GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Konuya girmeden önce, T.C. Anayasası Madde 2’ yi hatırlayalım:

“ Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

Günümüzde, ülkemizin her yerindeki adliye binalarında ve duruşma salonlarında “Adalet Mülkün Temelidir” diye yazılıdır.

Burada geçen “Mülk” kelimesi Arapça bir kelimedir ve "devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke” anlamlarına gelir.

Kısacası bu cümlenin tam anlamı "Adalet devletin (egemenliğin) temelidir” şeklindedir.

Bu cümle ile anlatılmak istenen, bir devletin ya da düzenin esasının adalet olduğudur.

Bu söz Hazreti Ömer’ e aittir.

Klâsik anlamıyla adalet, hem bir durumu, hem de insanların davranışlarını tanımlar ve kapsayıcı bir nitelik taşır.

Böyle olduğu için klâsik adalet kavramı hem ahlâkî, hem de dinsel bir anlama sahiptir.

Adalet kavramı yalnızca örf ve âdete, hukuka ve yasalara uygunluktan ibaret görüldüğü takdirde, bir ahlâkî kavram olma niteliğini kaybeder.

Oysa adalet, en yüce, nesnel ve mutlak değerin anlatımı olarak, insanın davranışını ahlâkî açıdan inceleyen ve eleştiren bir düşünceyi içerir.

Hukukî düzen, ancak zayıfları koruyucu bir güvenlik düşüncesine dayanıyorsa adaletlidir.

Ancak, hukuk adalete hizmet ederse de onu tam ve eksiksiz bir biçimde gerçekleştiremez.

Örneğin yasaların genelliği ile onların uygulanacakları olayların özelliği arasında belirgin bir fark ve sürekli bir gerginlik vardır. Çünkü yasal düzenlemeler, kapsadıkları olayları, ancak bu tipik özellikleriyle ele alırlar. Bu nedenle yasaların somut olaya uygulanması sürecinde, tamamlayıcı bir öğe olarak hakkaniyet göz ardı edilemez.

Hakkaniyet, yasa uygulayıcının bakışını somut olayın tipik olmayan özelliğine yöneltir.

Yasanın genelinde noksan olanı, uygulamada düzeltici bir yaklaşımla tamamlamak, adaletin gereğidir.

Adaletli davranış, herkese hak ettiğini verme hususundaki bir iradeden kaynaklanan davranıştır.

Adalet kavramı, her toplumda, her dinde farklı şekillerde dile getirilse de, dünyada insanın var oluşundan itibaren en önemli olgulardan biri olarak kabul edilmiştir.

Adaletin olmadığı en küçük topluluklardan tutun en büyük devletlere kadar her kurum gün gelip çökmeye mahkûmdur.

Yeri gelmişken büyük düşünürlerin ve topluma mal olmuş önemli şahsiyetlerin adalet ile ilgili bazı özlü sözlerini hatırlayalım:

“Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.” ( M. Kemal Atatürk)

“Bir sırrı saklayarak adalete zarar vermektense, adalet uğruna zarar görmeyi tercih ederim.” (  Beethoven)

“Adaletin olmadığı yerde ahlâk da yoktur.” ( Montaigne)

“Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir.” (Pascal)

“Mühendislik hesaplarına uyulmadan yapılan bir bina nasıl yıkılırsa, edebî bir kanun olan adaletten mahrum bulunan imparatorluklar da öylece çökerler.” (Lacordaire)

“Ülkeler kılıçla alınır, ancak adaletle korunur.” (Timurlenk)

“Adalet, halkın gıdasıdır. İnsan ona daima muhtaçtır.” (Chateaubriand)

“Adalet dünyadan kalkarsa, insan hayatına değer verecek bir şey kalmaz.” (İ. Kant)

“Ahlâkî nizam, adalet sayesinde kurulabilir ve hiçbir şey onsuz devam edemez.” (Lacordaire)

“Geç kalan adalet adaletsizliktir.” (Walter Savage Landor)

“Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.” (Eflatun)

“Bir duruşmada tek tarafı dinleyerek verilen karar doğru olsa bile, hiçbir zaman adil olamaz.” (Seneca)

“Adalet nedir? Ağaçları sulamak... Zulüm nedir? Dikenlere su vermek...” (Mevlana)

“Birinin gerçek yüzünü görmek istiyorsan, Kendisine hiçbir iyiliği dokunmayan birisine nasıl davrandığına bak.” (Paulo Coelho)

“Bir rejim; halkın adalete inanmaz bir noktaya gelince, o rejim mahkûm olmuştur.” “(Montesquieu)

“Nerede güzel eserlerden oluşmuş uyum vardır, orada adalet ve erdem hüküm sürer.” (Konfüçyus)

“Adalet evrenin ruhudur.” (Ömer Hayyam)

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.