GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Daha çok tüketme ve daha çok kalkınma yolunda gerçekleşen üretim ve tüketim sistemi kuşkusuz, su, hava ve toprak gibi tükenmez saydığımız doğal varlıkların kirletilmesine ve kullanılabilen, yararlanılabilen formun dışında kalmasına yol açmaktadır.

Dünyamızın ve doğal varlıkların tümü, bu düzeyde bir tüketim için yeterli değildir.

İşte bu nedenle, sözde gelecekte dünya üzerinde refahı sağlayacak “Sürdürülebilir Kalkınma” denilen ve daha çok tüketme ve kirletme anlamına gelen hedefin doğru olup olmadığı sorgulanmalıdır.

Çünkü ulaşılan kalkınma seviyesinin üzerine çıkmak için verilen savaşta atılan her adım tüm canlıların yaşam koşullarını kısıtlamaktadır.

Bütün canlı yaşamın devamının düşmanı olan daha çok üretim ve tüketim, sürdürülebilir kalkınmayı sorgulamamızın nedenidir.

Çünkü kalkınmanın içinde üretim, tüketim, tüketimin içindeyse kirletme vardır.

Tüketen kirletendir.

O halde sürdürülebilir kalkınmanın hedef alınması yerine, sürdürülebilir yaşamın hedef olarak alınması gerekmektedir.

Amaç eğer insanın refahı ve mutluluğu ise bunu daha çok tüketerek, daha çoğa sahip olarak sağlamak mümkün değildir.

İnsanlar tüketim seviyesini ancak bugün yaşayanlara ve gelecekteki yaşayacaklara pay ayıracak düzeyde tutmalı ve bu tutumlarıyla mutlu ve huzurlu olmayı öğrenmelidirler.

Bütün canlıların gelecekte yaşamlarını sürdürmelerinin tek garantisi olan bu yaşam anlayışını ve hedefini “yeterini bulmamız ve onda karar kılmamız” ilkesinden yola çıkarak yeni bir paylaşma ve yaşam düzeninde aramamız gerek.

Bunu sağlamak için hedef ise, merhum Hayrettin Karaca’ nın de ısrarla belirttiği gibi, “Sürdürülebilir kalkınma yerine sürdürülebilir yaşam” olmalıdır.

Sürdürülebilir yaşamın koşulu olan ve doğal denge olarak tanımladığımız biosfer üzerindeki tüm canlıların varlığını, sağlığını koruyarak var edecek ve sürdürülebilecek bir yaşam tarzına ulaşmak için mutlak surette yeni bir paylaşım düzeni gelmelidir.

Elbette bu yeni yaşam ve paylaşım düzeni günümüzde uygulanandan farklı olmalıdır.

Kanaatimce günümüzdeki düzene göre medenî ve yasal saydığımız koşullarda bile maddî ve siyasî güce ve iktidara kavuşan elit tabaka ancak kendi çıkarını ön plâna çıkarmaktadır.

Gerçek bir paylaşma düzenini anlayabilmek ve uygulayabilmek için, insanların hür iradeleriyle mutluluk ve huzur içinde bu düzende yer almaları gerekmektedir.

Kısacası paylaşarak mutlu olabileceğimiz bilincinin bütün dünya halklarına egemen olması esastır.

Doğa ile barışmamış insan, sürdürülebilir bir yaşam idealine ulaşamaz.

Doğa ile barışmanın tek yolu ise korumak ve paylaşmaktır.

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

ATATÜRK Diyor ki:

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!