GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Hemen hemen her sene, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitler Günü münasebetiyle yapılan bazı etkinlikler sanki bir çeşit dinsel törene dönüşüyor. Yapılan konuşmalarda, Müslüman dünyasının Hristiyan dünyasına olan üstünlüğünden söz ediliyor.
Oysa 1915 Çanakkale Muharebeleri, dinsel anlamda bir çatışma alanı değildir. Zira Osmanlı Ordusu sadece Müslümanlardan, İtilâf Devletleri birlikleri de, sadece Hristiyanlardan oluşmuyordu.
İtilâf askerleri içinde Hristiyan İngiliz ve Fransız askerlerinin yanında Hintli, Sudanlı, Senegalli, Faslı Müslümanlar ve Museviler olduğu gibi, Osmanlı ordusunda da görevli Hristiyan Almanlar ile Müslüman Osmanlı vatandaşları dışında gayrimüslim Rum, Ermen, Musevi, Süryânî, Keldânî (Katolik Süryânî) vatandaşlarımız da vardı.
Tarihi bir gerçektir:
Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Müslümanların tamamının vatansever olduğu söylenemeyeceği gibi; Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde yaşayan gayrimüslimlerin tamamının hain olduğu da asla söylenemez.
Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler içinden, çoğunluk Müslüman Türk kadar vatanına bağlı, hatta bu topraklar için seve seve can veren pek çok insan çıkmıştır, çıkmaktadır.
Osmanlı Teşkilâtı Mahsusa’ nın başında bulunan Eşref Kuşçubaşı der ki:
“Şu gerçeği tarih önünde tekrarlamak isterim: Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde yaşayan bütün Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler asla hain değillerdir. Aralarında öz ve halis Türk kadar bu topraklara bağlı, hatta bu topraklar için seve seve ölecek insanlar çıkmıştır. En nazik ve buhranlı günlerde, birçok Ermeni ve Rum vatandaşımızdan en vatanperver Türkleri gıpta ettirecek yakınlık görmüşüzdür. Bu ahlâk sahibi insanlar, bizlerle birlikte gülmüş, beraber ağlamışlardır.”
Çanakkale’de, Osmanlı 5’inci Ordusu’nda görev yapan gayrimüslim vatandaşları yok kabul etmek, onlara saygısızlık olmaz mı?
Çanakkale’de toprak olmuş, vücutlarını orada yapılmış anıta malzeme diye hibe etmiş şehitlerimizin yattığı mezarlıkları gezerken gözümüze: Dimitri, Yorgo, Artin, Panayot gibi isimler takılabilir.
Mezarlıkların tamamında olduğu gibi, bunların doğum yer ve yılları farklı olsa da, ölüm tarihleri hep aynıdır: 1915…
“Beşeriyetin başına gelen felâketlerin en büyüğü olan bu harp esnasında tıp vazifesini yaparken birçok kahraman arkadaşımız helâk oldu. Onların büyük namlarını müsameremiz tarihinde derin bir teessürle anılmasını hepimiz kalpten istiyoruz. Her yerde ve her vesile ile yaşamağa layık olan o fedakâr isimlerin; onlara en fazla acıyan, hatıraları ile en fazla yaşayan siz efendilerimin huzurunda tekrarı farzdır. Harbiye Nezareti Sıhhiye Dairesi İstatistik Şubesi’nin gönderdiği listeyi derin bir üzüntüyle tekrar okuyorum. Şehitlerimizin aziz hatıraları için ayağa kalkmanızı rica ederim. Binbaşı Abdurrahman Efendi, Mükellef Yüzbaşı Abdürrezak Efendi, Tabip Aron Efendi, Yüzbaşı Avram Efendi, Mükellef Yüzbaşı Anastas Efendi…”
Birinci Dünya Savaşı’nın dağdağalı günlerinde, Şişli’deki Fransız La Paix Hastanesi’nde, uzayıp giden bu listeyi okuyan kişi, Prof. Dr. Mahzar Osman.
215 kişinin adının yazılı olduğu şehitler listesinde 75 gayrimüslim tabibin adı geçiyor. Bu 75 tabibin 18’i Yahudi, 32’si Ermeni, 25’i ise Rum ve diğer Hıristiyanlar… Şehitlik kavramı burada inanç anlamında kullanılmamış. Daha çok vatanı için mücadele eden ve ölenler için kullanılmış. Vatanını savunan herkes adına şehit kelimesi tercih edilmesi aynı zamanda eşit düzeyde bir paye verme anlamını da taşıyor. Liste, 1916-1918 arasında Şişli’deki La Paix Hastanesi’nde gerçekleştirilen tıbbî müsamerelerin metin olarak basıldığı “Şişli Müessesesinde Emraz-ı Akliye ve Asabiye Müsamereleri” adlı derginin 6’ncı sayısında yayınlanmış.
Gelecek yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!