GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Bugün, Kurtuluş Savaşı’ nın önderi ve Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün yakın çalışma arkadaşlarından Kılıç Ali’nin, Atatürk’ ün Hatay davası ile ilgili hatıralarından küçük bir bölümü paylaşacağım:
1923 yılında bir Pazar günü Adana’ ya gitmiştik. Atatürk o gün halkın olağanüstü tezahüratıyla karşılanmıştı. Bu gezide Müşir (Mareşal) üniforması taşıyordu. Kendisini candan bir sevgiyle karşılayanlar arasında, kadınları ve kızları siyah matem kıyafetlerine bürünmüş bir de İskenderun heyeti de vardı. Bu heyeti oluşturan siyah giysili kızlar, ellerinde “Bizi de kurtarın” cümleleri yazılmış pankartlar olduğu halde Atatürk’ ün huzuruna çıkmışlardı. Kızlardan biri titrek bir sesle, Gazi’ yi ve çevresindeki çok etkileyici bir konuşma yaptı. Kızın gözyaşları içinde söylediklerini dinleyen Gazi, gözlerimizle görüyorduk, kendini zor tutuyordu. Fevkalade üzgündü. Kızcağızın söyledikleri Gazi’ yi öylesine etkilemişti ki, konuşma biter bitmez dayanamadı, üzgün ama hiddetli bir sesle:
“Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde bırakılamaz” dedi ve yürümeye başladı.
Atatürk’ ün bir müjde anlamındaki bu sözleri, halkı büsbütün heyecanlandırdı ve sevindirdi. Yaşlı, genç, kadın ve kızlar Atatürk’ ün çevresini sararak kimi elinden, kimi yüzünden öpüyordu. Atatürk’ ün bu kurtuluş müjdesine inanarak, bütün gönülleri ve yürekleriyle O’na dua ediyorlardı.
… Atatürk’ ün karar verdiği ve kafasına koyduğu bir meseleye nasıl dört elle sarıldığını gösteren şu dikkate değer olayı da nakletmek isterim.
Bir akşam, sofradan ani olarak Ankara Palas’ ın altındaki pavyona gitmeye karar vermişti. O günlerde Ankara’ ya gelmiş olan Fransa’ nın Suriye Olağanüstü Komiseri Ponçet’ nin de tesadüfen orada olduğunu haber aldı. Bunun üzerine, kendisine ayrılan masaya oturmadı, salonun ortasına doğru yeni bir masa hazırlanmasını emretti. Olağanüstü Komiser Ponçet’yi de masaya davet etti.  Nuri Conker’ i, Diyarbakır Milletvekili Kâzım Paşa’ yı ve beni komisere ayrı ayrı takdim etti. 
O günlerde Fransa hükûmeti Hatay meselesinde bazı güçlükler çıkarıyor, bu da Atatürk’ ü üzüyordu. Olağanüstü Komisere içini döktü ve ona da aynen şöyle dedi:
“Hatay işi, benim şahsi davamdır.”
Ve kızgın bir sesle devam etti:
“ Beni üzüyorsunuz. Korkarım ki beni, meseleyi başka türlü halle mecbur bırakacaksınız.”
Atatürk’ ün yüksek sesle söylediği bu sözleri herkes duyuyor ve dinliyordu.
Orada bulunan bir genç, Atatürk’ ün “Beni üzüyorsunuz” sözü karşısında ayağa kalkarak şöyle bağırdı:
“Atatürk! Üzülme! Arkanda biz varız.”
Atatürk birdenbire sesin geldiği tarafa doğru başını çevirdi. Kaşları kalkmıştı. Salon derin bir sessizliğe gömüldü. 
Atatürk’ ün, gencin müdahalesine sinirlendiği sanılıyordu. Oysa Atatürk, gözlerini sözün sahibi gence dikerek şu cevabı verdi:
“ Biliyorum çocuğum! Onu bildiğim içindir ki, böyle konuşuyorum!”
Bütün salon coşmuştu. 
(Kılıç Ali’ nin Hatıraları, İş Bankası Kültür Yayını, İstanbul, 2005, Sayfa 333-335)
Son günlerde ulusal basında Hatay ile ilgili açıklamaları okuyunca, Atatürk’ ün Hatay ile ilgili düşüncelerini ve vatan toprağını nasıl sahiplendiğini hatırlamak gerekir diye düşündüm.
Atatürk der ki: “ Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez!”
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.