GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Osmanlı güçlüyken bir sorun yoktu.  Ancak, arka arkaya girilen savaşlar Osmanlı Devleti’ni yıpratmaya başlayınca,  İstanbul, karadan ve denizden tehditlere açık hale geldi. Koskoca Osmanlı Padişahı, başkentindeki sarayında, denizdeki bir geminin top atışından korkar oldu.

Başkent, ülkenin en güvenli yeri olması gerekirken en güvensiz kenti oldu; en son düşman eline düşeceği yerde, en önce işgale uğradı.

Ülkeye egemen olması gereken başkentin kendisi boyunduruk altına girdi.

Artık, Anadolu içlerinde yeni bir başkent aramak tarihi bir sorumluluktu.

Ancak, başkentin Anadolu içlerine taşınması fikri, Millî Mücadele’de ortaya çıkmış değildir.

Daha önce de bu fikir sık sık gündeme gelmişti. Örneğin, Genç Osman diye bilinen 2’nci Sultan Osman (1604- 1622) da, başkenti İstanbul’dan Anadolu içlerine nakletmeyi düşünmüştü.

Her şeye rağmen, İstanbul sonsuza kadar payitaht kalacakmış gibi görünüyordu. Ne var ki ilk tokat, 93 Harbi olarak da bilinen 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı’nda patladı.

Doğu’da Erzurum, Batı’da Yeşilköy’e kadar gelen Ruslar, Osmanlı Devleti’ne felâketli bir barış antlaşması dikte ettirdikten sonra askerlerini geri çektiler.

Ama Osmanlı başkentinin karadan tehdit edildiği açıkça görüldü. İstanbul’un, artık güvenilir bir kent olmadığı ortaya çıkmıştı.

Arkadan Balkan Savaşı başladı. Kasım 1912’de, Bulgarlar Çatalca’ya kadar geldiler.  Herkes Bulgar ordusunun sabah akşam İstanbul’a gireceğini düşünüyordu. Can kaygısıyla panik başladı. Müslüman halkın bir kısmı Anadolu’ya geçti.  Başkentin yağma edileceği söylentileri yaygınlaşınca, yabancı elçililer, vatandaşlarını korumak için kolları sıvadılar. İstanbul’daki Hristiyanları korumak amacıyla, yabancı savaş gemileri 17 Kasım 1912’de Galata ve Beyoğlu semtlerine asker çıkardılar. Osmanlı başkenti bir bakıma yabancıların gözetimine girdi.

Hesapta İstanbul’da, yani Osmanlı’nın başkentinde bir Padişah ve bir Hükûmet vardı.

Balkan Savaşı’nda, Bulgar ilerlemesi karşısında, Padişahı ve hükûmeti İstanbul’dan Bursa’ya taşımak söz konusu oldu. Bulgar saldırısı Çatalca’da durdurulunca buna gerek kalmadı. Ama başkent İstanbul’un güvenilir bir kent olmadığı, her an bir saldırıya açık bulunduğu iyice anlaşıldı.               

Osmanlı Devleti’nin başkentini Anadolu içlerine taşıma fikrini ilk defa ciddi bir biçimde gündeme getiren kişi, Osmanlı Yardım Heyeti’nde bulunan Alman Generali Goltz (Golç) Paşa’dır. O,  1897’de şöyle demişti:

“ Osmanlı İmparatorluğu’nu köklü reformlarla kurtarmak isteyecek bir büyük hükümdarın, başkenti Türkçe ile Arapça' nın sınırı üzerinde bir yere, mesela Konya’ya veya Kayseri’ye, hatta belki de daha güneye bir yere nakletmesi gerekecektir.

...İstanbul’u savunmak çok zordur. İstanbul’u karadan ve denizden savunmak için buraya çok büyük sayıda asker yığmak gerekir ki, bu doğal bir yığınak olmaz.

Kenarda kalmış İstanbul, hem karadan, hem de denizden saldırıya açıktır. İstanbul’un savunulabilmesi için olağanüstü büyük miktarda askeri burada tutmak gerekir. Ayrıca, İstanbul’da kalacak hükûmet, Asya topraklarıyla da yeterince ilgilenemez.

İstanbul, hükûmetin çalışma yeri olamaz. Osmanlı Devleti’nin çöküşü, gerçekte Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u başkent yapmasıyla gizlice başlamıştır.”

Burada, Alman Generali biraz ileri gitmiştir. Doğrusu İstanbul’un stratejik konumu sebebiyle savunulması çok zordur ama Osmanlı Devleti’nin çöküşünü, Fatih’in İstanbul’u fethine kadar götürmek, doğrusu pek inanılır ve mantıklı bir yaklaşım değildir.

Bu teklif, o zamanlarda da büyük gürültü koparmıştı. Lehte ve aleyhte çok konuşmalar yapıldı, yazılar yazıldı. Kütahya eski Milletvekili Gazeteci Ahmet Ferit Tek Bey de, başkentin Anadolu içlerine taşınmasından yanaydı. Ona göre, Kayseri yakınında “Osmaniye” adıyla yeni bir başkent kurulmalıydı. Bunu gerçekleştirmek için de üç ya da dört yılın kâfi olacağını söylüyordu.

Osmanlı başkentinin İstanbul’dan Anadolu içlerine taşınması konusunda bir öneri de 1919 yılında İngilizlerden geldi. İngilizler, Osmanlı başkentini Anadolu’ya kaydırmak istiyorlardı. Asıl amaçları ise Türkleri İstanbul’dan atmaktı. İlk düşünülen yer de Bursa’ydı.

(DEVAM EDECEK)

***

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!