kürt demek değildir. Şu an bu ayrımı bulanıklaştıran bir süreç yaşanıyor. Bu tehlikeli bir gidişattır. Siyasetçilerin daha aklıselim davranması, milletin iradesini yok saymamaları gerekmektedir. Bu nedenle, bu sürecin daha fazla ilerletilmesi için öncelikle milletin onayına sunulması şarttır. Aksi takdirde, sağlıklı bir sonuç alınması mümkün değildir” diyerek sözlerine son verdi.