Sadece Türkiye’ de değil, tüm dünyada sosyal ve ekonomik hayatı allak bullak eden pandemi nedeniyle uzunca bir süre evden hiç çıkmadım.
Eşim, haftada bir, hemen yandaki binanın alt katında bulunan marketten haftalık alış verişini yaptı, sonra eve kapandık.
Dış dünyaya bir bakıma kapılarımızı kapatmış olduk; telefon ve internet bağlantısı hariç kimseyle görüşmedik.
Çevremizde bizim dışımızda bu gönüllü karantinaya rağbet eden pek fazla kimse olmadı. Hayat normal akışında devam etti, gördük, duyduk; duyuyor ve görüyoruz!
Tüm aşılarımızı olmamıza rağmen yine de tedbirli davranmaya özen gösterdik.
Hatta kardeşim kadar sevdiğim bir can dostumun cenazesine bile gidemedim.
Geçenlerde evden çıkıp bir yere gitmem icap etti, herhalde her yerde gerekli önlemler etkin bir şekilde alınıyordur diye düşünerek, gittim.
Cadde ve sokaklarda gördüklerim karşısında ürperdiğimi söyleyebilirim.
Sokakta gördüğüm her üç kişiden ikisi maskesizdi.
Hayat sanki normalmiş gibi bir görüntü vardı.
Çoğunluk dip dibe, kol kola, hatta neredeyse ağız ağıza idi.
Mağaza, market kapılarında “İçeri Maskesiz Girilmez” uyarıları vardı ama çoğu yerde içeride çalışanlar maskesizdi.
Bunu anlayamadım, içeriye maskesiz girmek yasak ama içerde çalışanlar maskesiz.
Bu nasıl bir anlayıştır anlamak mümkün değil!
Çoğu cadde ve sokakta, iş yerlerinin önünde, kaldırımlara konulmuş küçük masalarda iş yeri sahipleri gruplar halinde (elbette maskesiz) çay içip sohbet ediyorlardı.
Anladığım kadarıyla toplumun bir kısmı aşısını olmuş, “artık bana bir şey olmaz” havasında; bir kısmı da “ben aşı maşı olmam arkadaş” diye direniyor.
Oysa aşı tamamen önleyici değil, tüm aşıları tamam olduğu halde, hastalığa yakalanıp vefat edenler var!
Cumhuriyet Caddesi’ nde, yani merkezî ve yerel yönetim kadrolarında bulunan çoğunluğun geçtiği bölgede, kaldırım inşaat nedeniyle yayalara kapatılmıştı.
Kaldırımlar yayalar içindir, bu bilinmiyor mu? Bakın Trafik Kanunu’nun 13’üncü Maddesinde ne yazıyor:
“ Şehir içi karayolu kenarında çeşitli tesislerin yapımı süresince; kaldırımlarda tünel, tünel aydınlatılması ve benzerlerini yaparak güvenli geçiş sağlamak ve yaya yollarını trafiğe açık bulundurmak zorundadırlar. Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk, bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılır, yapılan masraflar sorumlulara ödetilir.”
Maddede bir de para cezası var, onu yazmadım. Ana caddelerde, kaldırımı kapatan inşaatlar, herhalde benden başkasına gözükmedi- gözükmüyor (!)
Kaldırımlar yayalar içindir ama bisikletler, elektrikli bisikletler hatta motosikletler kaldırımları kullanıyor, şaka gibi… İnsan kaldırımda tedirgin olarak nasıl yürür, yürüyebilir mi? Hani, Yalova sağlıklı bir kentti? Yok mudur, kaldırım işgallerini denetleyen?
Bir diğer konu da, cadde ve sokaklarda gördüğüm her üç kişiden biri Türkçe konuşmuyordu.
Fatih Caddesi’ ne girince şaşırdım, pek çok dükkân tabelası Türkçe değil. Buna nasıl göz yumulur anlamadım.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!