GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Arşiv notlarımı karıştırırken, 1994 yılına ait Cumhuriyet Kitap’ ta, Prof. Dr. Türkân Saylan’a ait bir yazı buldum.
Merhum Saylan’ ın yazısının ilgimi çeken bölümlerini aşağıya alıyorum:
***
Çocukken babamın kardeşlerime ve bana dinimizi öğretmesi için evimize getirdiği Hafız Ahmet Bey, aynı zamanda Galatasaray Lisesi ilk bölümünde Türkçe öğretmeni olan cumhuriyetin aydın din adamlarından biriydi. Yaşları 7-8 olan bizlere ilk sözleri şöyleydi:
“Çocuklar, anlamını bilmediğiniz, anlamadığınız bir şeyi ezberlemeyin. Size dinimizi anlatacağım, sonra da namaz kılabilmeniz için gereken duaların Türkçe anlamlarını açıklayacağım…”
Dil ve din arasındaki bağlantıyı çocuk yaşımda algılama olanağı bulan birisi olarak, Cengiz Özakıncı’nın “Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din” adlı kitabını görünce hemen aldım.
Kitabı zamanım elverdiğince dikkatle okumaya başladım. Gece bıraktığım bölümü gündüz kafamda evirip çeviriyor, örnekleri anımsamaya ve çevremdekilere aktarmaya çalışıyor, iş dönüşü kitaba ayıracağım sürenin gelmesini iple çekiyordum.
Okuduğum kitap güzelim Türk dilinin başından geçenleri, daha doğrusu başına gelenleri anlatıyordu ve bu acılı öykü son derece çarpıcı, anlaşılır örneklerle gözler önüne serilmekteydi.
Kur’an dilinin Arapça olduğu, Kur’an’ ın çevrilmesinin günah olduğu yolundaki fetvalarla Arapça’ nın göz göre göre Türkçemizi hem yazı hem de konuşma dili olarak ele geçirişi anlatılıyor bu kitapta…
Bunun yanında Osmanlı döneminde Arap abc’ siyle güzelim Türkçemizin Arapça ve Farsça karşımı anlaşılmaz bir Osmanlıca’ ya dönüştüğünü, sarayla halkın iletişiminin, dilden başlayarak her alanda koptuğunu somut verilerle algılayabiliyor insan…
Dilimizin Türk Aydınlanma Devrimi ile 1928’ de, kendisini anlamlı kılacak, kolayca öğrenilebilecek ve söylendiği gibi yazılacak bir abc’ ye geçmesinin ne denli bilimsel, akılcı ve yararlı olduğunu örneklerle kavrıyorsunuz bu kitapta…
Yüzde 10- 15 oranındaki Arapça okuma yazmanın 5-6 yıl yoğun emek verilerek sökülebilen ve yalnızca saraylılara özgü bir ayrıcalık olduğunu anımsarsak, Dil Devrimi’ ne karşı çıkanların aymazlığının, hatta hayranlığının ayırdına varıyor, dilinize bir başka yüreklilikle sarılmak, onu eskisinden fazla esirgemek, sözcüklerine özen göstermek sorumluluğunu pekiştiriyorsunuz.
Kitabın yazarı, Türkçemizin geçmiş dönemde din adına Araplaştırıldığını, daha sonra Osmanlıca uydurmacasıyla Arapça ve Farsça’ nın saldırısına uğrayarak yozlaştığını, anlaşılmazlığını örnekleriyle kanıtlıyor.
Cengiz Özakıncı’ nın bu ilginç araştırması, kafası karışık, soruları yanıtlanmamış tüm arayış içindeki insanlarımıza çok iyi ipuçları ve çözüm önerileri vermekte, içine çekildiğimiz kısır döngüden kurtulmak için dilimizi yabancı sözcüklerden arındırmamızın ve dini de bilimi de günlük yaşantımızı da kendimizi anlatmaya en uygun abc ile ve Öztürkçe olarak sürdürmemizin önem ve gerekliliğini vurgulamaktadır.
“Dil ve Din” adlı bu yapıtın, geçmişimizi ve bugünümüzü kavramada hepimize, özellikle de gençlerimize iyi bir uyarı ve yol gösterici olacağı kanısındayım.
***
ATATÜRK der ki:
“Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısıs felâketler içinde ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
Benim dilim, rüyam, duam Türkçe!
Gününüz aydın ve esenlik dolu olsun!
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!