GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Bu gün, “ Alfabe değişikliği sonrasında gençlerimiz cahil bırakıldı; bunun için harf devriminin yapıldığı 1928 yılından önceki metinleri okuyamıyorlar “ iddiasını ele alalım.

Osmanlı’ da 1928 yılında okuma- yazma oranları son derece düşüktü.

Örneğin, 1927 sayımına göre; kadın nüfusta okuryazar oranı bazı kentlerimizde şöyleydi:

Bitlis’ te % 0.13,(binde 13)

Van’ da % 0.16, (binde 16)

Amasya’ da % 0.22 (binde 22),

Gümüşhane’ de % 0.37,(binde 37),

Mardin’ de % 0.44 ( binde 44),

Sinop’ ta % 1.04 ( binde 1.04),

Malatya’ da % 1.05 ( binde 1.05),

Kayseri’ de % 1.57( binde 1.57),

İzmir’ de % 11.89( binde 11.89),

İstanbul’ da % 36.97 ( binde 36.97) idi.

1927 sayımına göre; genel nüfusta okuryazar oranı bazı kentlerimizde şöyleydi:

Hakkâri’ de % 1.85( binde 1.85),

Van’ da % 1.92( binde 1.92),

Amasya’ da % 2.29 ( binde 2.29),

Kars’ ta % 3.97( binde 3.97),

Erzurum’ da % 5.04( binde 5.04),

Antalya’ da % 6.89 ( binde 6.89),

İzmir’ de % 21.22 ( binde 21.22),

İstanbul’ da % 45. 48( binde 45.48) idi.

Kısacası 1928 yılında Türkiye’ de okuma yazma oranları kadınlarda yüzde 3, erkeklerde ise yüzde 7 kabul edilebilir. ( Sinan Meydan, Cumhuriyet Tarihi Yalanları,  s. 422)

Yani toplumun yüzde 90’ ı zaten Arap alfabesi de dâhil hiçbir alfabeyle okuma yazma bilmiyordu.

“Yeni Türk alfabesi kabul edildi, toplum eski metinleri okuyamaz oldu” iddiası doğru değildir.

Harf Devrimi yapılmasaydı ve Türk harflerine geçilmeseydi de Türk gençleri günümüzde yine 100-150 yıl önceki metinleri anlayamayacaklardı.

Metinleri okuyacaklar ama o Arapça ve Farsça sözcüklerinin anlamlarını bilmedikleri için okuduklarından bir şey anlayamayacaklardı.

Akla gelen bir soruyu da sormak gerekiyor: Harf Devrimi’ nden önce Osmanlı, neden askerî, teknolojik, kültürel, hukuksal konularda Batı’ nın ya da çağdaş dünyanın neden çok gerisindeydi?

Buraya merhum Prof. Dr. Halil İnalcık’ tan küçük bir anekdot/ hikayecik koyalım:

“Delikanlı heyecanla ayağa kalkarak dedemizin mezar taşını okuyamıyoruz dedi! Sordum Yozgat'ın köyündenmiş. Dedenin mezar taşı var mı dedim, yok dedi. Bak delikanlı dedim, senin köylü dedene mezar taşı dikmek Osmanlı'da kimsenin aklına gelmez idi. O hat işi mezar taşları Saray, Saray çevresi, devşirme paşalar ya da mollalar içindir.

Anadolu köylüsünün çoğunun bırakın mezar taşı, mezar yeri dahi bilinmezdi. Kim bilir hangi cephede, hangi siperde can verip kefensiz defnedilirlerdi. İmparatorluğun askeri yükünü çekerdi onlar! “

 Bugünlük de bu kadar.

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.