GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Kısmet oldu, Türkiye’ deki il merkezlerinin neredeyse tamamını, ilçe merkezlerinin de büyük bir bölümünü gördüm.
Gittiğim her yerde, oraya ne maksatla gidersem gideyim, iki noktayı mutlaka öğrenmek istedim.
İlk öğrenmek istediği konu, o kentin su ihtiyacının nereden karşılandığı, ikinci öğrenmek istediğim de kanalizasyon giderlerinin nereye akıtıldığı ya da fosseptiğin nerelere atıldığı oldu.
Eskiden tarihî yerleri, ören yerlerini gezmeyi çok severdim, artık yaş gereği çıkıp dolaşamıyorum. Ama özellikle eski kent yerleşimlerinin su kaynaklarını ve suyun yerleşim yerlerine nasıl geldiğini öğrenmek en büyük zevk aldığım konulardandır.
Ayrıca, çok kimsenin aklına bile gelmeyen bir konu daha var. Herkes sarp yerlerde kurulan kaleleri çok beğenir gezer ama o kalenin su ihtiyacının nereden nasıl karşılandığını ve tuvalet ihtiyaçlarının nasıl giderildiğini merak edip araştıran çok az kişi vardır.
Uzun zaman önce, İstanbul’ da Topkapı Sarayı’ nın Kızkulesi’ ne bakan tarafında, eski gül bahçelerinin (burada yapılan eski saray hastanesi Gülhane Hastanesi adını almış ve daha sonra yer değiştirmiştir) bulunduğu bölgede eski Bizans sarnıçlarını görünce, bu sefer de “Sarnıç Sistemleri” ilgimi çekmeye başladı.
Uygun bir zamanda bu konudaki değerlendirmelerimi ve yağmur suyu hasadı konusunu paylaşacağım.
Çok uzun zamandır Yalova’ nın gelecekte en büyük sorununun suya duyulan ihtiyaç olacağını yazıyorum.
Bu konunun nedense yeterli şekilde önemsenmediğini, yapılması gerekenlerin zamanında yapılmadığını düşünüyorum.
Örneğin, bundan 25 sene önce, barajdan ilçelere dağıtılan suyun borulardaki kaçaklar nedeniyle heba olduğu söyleniyordu.
Günümüzde Yalova’ da su sorunu anlatılırken, yine bundan söz ediliyor. Şaka gibi…
Su sorunu ile ilgili yapılan toplantıları ve yapılan açıklamaları ilgiyle takip ediyorum.
Hayret ediyorum!
Hayret!
Susuzluğa karşı yatırım programlarının devreye alındığı kentte vatandaşların içme ve sulama suyu tüketimi noktasında tedbirli olmaları isteniyor.
Çok söz söyleniyor ama ele avuca gelebilecek eylem çok az ve son derece yetersiz.
Genelde , “Yağmur varsa su var, yağmur yoksa su yok” mantığı ağır basıyor.
Herhalde bu lâfı sarf eden yetkililerin, hiç yağmur almayan bölgelerde su ihtiyacının nasıl karşılandığı yönünde en ufak bilgileri yok.
Ya da yapılan konuşmalardan ben öyle anlıyorum.
Bir de, önce “Barajda çok az su kaldı, yağmur yağmazsa en fazla bir ay ya da şu kadar günlük su kaldı” açıklamaları yapılıyor, sonra da “Fazla yağmurdan dolayı baraj kapaklarını açtık” denmiyor mu, içimden artık – giderek azalan- saçımı başımı yolmak geliyor.
Yetkililere öneriyorum.
Ege adalarında su ihtiyacı nereden karşılanıyor?
Ya da örneğin Katar’ da bu konuda ne yapılıyor?
İnceleyin lütfen!
Havadan su nasıl elde edilir?
Çok az su kullanılarak üretilen bitkiler, besinler neler? Bu besinleri üretenler var mı, üretimleri teşvik ediliyor mu?
Modern sulama teknikleri neler ve en ekonomik olarak nasıl kullanılır?
Bu konuda neler yapıldı, neler yapılamadı, neden?
Mevcut suyu korumak için hangi önlemler alınır?
Burada hangi önlemleri kim, nasıl alıyor?
Baraja su taşıyan derelerin suyu dere civarındaki köyler tarafından kesiliyor mu, kesiliyorsa bunun önüne geçmek için neler yapılıyor?
Barajın su toplama alanı, yazın kuru havalarda elden geçirilip daha fazla su toplamak için hazırlanıyor mu?
Barajın suyu biterse ne yapılacak? Bu konuda neler yapıldı, neler yapılamadı? Alternatif plânlar neler?
Yalova’ da her geçen gün yıldan yıla artan sıcaklıklar ile ildeki kontrolsüz nüfus yoğunluğu, ilerleyen dönemde su krizi yaşanacağını gösteriyor. İklim değişiklikleri etkisini giderek artıracak.
Elbette, inanıyorum; konuyla ilgili tüm yetkililer sorunun farkındadırlar ve alınacak önlemler hakkında ayrıntılı çalışma içindedirler.
GÜNÜN SORUSU: Suudi Arabistan’ da nehir yok, İsrail, yıllardır su fakiri ülke olarak bilinir. Ancak onlar su kesintisi yaşamıyor. Neden?
Ben sadece sade bir vatandaş olarak endişelerimi paylaşmak istedim.
Aydınlık ve esenlik dolu günler dilerim