Hani bir söz var gençler arasında; hayaller milletvekilliği, gerçekler kaldırım mühendisliği. Hayırlısı olsun, adaylarımız açıklandı. Seçilme ihtimali olanların ayakları yere basmayacak 35 gün. Seçilme ihtimali sallayıp duracaklar, 3-0 yapacağız diye. Amaçlar belli. Seçim sonrası partimiz kazanırsa belki güzel bir yönetim kurulu üyeliği, ya bir yerlerden tatlı maaş, ya da bir küçük makam. Aklı başında olanlar ise yine Yalova derdine düşüp farklı bakacaklar, farklı düşünecekler. Ben ise hoş ama düşündürücü bir anımı anlatayım sizlere..

……………..

Yıl 1995.

Yalova il olmuş.

DSP’nin Yalova’da örgütü yok.

Bizler gönüllüyüz o zaman.

Kendimize görev edinmişiz.

Karaoğlan inancı.

Toplanıyoruz her hafta.

İl yönetimi yok.

Nasıl olmuşsa Ç.Köy’de bir ilçe yönetimi var.

İlçe başkanı Sezer Köymen.

Konuşup görüşüyoruz.

Ama işi gereği sürekli Yalova’da değil.

Biz gönüllüler toplanıyoruz bir yerlerde işte.

Çıkış arıyoruz.

DSP Yalova’da var olsun diye.

Mimar Erol Garipoğlu ofisinde toplandık bir akşam.

Niye bekliyoruz, gidelim genel merkeze anlatalım burasını dedik.

Gittik.

Yahu dedi arkadaşlar, madem gidiyorsunuz, ne istiyorsunuz dediklerinde bir liste verelim dediler.

Öyle olsun dedik .

Bir liste hazırladık.

O liste bugün Yalova’da bir siyasi parti yönetimi olsun Yalova’yı sallar.

Ve , biz Erol Garipoğlu, ben ve Kerim Yıldırım, Dsp genel merkezine gittik.

Tamı tamına 4 saat DSP genel merkezi alt katında mutfakta Rahmetli Rahşan Ecevit ile görüşmeyi bekledik.

Bol bol çay içtik .

Sonunda Rahşan Ecevitin sekreteri geldi.

Nedir derdiniz anlatın der gibi

Biz; Yalovaya yönetim atayın dedik

Biz talipli değiliz dedik.

Israrla bir çalışmanız varmı dedi.

Vermek istemediğimiz listeyi verdik.

1 saat daha bekledik

Gelen giden yok.

Son haber gidebilirsiniz demişler.

Ve binadan çıktık.

Arabaya bindik.

Yalovaya yola çıktık.

Arabaya bindiğimizde bir şaka yaptım.

Arkadaşlar Rahşan Hanım el sallıyor,arkamızdan yolunuz açık olsun diyor dedim.

Moral bozukluğu olsa da gülüştük.

Yalova yoluna koyulduk.

……………..

Ankaradan çıktık, Eskişehir yoluna girdik.

Arabayı Erol abi kullanıyor. Yanında Kerim Yıldırım.

Ben arkada…..

Size bir şey anlatabilir miyim dedim. Zaten moral bozukluğu ve sessizlik hakim arabada.

Anlat dediler.

………

Okyanusta bir yolcu gemisi batmış.

Gemiden 3 kişi kurtulmuş,ıssız bir adaya düşmüşler.

Yaşlı bir bey,genç bir hanımı ve yakışıklı bir delikanlı.

Bir gün,iki gün boş boş bekliyorlar.

Genç hanım güzel.

Delikanlının canı çekiyor.

Halvet olacak ama formül bulması lazım.Ortada bir palmiye ağacı var. Delikanlı öneride bulunuyor.hergün birimiz bu palmiye ağacına çıkıp nöbet tutalım.Bir gemi geçerse bağıralım.

Önce delikanlı çıkıyor bekliyor , gelen giden yok

Ertesi gün yaşlı adam çıkıyor, değişen bir şey yok

3, gün delikanlı yukarıda.

<niyeti de bozuk.

<yaşlı adam ve genç karısı aşağıda.

Delikanlı yukarıdan bağırıyor.

Yapmayın yahu ne yapıyorsunuz,diye.

Adamcağız bir şey yapmıyor.

Ertesi gün delikanlı aşağıda,

Kadının kocası yukarıda.

Delikanlı genç hatun ile halvet oluyor.

Kadının kocası ,ne tesadüf diyor.

Yukarıdan aşağıya bakınca öyle görünüyor diyor.

Ama hatun elden gidiyor.

……………

Arkadaşlar,bizede bugün böyle baktılar ,dedim.

Önce arkadaşlarım düşündü.

Sonra bir gülme geldi.

Gülüştük.

……….

Aradan yıllar geçmiş.

Değişen bir şey yok.

Ankara Yalova’ya böyle bakıyor.

Biz Yalova’da birlik olamazsak eğer…

Çok severler bizi…

Biz birlik olmaz isek, kimseye kızmayın.

Halen birlik olmayı düşünmüyorsanız….

Çooook…….

Öpülürsünüz…..

Haberiniz ola…….