GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

İktidar, ikide bir, “Mevcut Anayasa, bir darbe anayasasıdır, bir sivil anayasaya ihtiyaç vardır” diye yeni anayasa istemini dile getiriyor.

Değerli okurlar, bir devletin yapısını, örgütlenişini, temel organların görev ve yetkilerini, bireylerin devlet iktidarı karşısında hak ve özgürlüklerini düzenleyen kuralların bütününe Anayasa denir.

Anayasa, en geniş anlamıyla bir toplumun hukukî ve siyasî ana kuruluşlarına ilişkin yazılı ve yazısız tüm temel hukuk kurallarını kapsar.  

Anayasa hukuku, devletin kuruluşunu, işleyişini, iktidarın el değiştirmesini ve iktidar karşısında bireylerin özgürlüklerini inceleyen kamu hukuku dalıdır. Anayasa hukukunun konusu devlettir.

Bir hukuk devletinde, insan haklarına ilişkin uluslararası hukuk kuralları ile bireyin haklarını devlete karşı koruyan yargı mercilerinin (özellikle Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ ın)vermiş olduğu kararlar anayasa hukuku kapsamına girer.

Anayasa mahkemesi de, yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemekle görevli en yüksek yargı organıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’ nde halen 1982 anayasası geçerlidir.

1980 askerî darbesinden sonra, 160 kişilik bir Danışma Meclisi kurulmuştu. Bu meclis, 23 Kasım 1981 günü, yeni anayasayı hazırlamak üzere kendi içinde 15 kişilik bir Anayasa Komisyonu seçti; komisyon başkanlığına da Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı seçildi.

Bu komisyon, hazırladığı anayasa taslağını 17 Temmuz 1982 ‘de, Danışma Meclisi Başkanlığı’ na sundu. Danışma Meclisi Başkanı, Ord. Prof. Sadi Irmak idi...

Meclis bu taslak üzerinde yaptığı görüşmelerden sonra 23 Eylül 1982'de bir anayasa metni hazırladı.

Bu anayasa metni MGK’ da görüşüldükten sonra kesin şeklini aldı ve 7 Kasım 1982’de halk oylamasına sunuldu.

1982 Anayasası, yüzde 8.63 red oyuna karşı, yüzde 91.37 evet oyuyla kabul edildi.

Referandumda evet oyu alan anayasa artık ortada yok! Günümüze kadar yirmi bir kez değişikliğe uğrayan Anayasa’ nın 177 maddesinin 134’ ü değişti; sadece AKP döneminde 12 tadilat geçirdi.

Kısaca hatırlamak gerekiyor. 1982 Anayasasının ilk dört maddesi şu şekildedir:

Madde 1 – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî Marşı "İstiklâl Marşı" dır. Başkenti Ankara'dır.

Madde 4 – Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

***

Kısacası bu anayasaya hâlâ “Darbe Anayasası” deniyorsa, sorun artık metinde değil, yapılan değişikliklerle bu sorunu ortadan kaldıramayanlardadır.

“Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim” diyerek göreve başlandıktan sonra, mevcut anayasa uygulanmıyorken, bundan sonra daha demokratik bir anayasamız olacak söylemine inanmak oldukça zor! Memlekette kimi zaman karşılaşılan hukuksuzluğun temelinde anayasaya uymamak var. Anayasa Mahkemesi’ nin açık kararının uygulanmadığı, uygulanmamasının neticesinde de hiçbir yaptırımın ortaya konulmadığı bir süreci yaşıyoruz.

Üzerinden yıllar geçmiş, değiştirilmeyen yeri kalmamış bir anayasa bugün tartışılıyorsa, bu anayasanın yerine neyin koyulmak istendiğinin de herhalde açıklanması gerekir. Mevcut anayasanın varlığı neye engel, değiştirilmesi neyi çözecek?

Aklıma takılan soruyu tekrar tekrar soracağım: mevcut anayasanın hangi maddeleri değiştirilmek isteniyor, yerine hangi maddelerin koyulması düşünülüyor?

Örneğin, “1921 Anayasasını referans alacağız”, mantığı doğru bir yaklaşım olmaz. Zira içerisinde laiklik yoktur. Lâiklik ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin temelidir!

Kanaatimce, “Anayasa’ nın ilk dört maddesi değişsin, lâiklik ilkesi kaldırılsın” demek, düşünce ve ifade özgürlüğüne de girmez!

Ayrıca bizim yeni bir anayasaya değil, mevcut anayasanın tam ve eksiksiz kullanılmasına ihtiyacımız var!

Elbette yeri geldikçe bu konudaki düşüncelerimizi ISRARLA açıklamaya devam edeceğiz.

GÜNCEL BİR NOT:

Dünyanın neresinde olursa olsun, masum insanların öldürülmesi çok büyük bir insanlık suçudur, affedilemez!

Millî mücadelemizin ateşini yakan Kuvayı Millîye bir terör örgütü değildir; herhangi bir terör örgütü ile de en ufak benzerliği yoktur!