GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Bu gün, tarih sayfalarını biraz geri çevirip, 10 Ağustos 1920 gününe, yani Sevr Antlaşması günlerini kısaca hatırlayalım.
Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Sivas Kongresi 4 Eylül 1919’da başlamış ve 11 Eylül 1919’da sona ermişti. Burada alınan karara göre:
“ Türkiye’nin sınırları, Mondros Ateşkesi ile saptanmış kabul edilmektedir. Bu sınırlar içinde bütün bölgeler bölünmez bir bütündür. …Osmanlı ülkesini parçalamak ve üstünde Rum ve Ermeni devletleri kurmak girişimleri karşısında hep birlikte savunmaya geçilecektir. …Vatanın bölünmesi için hiçbir öneri kabul edilemez. Ulusun kendi geleceğini saptayabilmesi ve hükümetin başıboş bırakılmasının önlenmesi için Meclis-i Mebusan’ ın derhal toplanması gerektir.” (Türk Devrim Tarihi, Sayfa 40)
Sivas Kongresi’nde alınan kararın yayımlandığı günden bir gün sonra, 12 Eylül 1919 günü, ilginç bir olay yaşandı. Sadrazam Damat Ferid Paşa ile İngiliz temsilciler arasında, Sultan Vahideddin tarafından tarafında onaylanmış, gizli bir antlaşma kabul edildi. Antlaşma, yedi maddeyi içeriyordu.
1. İngiltere Hükûmeti, kendi koruyuculuğu altında Türkiye’nin bütünlüğünü ve egemenliğini üzerine alır.
2. İstanbul, hilâfet ve saltanat merkezi olacak ve Boğazlar, İngiltere’nin denetimine bağlı tutulacaktır.
3. Türkiye, bağımsız bir Kürdistan teşkiline engel olmayacaktır.
4. Bunlara karşılık Türkiye, İngiltere’nin Suriye ve Elcezire egemenliğini gerektiğinde yardım göndermekle temin ve hilâfete ait soyut güç ve yetkinin İngiltere’nin gerek Suriye yöresinde ve gerekse Müslümanların oturduğu diğer kısımlarda uygulanmasını üzerine alır.
5. Ulusal akımların önüne geçebilmek amacı ile Türkiye’de yeniden kurulacak olan meşrutî idareye karşı çıkabilecek karşı koymaları İngiltere Hükûmeti yatıştırmak için bir kolluk kuvveti ayıracaktır.
6. Türkiye, Mısır ve Kıbrıs üzerindeki bütün haklarından vazgeçecek, özel ve yarı resmî nitelik taşıyan İngiltere Hükûmeti, konferansta Türk temsilcilerinin bu konudaki isteklerinin sağlanmasına yardımcı olacak ve bunun kabulünü sağlayacaktır.
7. Sulh şartlarının kararlaştırılmasından sonra Padişah, 4’üncü maddedeki hususları genişletmek için İngiltere Hükûmeti ile ayrıca bir antlaşma yapacaktır. Bu antlaşmanın hükümleri gizli tutulacaktır. ( Salâhi R. Sonyel, “ İngiltere Dışişleri Bakanlığı Belgelerinin Işığı Altında 1919 İngiliz Osmanlı Gizli Antlaşması”, Belleten, C 34)
Mustafa Kemal Paşa ve ona inananların şiddetle reddettikleri Sevr Antlaşması’na gelince…
Ana hatları 24 Nisan 1920’de San Remo Konferansı’nda kararlaştırılan, sadece Osmanlı Devleti’nin tasfiyesi değil, Türklerin Avrupa’dan ve hatta Anadolu’dan sürülmesi anlamını taşıyan Sevr Antlaşması’nın taslağı, incelenmek üzere, 11 Mayıs 1920’de, Osmanlı heyetine sunuldu.
Barış koşulları, Ankara’da TBMM’de 22 Mayıs 1920’de okundu ve doğal olarak büyük gürültü koptu.
İstanbul Hükûmeti, Şeyhülislâm Dürrizâde El-Seyyit Abdullah’ın başkanlığında bir komisyonu, barış koşullarını incelemek üzere görevlendirdi. (Salâhi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Cilt II, Sayfa 82, dip not: 51)
Osmanlı Hükümeti’nin Paris Barış Konferansı’na verdiği yazılı görüş, 16 Temmuz 1920’de Türk basınında yayınlandı. Müttefik Devletler, bu görüşe bir ültimatomla/kesin uyarıyla cevap verdiler.
Osmanlı Hükümeti, barış antlaşmasını Ankara’nın onaylamayacağını anlayınca, Sultan Vahideddin’ i, 22 Temmuz 1920’de Yıldız Sarayı’nda bir Saltanat Şûrası toplamaya inandırdı. Gerek Sultan Vahideddin, gerekse Sadrazam Damat Ferid Paşa, bu denli sert bir antlaşmayı imzalamak sorumluluğunu yüklenmeyi istemiyorlar, ama durumun bu antlaşmanın imzalanmasını gerektirdiği özrünü öne sürerek, bunun sorumluluğunu Saltanat Şûrası aracılığıyla geniş bir kitleye yaymak yoluna gidiyorlardı.
Saltanat Şûrası, ya da Şûra-yı Saltanat, 22 Temmuz 1920’de, Yıldız Sarayı’nda Sultan Vahideddin’in başkanlığında toplandı. Antlaşma metni tartışıldı. Şûra’ya, 50 civarında eski Sadrazam (Başbakan), Kabine Üyesi (Bakan), Meclis ve Senato Üyesi (milletvekili ve Senatör), asker, sivil ve din adamı katılmıştı.
Sultan Vahideddin, Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını isteyen konuşmalardan sonra, şûra üyelerine dönüp: ’kabul edenler ayağa kalksın, kabul etmeyenler otursun’ dedi. Tutanaklardan anlaşıldığına göre, sadece bir kişi oturduğu yerde kaldı. Bu kişi, Topçu Feriki/Tümgeneral Rıza Paşa’ydı.
Ertesi gün, 23 Temmuz 1920’de, Osmanlı Hükûmeti, senatörlerden Hadi Paşa ve Rıza Tevfik (Bölükbaşı) Bey ile Bern’deki Osmanlı Büyükelçisi Reşat Halis’e, Osmanlı murahhasları olarak Barış Konferansı’na gidip, antlaşmayı imzalamaları için yetki verdi. Bu heyet, Osmanlı Hükûmeti adına, 10 Ağustos 1920’ de, anlaşmayı imzalayıp mühürlediler.
İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir John de Robeck, 21 Ağustos 1920’de, Padişah Vahideddin tarafından Yıldız Sarayı’nda kabul edildi. Bu görüşmede, Sultan Vahideddin, Robeck’e şunları söyledi:
“ Sevr Antlaşması, Türkiye’nin ölüm kararıdır. Ama gelecekte İngiliz yardımına güvenilir umuduyla, bu antlaşmanın imzalanmasını buyurdum.” (İngiliz Dışişleri Bakanlığı Belgeleri, FO/5054/E 9886, Amiral Robeck’ten Lord Curzon’a kapalı tel yazısı, İstanbul, 21.8.1920; Salâhi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Cilt II, Sayfa 100’den NAKLEN)
KISACASI: Gerçek ve doğruyu kavrayabilmek için arada bir Tarih Sayfalarını çevirip okumakta yarar var.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!
Ne Mutlu Türk’ üm Diyene !