GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Kısa bir süre önce, televizyon kanallarından birinde, “ A Bright Shining Lie” (Parlak, Beyaz Bir Yalan) isimli bir film oynadı.
Film, Vietnam Savaşı’nın perde arkasında yaşanan yüz kızartıcı olayları Amerikan halkına anlatmak isteyen Albay John Paul Vann’ın giriştiği amansız mücadeleyi anlatıyordu.
Filmi anlatmayacağım. Sadece bir sahneden bahsetmek istiyorum.
Filmin sonlarına doğru, Vietkonglar, Albay’ın da içlerinde bulunduğu bir sığınağı sardılar. Sığınak son derece korunmalıydı. Havadan veya karadan yapılan bombardımanda içindekiler hiçbir zarar görmüyordu. Albay, telsizle, daha gerilerde bulunan topçu birliğinden kendi üzerine ateş edilmesini istedi. Böylece etrafını saran binlerce Vietkonglu öldürülebilirdi. Bu atış yapıldı. Sığınağı saran Vietkonglular ölürken, sığınağın içinde emniyette olan Albay ve arkadaşları kurtuldu.
Bu olay size bir şey hatırlattı mı, bilmiyorum.
Benim aklıma ise, hemen Üsteğmen Mehmet Gönenç geldi.
Askerliklerini yapanlar bilirler, ister taarruzda olsun, ister savunmada ön hatlarda piyadeler, geride de onları ateşleriyle destekleyen topçular bulunur.
Toplar en arkadadır ama bu toplara hedefleri belirtecek olan Topçu İleri Gözetleyicileri, ön hatlarda bulunan piyadenin de önünde, düşmanı dürbünle veya çıplak gözle en iyi göreceği yerde bulunurlar. Yapılan harekâtın durumuna göre düşmanı değerlendiren ileri gözetleyiciler, civarında bulundukları Piyade Bölük Komutanı’nın isteklerini de göz önüne alarak, ateş isteklerini telsiz ya da telefonla, geride topların bulunduğu yerdeki Topçu Ateş İdare Merkezi’ne bildirir. Burada gereken matematiksel hesaplar yapıldıktan sonra, toplara ateş komutu verilir. Atış yapılır. İleri Gözetleyici, dürbünle gözetler ve bu atışları daha uzuna veya kısaya, sağa veya sola attırarak, tam hedefini bulmasını sağlar.
Konumuzla ilgili bu teknik bilgileri derin hoşgörünüze sığınarak verdikten sonra, Kore Savaşı günlerine gidelim.
22/23 Nisan 1951 gecesi, Komünist Çinliler, genel taarruza geçmişlerdi.
Gecenin zifiri karanlığında, kanlı bir çatışma başlamıştı.
İşte, bu gece, ileri hatlarda bulunan 9’ncu Piyade Bölüğü, her taraftan sarıldı. Bölüğün önünde, bir tepe üzerinde bulunmakta olan İleri Gözetleyici Topçu Üsteğmen Mehmet Gönenç, elindeki makineli tabanca ile bir piyade eri gibi çarpışıyordu.
Saat 23 00 sıralarında, Üsteğmen Gönenç’in telsizdeki sesi, Topçu Taburu Ateş İdare Merkezi’nde duyuldu. Topçu Taburu’ ndan ateş isteğinde bulunuyordu:
“Dört tarafımız kuşatıldı. Çok şehit verdik. Telsizcimiz de şehit oldu. Koordinatları veriyorum. Bataryalar ateş etsin.”
İlgililer, gelen bu ateş isteği üzerine, koordinatları haritadan bulunca şaşırdılar. Üsteğmen Gönenç, kendi üzerine ateş istiyordu. Üstelik üstü açıktı ve korunmalı bir siperde değildi. Durum hemen kendisine hatırlatıldı ama gelen cevap inanılacak gibi değildi.
“ Evet, öyle... Ama ben düşmana teslim olmak istemiyorum. Tekrar koordinatları veriyorum. Bütün bataryalar ateş etsin. “
Bu telsiz konuşmalarını Tabur Ateş İdare Merkezi’nde bulunan Tabur Komutanı Yarbay Tahsin Kurtay, Tabur Harekât Subayı Binbaşı Şemsettin Eralp ve Ateş İdare Merkezi’nin tüm önemli işlerini yapan Yatay Plâncı Topçu Çavuş Behçet Akbin de dinliyordu. Herkes şaşkındı, ne yapacaklarını bilemez bir haldeydi. Telsizdeki ses ise adeta çığlık çığlığa yalvarıyordu:
“ Ateş edin... Çabuk ateş edin... Ne kadar top varsa, hepsi benim bulunduğum yere ateş etsin. Etrafımı yüzlerce düşman askeri çevirdi. Allah aşkına çabuk ateş edin. Ne kadar çok top ateş ederse, o kadar çok düşman ölür.”
Kısa süre sonra, gözyaşları içinde, titreyen parmaklarla bütün toplar atışa başladı.
O gece, 9’ncu Piyade Bölüğü cephesinde çok sayıda düşman hayatını kaybetti ama ne yazık ki Topçu Üsteğmen Mehmet Gönenç de şehit oldu.
Nereden nereye geldik... Yazımın başında, bir Amerikalı Albay’dan bahsetmiştim. O Albay, madalya aldı, kahraman oldu. Adına filmler çekiliyor ve bu olay tüm dünyaya anlatılıyor.
Şehit Üsteğmen Mehmet Gönenç ise unutuldu, gitti.
Ülke genelinde adını duyan ve bu kahramanlığı bilen çok fazla insan olduğunu zannetmiyorum.
Olayın Yalova’yla ilgisine gelince…
22/23 Nisan 1951 gecesi, bu olayın görgü tanıklarından Tabur Harekât Subayı Topçu Binbaşı Şemsettin Eralp, Topçu Albay rütbesiyle emekli oldu ve Yalova’ya yerleşti. 1980 yılında vefat etti ve Yalova’da toprağa verildi.
Olayın canlı tanığı Topçu Çavuş Behçet Akbin, uzun yıllar Yalova’da yaşadı, genç bir asker heyecanıyla o günleri anlattı, o günleri yaşadı.
Kendisini tanıma onuruna eriştiğim Kore Gazisi Behçet Akbin, 25 Ocak 2022 günü vefat etti ve Yalova Şehir Mezarlığı’ nda toprağa verildi.
(Buraya küçük bir de not eklemeliyim: Şehit Üsteğmen Gönenç Belgeselini ilk kez TRT’ ye hazırlamak bana kısmet olmuştu.)
Bu güzel vatanın bekası için can veren tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
GELECEK YAZI: KOD ADI: IRMAK 117