Acaba Türkiye’de bir gecede Arap alfabesi değişti mi? Türkiye, bir gece yattı da, kalktığında Arap alfabesinin değiştiğini mi gördü? Ne oldu? Ne oldu da, Osmanlı Devleti’nin kullandığı Arap alfabesinden vazgeçildi?

Tarih sayfalarını araladığınızda, olayın hiçte tek gecelik olmadığını kolaylıkla anlarsınız.

Yazı, yani alfabe; duygu ve düşüncelerin ifade edilmesini sağlayan çok önemli bir araçtır. Yazının, bu görevini tam olarak yapabilmesi için dilin özelliklerine uygun olması gerekir. Her toplum, kendi dilini ifade etmek için bir alfabe kullanır. Kullanılan alfabe, o toplumun dilinin özelliklerine uygunsa o toplumda hem okuma yazma kolay öğrenilir, hem de düşünce hayatı gelişir.

Türkler tarih sahnesine çıkmalarıyla birlikte konuştukları Türkçeye uyan alfabeler kullanmışlardı. Doğal olarak her millet, kendi konuştuğu dilin özelliklerine uygun alfabeler kullanır!

Osmanlı Devleti’nde ise Arap harfleri ön plâna çıkmıştı. Arapça ve Farsça kelimelerle doldurulmuş Türkçeye Osmanlıca deniyor, Osmanlıca da Arap harfleriyle yazılıyordu. Arap harfleri ise Türkçenin ses yapısına uygun değildi. Araplar için uygun olan Arap harfleri, Türklerin konuştukları Türkçenin ihtiyaçlarını karşılayamıyordu.

Arap harflerinin Türkçeyi yazmadaki yetersizliğini ilk vurgulayan XVII. yüzyılda Kâtip Çelebi oldu.

Osmanlı’da alfabe tartışmaları Tanzimat döneminde (1839- 1876) başladı.  1851 yılında Ahmet Cevdet Paşa yayımladığı Kavaid-i Osmaniye adlı kitapta Türkçede bulunup da Arap harfleriyle gösterilmeyen sesler için bir yol bulmak gerektiğini belirtti. Onun bu önerisi üzerine harekete geçen Encümen-i Daniş, 1863-64 ders yılı kitaplarında Arap yazısını herekeli olarak kullandı. (M. Şakir Ülkütaşır, Atatürk ve Harf Devrimi, İstanbul, 1998, S. 19)

Münif Paşa, 11 Mayıs 1862’de kurucusu olduğu Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de verdiği bir konferansta alfabe konusunu ele aldı; Arap harflerine yeni bir şekil vermek, harflerin yazılış ve okunuşlarını kolaylaştırmak gerektiğini, bu nedenle bir yazı ıslahatına ihtiyaç olduğunu belirtti. “ Avrupalıların yazılarında zorluklar olmadığı gibi eğitimde altı- yedi yaşındaki çocuklar pekâlâ okuyup yazmak öğrenmekte erkek ve kadından, amele güruhuna varıncaya kadar amacını ifadeye yetecek derecede yazma öğrenirler” diyen Münif Paşa’dır.  Münif Paşa, Lâtin harflerinin kolayca okunup yazılmasındaki faydaları belirtmekle birlikte, dilimizdeki kelimeleri ayrık harflerle yazmayı önerdi. (Münif Paşa, “Eser-i Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye”, Mecmua-i Fünun, Sene 2, İstanbul, Sayı:14, s.69)

Ahundzade Mirza Feth Ali, 1863’te, Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa’ya “ Harflerin Islahı” tasarısını sundu, bu tasarı Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de tartışıldı,  Arap harflerinin Türkçenin yazımında yetersiz kaldığı kabul edildi. Ne var ki (muhtemelen dinî endişelerle) uygulamaya geçilemedi. ( M. Şakir Ülkütaşır, Atatürk ve Harf Devrimi, İstanbul, 1998, s. 18)

Mustafa Celalettin Paşa, 1869’da, Lâtin harflerine geçilmesi gerektiği konusunda bir açıklama yaptı. ( Fevziye Abdullah Tansel, “Arap Harflerinin Islah ve Değiştirilmesi Hakkında İlk Teşebbüsler ve Neticeleri”, Belleten, 1953, C. XVII, s. 223)

İbrahim Şinasi 1869’da, Ebuzziya Tevfik, 1884’te basımda kullanılan Arap harflerini bir hayli ıslah ettiler.

Ali Suavi, 1869’da “Lisan ve Hatt-ı Türki” adlı makalesinde, Arap harflerinin kusurları bulunduğunu ve ıslah edilmesi gerektiğini, belirtti.

Mehmet Şakir  Efendi, 1894’te kaleme aldığı “Perseng-i Sarf-ı Lisan-ı Ademi ve Şüküfe Nisar-ı Zeban-ı Umumi ve Osmani” adını verdiği eserinde, Türkçedeki sesli harflerin değerlerini gösteren işaretlerin Arap alfabesine eklenmesini önerdi.

Şemsettin Sami Bey, II. Abdülhamit döneminde, Arap alfabesinin ıslah edilmesi gerektiğini, belirtti. (Ülkütaşır, a.g.e.,s.20)

“Halkımızın okuma yazma bilmemesinde şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü bizim yazımızın sırlarına alışmak kolay değildir. Lâtin alfabesini almakla belki halkımızın işini kolaylaştırabiliriz” diyen Osmanlı Devleti’nin Başı Sultan II. Abdülhamit’tir. ( Enver Ziya Karal, “Osmanlı Tarihinde Türk Dili Sorunu”, Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe, Ankara, 2001, s.65)

Ne yapılırsa yapılsın, Arap harflerinin Türkçeye uyumu sağlanamıyordu. Maarif Nazırı Şükrü Bey, (II. Meşrutiyet döneminde) Arap harflerinin Türkçeye uygun olmayan imlâsını düzelttirmek için “Sarf”, “İmlâ”, “Lügat” ve “Islahat-ı İlmiye Encümeni” adlı dört encümen kurdurdu.

“Islahat-ı Huruf Cemiyeti” de, Arap harflerinin Türkçeye uygun hale getirilmesi için kurulan en önemli cemiyetlerdendi. (Ülkütaşır, a.g.e. s. 24)