Anton Çehov’un “İsveç Kibriti” adlı öyküsünü tiyatro oyununa uyarlayan “Düşün Tiyatro” ekibi, Yalova Gazetesi İnternet Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Duygu Saral’a sıcak açıklamalar yaptı. Düşün Tiyatro ekibinin yönetmeni Melike Diribaş ve oyuncular kendilerini tanıttı.

“Kadın çalışmalarına ağırlık veriyoruz”

Diribaş, “Bugün burada “Düşün Tiyatro” ekibi olarak bulunuyoruz. Benim adım Melike Diribaş. Grubun yönetmeniyim ve metin uyarlamaları yapıyorum. Teknikte görev alıyorum. Bu yıl da Anton Çehov’un “İsveç Kibriti” adlı öyküsünden uyarladığımız yine aynı adlı “İsveç Kibriti” adlı oyunu oynuyoruz. Arkadaşlarımızla sahneledik. Bir kadın ekibiyiz. Kadın çalışmalarına ağırlık veriyoruz. Oyunun dramaturgisi ile ilgili daha sonra ben yine bir şeyler söylerim. Tanıtım kısmını geçtikten sonra” dedi.

Oyuncu Dilek Akarca, “Merhaba ben Dilek. Uzun zamandır Yalova’da tiyatro yapıyorum. Melike ile beraber çalışıyoruz. Diğer arkadaşlarla da 2 senedir beraber çocuk oyunu yaptık. Tiyatro dışında şu an bir şey yapmıyorum, arkadaşıma mikrofonu veriyorum” ifadelerini kullandı.

Oyuncu Merve Gönenç, “Merve Gönenç ben. Uzun zamandır oldu aslında. 3 yıl oldu herhalde Düşün ’deyim bende ama ilk oyunum benim yetişkin oyunu. Dilek ile birlikte çocuk oyunu yapıyoruz onun dışında. Günlük hayatımda hayatımı idame ettirebilmek için çalıştığım başka bir iş var tabi ki. Tiyatro para kazandıran bir meslek değil Yalova sınırları içerisinde. Bu kadar şimdilik, teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Oyuncu Mevhibe Kaya, “ Merhabalar, ismim Mevhibe Kaya. Öğretmenim. Yönetmenimiz Melike hanımın tesadüf eseri hayatıma girmesiyle Düşün tiyatro ile tanıştım ve bir buçuk yıldır onlarla birlikteyim. Daha önce İstanbul’da bir tiyatro deneyimim olmuştu ama uzun yıllar sonra ilk tiyatro deneyimimi burada yaşadım. Burada olmaktan çok çok ama çok mutluyum” dedi.

Oyuncu Nilay Meriçoğlu, “İsmim Nilay Meriçoğlu. Kimya mühendisiyim. Profesyonel olarak meslek hayatımda şu anda makine operatörü olarak metal sektöründe çalışıyorum. Tiyatro Düşün ile 2011 yılından itibaren aralıklı olarak bir aradayız. Sevgili yönetmenimiz ile çalışma şansı elde ettim ve arkadaşlarımla da tabi ki. Bu yüzden çok mutluyum. Teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.

Oyuncu Tülin Tezcanlı “Adım Tülin Tezcanlı. Ben de Hekimlik yapıyorum. İş yeri hekimliği. Melike ile 1999’da tanıştık. Hayatımda ilk defa tiyatro oynadım. Bu deneyimi yaşamak istemiştim Teşekkür ederim” dedi.

“Tiyatro bizim için amaç değil araç”

Tiyatro topluluğu hakkında bilgi veren yönetmen Diribaş, “ Düşün Tiyatro aslında 1999 yılında deprem nedeniyle bir araya gelmiş topluluk.  Ama 2001 yılından bu yana da aktif olarak tiyatro yapıyoruz. 2007 yılında da tüzel kimliğimizi kazandık. 2007 yılından beri de dernek olarak Tiyatro Düşün adına çeşitli oyunları sahneliyoruz. Derneğin amaçlarından biri repertuar tiyatrosu oluşturmak, düzenli oyunlar oynamak, seyirciyi yeni yazarlar ile buluşturmak, yeni tiyatro akımlarını tanıtmak bizim ilkelerimizin başında geliyor. Tiyatro’nun dışında da sosyal sorumluluk projelerinde de görev alıyoruz ya da biz gerçekleştirip çağrıda bulunuyoruz. Bunu çok önemsiyoruz. Çünkü biz neden tiyatro yapıyoruz dediğimizde aslında bu bizim hayattaki duruşumuzu sembolize ediyor. Tiyatro bizim için amaç değil araç. Kendi sesimizi duyurmamız için bir amaç. Güçlü bir kadın topluluğumuz olduğunu düşünüyorum, aslında bir kadın topluluğumuz yok. Erkek oyuncularla da birlikte sahne alıyoruz. Çok uzun yıllarda çalıştık zaten birlikte. Ama erkekler sanat işlerine kadınlar kadar yakın değiller. Ben bunu sanatın diğer dallarında da görüyorum, deneyimliyorum. Edebiyat toplantılarına gidiyoruz. Erkekler pek katılmıyorlar. Tiyatro gruplarında yoklar. Müzik gruplarına çok az geliyorlar. Kadınlar galiba daha çok söyleyecek sözü var. Daha çok biz varız, buradayız deyip sesimizi güçlü çıkartmak istiyoruz. Özel bir tercih değil ama kadınlar biz buradayız demek istiyorlar” ifadelerini kullandı.

“Gönül desteği bizim için daha önemli”

Oynadıkları oyun sayısından ve salon bulma sorunlarından bahseden oyuncu Akarca, “Dilek Akarca:

2001’den bu yana 23 ayrı oyun oynadık. Onun dışında yaptığımız sosyal sorumluluk projeleri hariç tabi. Ya da kendi içimizde ara ara çocuk oyunları yapmamız da hariç. Sponsorluk arayışına pek girmiyoruz açıkçası. Yalova’da da “böyle bir şeyin olacağını düşünmedik” diye düşünüyorum ben. Peşine de düşmedik. Ufak tefek vermek isteyenlerin de bize zaten katkısı olmuyor. Gönül desteği bizim için daha önemli. Onun dışında Yalova’da bir tiyatro salonu yok çalışabileceğimiz. En son Uğur Mumcu Kültür Merkezi vardı, orası tadilata girdiği için oradaki provaları da durdurmak zorunda kaldık. O yüzden şu an Yaşayan Kentteyiz. Yaşayan Kent’in küçük bir amfisi var burada. Hava güzel olduğun da amfi de, hava yağmurlu ya da çok soğuk olduğunda Merve’nin evinde ya da Merve’nin evi doluysa garajda çalıştık. Umarım önümüzdeki sene böyle olmaz. Çalışabileceğimiz ve oyunu sergileyeceğimiz bir yerimiz olur. Yalova’da aynı zamanda tiyatro oyunlarını sergileyebileceğimiz sadece tiyatro için hazır salon da yok maalesef. Bu anlamda Yalova’nın çok sıkıntılı olduğunu kendi adıma söyleyebilirim. Çok uzun yıllardır Yalova’da tiyatro yapıyorum. Bununla ilgili sıkıntılar yaşıyoruz. Daha da fazla sıkıntılardan bahsetmek istemiyorum” şeklinde konuştu.

“İsveç Kibriti ne acaba diye ve merak uyandıran bir adı var”

Oyunlarına neden “İsveç Kibriti” adı verildiği sorusu üzerine Diribaş, “Biz yeni sezon oynarken çok fazla metin okuyoruz. Metinleri kendi içimizde değerlendiriyoruz ve kendi içimizde karar veriyoruz. Anton Çehov zaten çok önemli bir edebiyatçı, çok önemli bir tiyatro yazarı, çok seviyoruz Çehov’u. Onun öykülerinden daha önce radyo tiyatrosu da yapmıştık, tanıdığımız bir yazar Çehov. İsveç Kibriti adlı öyküsünü de çok beğendik ama uyarlamak istedik. Çünkü İsveç Kibriti denildiğinde hani İsveç Çakısını biliyoruz da İsveç Kibriti ne acaba diye ve merak uyandıran bir adı da var. Çalışmak istediğimizde Çehov’un bu oyunu yazdığı dönem Rusya’sıyla bugün bizim yaşadığımız Türkiye uymuyor. Bu yüzden uyarlamaya gittik. Oyunda da yasa koyucular, yasa uygulayıcılarının bu toplumda nasıl hacim kapladıklarını göstermek istedik aslında. Liyakatlerini göstermek istedik. Ve bir halk karakteri üzerinden bir cinayet hikayesi anlatmak istedik. Halk aslında doğruları gören doğruları talep eden kişiyken sıkıştığı noktada bütün oklar ona çevrildiği noktada korkan ve kendisine zulmedenlere benzeyen bir pozisyona giriyordu. Ama biliyorsunuz ki her zaman bir kurban vardır ve bu kurban zayıf olandır. Bizim oyunumuzda en zayıf olanı halk karakteri olarak seçti yasa uygulayıcılar. Bir cinayet hikayesi, keyifli temposu yüksek, merak uyandıran bir oyun. Herkesi izlemeye davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

“Biz prova yaparken önce kediler izledi”

Oyuna olan ilgiden memnun olduklarını ifade eden oyuncu Merve Gönenç, “Oyuna ilgi… Biz prova yaparken önce kediler izledi. Onların ilgili çok fazlaydı burada. Oyuna ilgi şöyle biz iki perde oynadık, oynayacağız hatta. Yarın ikinci oyunumuzu oynayacağız. İlk oyun günü beklediğimizin çok üzerinde bir ilgi oldu. Tiyatrocular için salonu doldurmak önemli bir şey. Boş salonu oynamak tabi ki oynayacak tiyatrocu dolu olursa daha güzel olur. Biz salon dolmaz diye düşünüyorduk ama salon doldu. Merdivenler dolu, sandalyeler doldu. Salonun kapısına gelip salonun içine giremeyip ikinci oyuna gelmek için söz alanlar oldu. Bunlar çok hoş ve gururlandırıcı şeyler. Yalova’da tiyatro izlemeyi özlemiş bir kitle varmış onu görmüş olduk. Dediğim gibi yarın ikinci oyunumuz var. Umarım Üçüncü, dördüncü, beşinci oyunumuzda da Yalova’da ya da başka illerde başka yerlerde bulabilirsek kendimize salonlar doldurmayı planlıyoruz” dedi.

“Yalova’da genel olarak salon sıkıntısı yaşıyoruz”

Salon sıkıntısı yaşıyor musunuz sorusu üzerine Akarca, “ Evet. Yalova’da genel olarak salon sıkıntısı yaşıyoruz. Yani salon sıkıntısı yaşıyoruz derken tiyatroya uygun salonlar olmadığı için hem de küçük tiyatrolar, bütçesi küçük tiyatrolar olduğumuz için kiralama noktasında da sıkıntılar yaşıyoruz. Yani bir İstanbul için çok fazla olmayabilir buradaki kiralar ama bize açıkçası fazla geliyor. Bu sadece bizim için geçerli değil. Diğer tiyatro gruplar ile de konuştuğumuzda da sohbet esnasında çıkan bir fikir. Aynı zamanda yeterli salonlar olmadığı için doluluk da çok oluyor. İstediğimiz gün de oynama şansımızda olmayabiliyor. Mesela biz Perşembe günü yapmak istiyorduk ama doluydu Perşembe günü. O yüzden Cuma yapmak zorunda kaldık. Yalova’da uzun zamandır tiyatro ile ilgili bence bir sıkıntı var. İşte tiyatro salonu yapılacak denilen yerler var ama bu ne zaman olur tabi bilmiyoruz. Biz elimizden geldiğince bütçeyi kendi aramızda toplayıp, halledip bir şekilde seyirciye ulaşmaya çalışıyoruz. Bu ara İstanbul’a gitmek istiyoruz. Yakın illere gitmek istiyoruz. Sen sormadan söyleyeyim. Oradaki salon kiralarını bilmiyoruz ama ayarlayabilirsek oralarda da oyunumuzu sergilemek istiyoruz sadece Yalova’da kalmak istemiyoruz şeklinde konuşurken yönetmen Diribaş ise, “ Bu konuda ben de bir iki bir şey söylemek istiyorum. Salon sıkıntısı yaşıyoruz tabi ki. Bizim gibi küçük illerde genel olarak da bu sorunun d olduğunu düşünüyorum. Merkezi yönetimlerin ya da yerel yönetimlerin sanat yapan kişiler için yerler yapması gerekiyor. Onların görevi. Vergileri biz bu yüzden veriyoruz. Sanat yapacak hiçbir mekan yok. Olan mekanlar tiyatro salonu değil. Hadi diyelim onu kabul ettik, ücretli. Ne bir belediye ne de valilik yaptığı salondan gelir elde edemez. Bizim için yapması gerekiyor bunları. Ve bunu biz hem merkezi yönetimden hem yerel yönetimden talep ediyoruz. Çünkü hakkımız bu” ifadelerini kullandı.

“Yaşasın sanat, yaşasın tiyatro diyeceğiz”

Ekip olarak yol haritasından bahseden Diribaş, “Bazı sıkıntılardan bahsettik. Salonumuz yok dedik. Oyuncularda sıkıntı yaşıyoruz dedik ama sanat her şeye rağmen devam edecek. Yeryüzünde son insan kalana kadar tiyatro yapılacaksa biz de Yalova’da her türlü sıkıntıya rağmen tiyatro yapmaya devam edeceğiz. Çünkü en başta da dediğim gibi bizim söyleyecek sözümüz var. Biz bu sözü en güçlü sesimizle bağıra bağıra söyleyeceğiz. Yaşasın sanat, yaşasın tiyatro diyeceğiz” dedi.

“Tiyatro’nun ismini “Düşün Tiyatro” olarak belirledik”

Tiyatro ekibi sloganları olan “Yaşanılası Bir Dünya İçin Rolünü İyi Oyna” ifadesini hep bir ağızla söylerken, Tiyatro’nun ismine nasıl karar verildiği ile ilgili yönetmen Diribaş, “ Düşün Tiyatro’nun biz isim çalışmasını yaparken haftalık bir workshop yaptık. Ve beyin fırtınası usulüyle masa başında toplantılar gerçekleştirdik. Tam zamanlı ve yoğun katılımlı. Tiyatro’nun ismini “Düşün Tiyatro” olarak belirledik. İsim belirlerken bir de vizyon, misyon çalışması yaptık aynı dönemde. Orada vizyon çalışmasında bizim Düşün Tiyatro grubunun sloganı ortaya çıkmış oldu. “Yaşanılası Bir Dünya İçin Rolünü İyi Oyna” Bizim hem vizyonumuz hem de sloganımız olarak devam ediyor. Vizyonlar biliyorsanız gerçekleştiğinde an sıfırlanır ve yeni bir vizyona geçilir biz de o yaşanılası dünyayı gerçekleştirmek için devam edeceğiz. Yeni bir vizyon için” şeklinde konuştu.

“Önümüzdeki sezon için repertuar araştırmasına gireceğiz”

Hakhan, Terliklerinden Kurtuldu! Hakhan, Terliklerinden Kurtuldu!

Tüm oyunların neden kadınlardan oluştuğu konusuna açıklık getiren Diribaş, “Düşün Tiyatro’nun resmi olarak 33 üyesi var. Herhalde 53’te gönüllüsü var. Bu 33 üyede kadın erkek eşitliğimiz var ama seçtiğimiz oyuna ve çalışma dönemlerimize göre biz bu projede kadın ekibi olarak görev aldık. Önümüzdeki sezon seçeceğimiz oyun ve oyuncularımızın uygunluk durumuna göre farklı bir konseptle karşınıza çıkabiliriz. Bizi yoğun bir yaz bekliyor. Önümüzdeki sezon için repertuar araştırmasına gireceğiz. Yerli oyunları tarayacağız. Yabancı oyunları tarayacağız. Antik oyunlar, klasik oyunlar, modern oyunlar... Yoğun bir dönemimiz var. Oyun taraması yapacağız ve yeni sezon için yeni bir oyunla tekrar karşınıza çıkacağız” ifadelerini kullandı.

“Birkaç görüştüğümüz festival var”

Gelecek planlardan bahseden Gönenç, “Bir tane festival var görüştüğümüz. Birkaç görüştüğümüz festival var. Oyunu festivallere götürmek istiyoruz. Yazın bir de öyle bir yoğunluğumuz olacak. Benim ilk festivalim olacak. Sizleri bilmiyorum. Bir de onun yoğunluğu da olacak.  Büyük ihtimalle oradan besleneceğimizi de düşünüyorum ben. Çünkü Yalova’da birkaç tane ekibin yılda birere ya da iki kere taş çatlasın üç kere yaptığı oyun dışında biz pek fazla burada sanata doyamıyoruz. Festivallere gitmek, farklı oyunlar,  farklı ekipleri izlemek, onlarla etkileşim içinde girmek te büyük ihtimalle kış için önümüzdeki dönem için bizi daha fazla büyütecek ve farklı bölgelere çekecek diye düşünüyorum.  O yüzden biraz besleneceğiz festivallere gidip.” dedi.

Muhabir / Duygu Saral

Kameraman / Göktuğ Doğukan Yüksel

Editör: Rümeysa Şahin