Sevgili okurlarım. Evvela yazımın başlığını açıklayayım, Kıl beşi, her müslümana farz olan günde beş vakit (namazdır) ikinci yap işi ise namaz kılmakla her iş bitmiyor. Sevgili kardeşlerim, namaz kıldığımızda şeytanı Aleyhillane hemen devreye girer. Maksadı ise bizi gaflete sevk edip günahları küçümsememizi sağlamaktır. Bir anlamda yaptığımız beş doğrunun, yanlışları göreceğini sanırız. Peki, bu formül, hesabın kolay olmadığı gerçeğini değiştirebilecek m?  Evet kardeşlerim. Sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve selati vitiri kıldık. Güzel bir uyku için başımızı yastığa tam koyduk. Hemen aklımıza hz. Ömer’in her gün kendine sorduğu soru geldi. Yani, “Bu gün Allah için ne yaptın ?”. Aslında her gün gaflet uykusu için bir bahanemiz var. Çünkü, biz kul olarak yaptığımız en ufak ibadeti dahi gözümüzde büyütürüz. Mesela, annemizin, “Aç bir sayfa Kur’an oku.” tembihine karşı “Anneciğim az önce namaz kıldım.” cevabını veririz. Bilmeliyiz ki biz ameli yapmakla diğerinden kurtulmuş olacağımızı düşünürüz. Bu yanlış bir düşünce, sevgili kardeşlerim. “Namaz dinin direğidir.” hadisini yanlış yorumlayanlar namaz kılsak yeter anlayışıyla hareket eder. Oysa dinin tüm vecibelerini bütün olarak idrak edip, hayatımızı buna göre düzenlemek gerekir. Namazı günlük, sıradan vazife olarak görüp yapılan ibadetin her şeyi karşılamasını beklemek gibi bir kolaycılığa kaçmak kişiyi tembelliğe sevk eder. Bu noktada nefsimiz nafile ibadetlerin farz kadar olmasa da sorulacağı gerçeğini unutturmaya çalışır. Nefis; geniş anlamda, insanın istek ve arzularını tamamını kapsayan bir kavramdır. Dar anlamda ise kişilerin istek ve arzu ihtiraslarını ifade eder. Nefis muhasebesi; kişinin kendisiyle yüzleşmesi, kendini kontrol etmesidir. Günümüzde buna oto kontrol denmektedir. İnsanların kendisini muhasebe etmesi, Allaha kulluk görevini hakkıyla yerine getirebilmesi; dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşabilmesi için kaçınılmazdır. Sevgili kardeşlerim. Rabbimiz, Kur’an ‘da  kendilerini hesaba çekip, gönüllerini günahlardan arındıran ve nefislerini terbiye eden kullarına şu müjdeyi vermektedir: “Kim de Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından korursa, şüphesiz, cennet onun onun sığınağıdır.” (Kaynak naziat, suresi ayetler 40 41) Allah-ü Teala’nın kullarına açtığı af kapısından sadece ‘namaz kılarak’ geçebileceğimiz gibi bir düşünceye kapılmanın manevi hayatımızda dengesizliğe yol açması mümkün. Burada ince çizgiyi şu Hulusi kalp ile kılınan namaz insanı kurtarır çünkü o kişi hiçbir kötülük yapamaz. Cenneti hak eder, İnşa Allah. Dere Mahallesi muhtarlığı da faizeye hayırlı olsun.

AMİN