“Kanaat” i, “tevekkül” ü “sabır” ı, hepsini yanlış anladık.
“Sabır” nedir?
Bize göre “ sabır”, suret- i mutlakada “katlanmak” demektir.
Neye katlanmak?
Her şeye…
Daha doğrusu katlanılamayacak şeylere…
Meselâ zelil (aşağılık) olmaya, hakaret görmeye, döğülmeye,  söğülmeye ; özetle insanlık onurumuzu lekeleyecek musibetlerin hepsine….
Aman yarabbi…
Kur’an ne söylüyor, biz ne anlıyoruz.
“Sabır” katlanmak değil, göğüs germektir.
Neye göğüs germek?
Sonunda katlanılmayacak acılara katlanmak ıstırabına mahkûm olmamak için, önceden her türlü şedaide ( zorbalıklara), her türlü mezahime ( sıkıntılara), mertcesine, insancasına göğüs germek.
Hele “tevekkül” hiç bizim anladığımız mahiyette mi?
“Tevekkül”, Kur’an’ ın gösterdiği, Hadis’ in gösterdiği “tevekkül”, bütün esbaba sarıldıktan (tüm yolları denedikten) sonra olan tevekküldür.
Biz cehaletimiz (bilgisizliğimiz) yüzünden dini bu hale getirdik.
Din de bizi bu hale getirdi.
İslâm dini bir miskinlik (uyuşukluk) dini oldu.
***
Yukarıdaki sözler Mehmet Akif Ersoy’ a ait.
Akif’ e göre, tevekkül kılavuzsa da bu sebebe teşebbüs de Peygamberin sünnetidir. Önce hak etmeli, sonra Allah’ın lütfunu beklemelidir. Yol budur. Bu aynı zamanda Allah’ın bunca nimetlerine, tanıdığı fırsatlara şükür göstergesidir.
Âkif’in tefsir yazılarında ele aldığı hususlardan biri de Müslümanlarda görülen ümitsizlik hastalığıdır. Hatta diyebiliriz ki, fertlerin ahlâkını bozan ve milleti mahfeden hallerden sakındırırken en fazla hücum edip kötülediği sıfatlardan biri olarak ümitsizlik halini hedef almış ve ümitsizliği şiddetle tenkit etmiştir. 
Âkif, halkın yaşayışında gördüğü hataları İslâm adına düzeltmeyi kendine görev bilmiş, halkın İslâm’ın ve Kur’ân’ın özüne ters düşen hurafe ve batıl inançlara tevessül etmemelerini salık vermiştir. Bunu hem tefsir yazılarında hem vaazlarında hem de şiirlerinde açıkça görmek mümkündür. 
Mehmet Âkif, hem şiirlerinde hem de düz yazılarında halkın yaşadığı dindarlık biçimini ya da “yaşayan Müslümanlık” şekil ve anlayışını eleştirir. Halkın yaşamakta olduğu bu Müslümanlığın İslâm dininin gerçeğinden ve asr-ı saadet Müslümanlığından uzak olduğunu söyler.
Oysaki İslâmiyet’i gerçek hüviyetiyle anlamak için din tetkik edilecekse geriye yani İslâm’ın ilk yıllarına gidilmesi gerekir. Çünkü yaşanan Müslümanlık dinin aslını temsil etmekten uzaklaşmıştır.
Âkif’e göre İslâm dünyasının yaşamakta olduğu hezimetin en önemli sebeplerinden biri de cehalettir. Oysa İslâm, ilme ve irfana büyük değer veren, aklı dinî ve dünyevî tüm meselelerde ön plâna çıkaran bir dindir.
(Kaynak: Doç. Dr. Abdulkerim Abdulkadiroğlu, “Mehmet Akif’ in Kur’an’ı Kerim’ i Tefsiri; Mev’ıza ve Hutbeleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 1992. s. 117 vd; Ercan Şen, “İctİmâî Tefsİr Yaklaşımı Açısından Mehmet Âkİf Ersoy’un Kur’ân Yorumu”, Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, Yıl 1, Cilt 1, Sayı 2, 2015 (7-29)
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.