GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Hiç düşündünüz mü, acaba gelecekte çocuklarımız nasıl bir Yalova ile karşılaşacaklar?

Gelecek nesillerimize alt yapısı tamamlanmış, temiz, huzurlu, çağdaş bir kent teslim edebilecek miyiz?

Elimizdekileri koruyamazken, müşterek olduğunu sandığımız ideallere nasıl ulaşacağız?

Yakın gelecekte, elma bahçeleri, kiraz bahçeleri ve çiçek seralarının yerini beton bloklar mı alacak?

Her geçen gün biraz daha girelim mi, yoksa girmeyelim mi diye düşündüğümüz deniz, arıtılmadan akıtılan asit yüklü dereler ve kanalizasyonlar sebebiyle, içinde öbek öbek tortularıyla birlikte kahverengine mi dönüşecek?

Denizi doldurup araç parkı yapmaya devam mı edeceğiz?

Ya da sanayi tesisleri yüzünden deniz doldurulurken bereketli tarım arazilerinin elden çıkmasını daha fazla gelir elde etmek için seyretmekle yetinecek miyiz?

Şehrin içme suyunu sağlayan baraj, etrafına yapılan konutlar ve arazi mafyası sebebiyle değil içme suyu, içine canlı mahlûkatın giremeyeceği mezbeleliğe mi dönüşecek?

Kentin nefes almasını sağlayan Atatürk’ün emaneti çiftlikleri, eğitim kurumları yapalım çocuklar okusun ya da otel yapalım turistler gelsin diye, beton yığınlarla mı dolduracağız?

Gen merkezleri park ve bahçe mi olacak?

Ağaç müzeleri olan arboretumlar eğitim ya da ibadete mi açılacak?

Günün koşullarına göre, yer açılsın diye tarihî ya da ilginç mekânlarımızı ortadan mı kaldıracağız?

Örneğin Atatürk’ ün İstanbul’ un en güzel plajı olsun diye yurt dışından mimarlar ve projeler getirtip yaptırdığı muhteşem Donanma Tesisleri’ nin mezbelelik haline gelmesini seyretmekle yetinecek miyiz?

Türkiye’ nin ve hatta Ortadoğu’ nun en güzel ve anlamlı çiçek müzesi olan, Yalova’ nın yüz akı Karaca Arboretum’ un nedenini bilemediğim çekişmeler yüzünden her geçen gün özelliğini yitirmesini elimiz kolumuz bağlı sadece seyredecek miyiz? Eğer burada aile içindeki ilişkilerden kaynaklanan bir sorun varsa, Arboretum Yalova’ nın gözbebeği bir değer olduğu için, merkezî ve/veya yerel yönetimin sorunun çözümünde arabulucu olması gerekmez mi?

Adam sende, bana ne, neme lâzımcılık yüzünden güzelim çevrenin çirkin yapılaşma ile işgal edilmesine müsaade mi edeceğiz?

Şüphesiz “Nasıl bir Yalova?” sorusunun cevabı, “içinde insan gibi yaşanacak ve herkesin gıpta ettiği bir Yalova olmalı…”

Ne var ki, bu ortamın nasıl ve hangi yollarla sağlanacağının cevabı o kadar kolay değil.

Bir şehri özlenen ve yaşanır bir ortama getirmenin hiç kolay bir iş olmadığını artık herkes biliyor.

Şehir, sadece fiziksel bir mekân olmayıp, yaşayan insanların bireysel ve toplumsal ilişkileri, politik düzeni ve bürokrasi çarkı gibi düzenlemeleri de kapsayan bir çerçeve…

“Nasıl Bir Yalova?” sorusunun cevabı birbirinden çok değişik nasıllara bağlı…

Görüyoruz ki, bürokrasi gelişmeleri plânlama ve kontrol altına alabilmekte hazırlıksız olduğu için geç kalmış.

Emrivakilerle tepeden inme tesisler yapıldığında, birkaç itirazın dışında toplum gelişmelere ilgisiz davranıyor.

İdarî mekanizma, siyasetin tabiatında olan ve ekonomiden ileri gelen kendi kronik iç hastalıklarıyla boğuşuyor.

Çoğunluk, sağlıklı bir genel düzen yerine, kendi kısa vadeli plânları peşinde…

Ve “ Zümrüt Yalova” giderek tüm güzelliklerini yitiriyor.

Duyarlı olmakta yarar var değerli okurlar.

Geleceğimizi şekillendiren bizleriz!

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!

(Küçük bir hatırlatma: T.C. Anayasası Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.)