GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Bugün, tarih sayfaları arasında ve Birinci Dünya Savaşı günlerindeyiz. Tüm Türk toplumunun çok iyi bilmesi gereken bir konuyu ele alacağız.

27 Mayıs 1915 günü, Osmanlı Hükümeti, cephe gerisinde olay çıkaran Ermeniler ’in göç ettirilmesiyle ilgili bir kanun çıkardı. Şimdi, bu kanunun çıkmasına sebep olan olayları kısaca hatırlayalım.

Tarihlerinde hiçbir devletten ve hükümdardan görmedikleri ilgiyi Fatih Sultan Mehmet’le birlikte Osmanlı Devleti’nden gören Ermeniler, Osmanlı Devleti ve Türk Milleti’ne samimî bir şekilde bağlanmışlardı. Hukukî bir statü içinde mümtaz/seçkin bir cemaat durumunda olan Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin her türlü nimetinden cömertçe istifade etmişler, çok önemli makam ve mevkilere gelmişlerdi.

Ne var ki, Türk- Ermeni ilişkileri giderek bozuldu. Dış tahriklere kapılan bir takım ayrılıkçı Ermeniler, Anadolu’nun değişik yerlerinde zaman zaman ayaklanmalar çıkarmaya başladılar.

Özellikle, Birinci Dünya Savaşı’nda Türk Milleti, çeşitli cephelerde dövüşürken, cephe gerisindeki köy ve kasabalara saldıran Ermeni çeteleri de (içlerinde masum ve hiçbir olaya karışmayan Ermeni vatandaşlar da olan) korunmasız insanları vahşice katlediyorlardı.

O kadar ki, Doğu Cephesi’nde, Ruslar’ a karşı yapılan askeri harekât tehlikeye düşer gibi oldu. Bunun üzerine, (günümüzdeki tanımıyla) İçişleri Bakanlığı, 24 Nisan 1915 tarihinde yayınladığı bir emirle, komite merkezlerinin kapatılmasını, zararlı harekette bulunanların tutuklanmasını ve suçluların Divan-ı Harp’ e verilmesini istedi.

Ancak, bundan da bir sonuç alınamadı. Elebaşlarının ve teröristlerin tutuklanması, olayları yatıştıracak yerde daha da şiddetlendirdi. Ordu azamî derecede tehlikeli bir durumdaydı ve zaman ilerleyip kesin tavır alınmadıkça devletin içten yıkılması muhtemeldi.

En son insani çare olarak, 27 Mayıs 1915 tarihli, “Sefer Vakti Hükümetin İcraatına Karşı Gelenler İçin Askeri Yönden Uygulanacak Tedbirler Hakkında Kanun”, yayımlandı.

Ermeniler arasındaki ünlü Tehcir Kanunu işte budur. Tehcir, bir yerden başka bir yere göç ettirmek, hicret ettirmek manasını taşır. Fiilde bir sürgün ve soykırım anlamı yoktur. Görülüyor ki, Ermeniler’ in Avrupa ve ABD Parlamentoları’ nda, sözde ( 24 Nisan, Soykırımı Anma Günü) olarak çıkarmaya çalıştıkları karar tasarıları, elebaşları ve teröristlerin tutuklanmalarına matuf olup, tehcirle ilgili değildir.

Osmanlı Hükümeti, 27 Mayıs 1915 tarihli kanunla; Ordu, Bağımsız Kolordu ve Tümen Komutanlıkları’ na, askerî sebeplere dayanarak, casusluk ve hainliklerini hissettikleri bölge halkını, tek tek veya toplu olarak memleketin diğer bölgelerine gönderebilmelerine yetki verdi. Bu kanunun yayınlandığı günlerde çıkardığı bazı kanunlarla da göç edenlerin ve kalanların can ve mal emniyetini sağlamak için büyük bir külfete de girdi.

Şimdi, bu kanunlarda belirtilen, alınacak önlemlerden bazılarını çok kısa olarak görelim:

- Nakledilen Ermeniler, taşınabilir bütün mallarını yanlarında götürebilirler.

- Yerleşme yerine gelen ahalinin, kesinlikle iskânına kadar beslenme ve muhtaç olanların evlerinin yapımı hükümete aittir.

- İskânı sağlanan her aileye geçmişteki ekonomik durumları göz önüne alınarak arazi verilecektir.

- Muhtaç durumda olanlara sermaye ve araç verilecektir.

**

Lozan Antlaşması’nın 31’ inci maddesiyle konuya son verelim.

Bu maddeyle, bir zamanlar Osmanlı Devleti vatandaşı olan herkesin iki yıl içinde Türk vatandaşı olarak Türkiye’ye gelebileceği karara bağlandı.

Hani, nerede soykırım?

Değerli okurlarım, bu “Sözde Ermeni Soykırımı” yasa tasarısını parlamentolarında kabul eden ülkelerin sayısı her geçen sene artmaktadır. O kadar ki, bu ülkelerin çoğunda, yasa gereği, Ermeniler’ in Türkleri kestiğini söylemek bile suç olmuştur.

Türk Milleti, bu konuda, her seviyede bilgili ve bilinçli olmalı, ayrıca uluslararası arenada hakkını savunmak için gerekeni yapmaktan asla kaçınmamalıdır.

NOT: Ulusal basına da yansıdığı şekilde, “ Birinci Dünya Savaşı’ nda Türkiye’de bulunan bütün Hristiyanlar soykırıma uğradı” diye tamamen iftira ve yalan olan bir konuşma duyunca, bu konudaki bazı düşüncelerimi açıklama gereği hissettim.

Tekrarlıyorum, bilinçli olmakta yarar var!

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!