Yalovamızın girişlerinde hepinizin dikkatini çekmiştir “Çiçek Kenti Yalova’ya Hoş Geldiniz” ya da Yalova’nın bir çiçek kenti olduğunu belirten sözlerin yazılı olduğu tabelalar vardır. Altında da belediye başkanının adı yazar hatta.

Bu hafta beni derinden üzen bazı düzenlemeleri ele almak istedim. Yalova, birçok özelliği bünyesinde bir arada bulunduran butik bir şehir. “Çiçek Kenti” etiketi de bu özelliklerden bir tanesi. Peki bu etiket sadece laf olsun diye söylenmiş bir etiket mi? Tabi ki hayır. Kentimizde süs bitkileri ve kesme çiçek üretiminde kayda değer rakamlar söz konusu. Örneğin, Yalova’da yıllık üretim kapasitesi yaklaşık 160 milyon adet olarak açıklanmış olup, bu rakam Türkiye’deki üretimin yaklaşık %10’una karşılık gelmektedir. Ayrıca, Yalova’dan yaklaşık 30 ülkeye ihracat yapıldığı, üretilen süs bitkileri çeşit sayısının 3500’e ulaştığını sektördeki dostlarımızdan öğrenmekteyiz. Bu verilere bakınca Yalova, gerçekten “çiçek üretiminde söz sahibi” bir kent diyoruz.

Bu güçlü üretim altyapısına karşılık son günlerde düşündürücü bir tablo ile karşı karşıyayız. Yapılan kavşak ve refüj düzenlemelerinde, daha önceden çiçekle donatılmış alanlarda bitkisel zenginliği olmayan, sadece taş, çakıl, suni öğelerle peyzaj yapılan düzenlemeler yapılmakta. Ve bu tercih, hem şehrin girişine koyduğumuz tabelalarla hem de üretim kimliğimizle çelişmekte.

Yalova’nın “çiçek kenti” kimliği, sadece üretim rakamlarıyla değil, sokaklarında, caddelerinde, kavşaklarında, refüjlerinde gözle görülür bir çiçekliliğe sahip olmasıyla da desteklenmeli. Bir kavşağa konulan rengarenk çiçekler, şehrin kendini tanıtma biçimidir. “Ben çiçek kentiyim” diyen bir şehirde, çiçekten vazgeçip taş-çakıl peyzajına dönmek imaj açısından kötü bir görüntü ortaya koyuyor.

Şehirde üretilen çiçek-süs bitkisi bolluğu, kamu mekânlarında kullanıldığı ölçüde ekonomik ve sembolik bir döngü yaratır. Ürettiğimiz çiçekler sadece ihracata değil, kendi kentimizin estetiğine de hizmet ederse, sanayi-ticaret ve kent estetiği arasında bir bağ kurulmuş olur. Ama eğer kavşaklarda taşlar, çakıllar öne çıkıyorsa, yerelde üretimin kent mekanına yansıması zayıflamış demektir.

Renkli çiçeklerin ve bitkilerin yalnızca görsel değil; psikolojik bir etkisi de vardır. İnsanlar yeşille, çiçekle çevrili mekânlarda daha huzurlu hisseder. Kavşaklarda taş-çakıl kullanımı belki bakım-işçilik açısından avantajlı olabilir; ama bunun “yaşanabilir kent” açısından eksileri de vardır. Çiçek yerine taş koymak, kent mekanının canlılık düzeyini düşürebilir.

Yalova Belediyesi’nin tercih ettiği “bitkisel olmayan (veya az bitkili) kavşak peyzaj modelleri”, az önce de dediğim gibi ekonomik ve bakım kolaylığı gerekçesiyle yapılıyor olabilir. Ancak her kavşak, kendi içinde bir vitrindir. “Burada üretim yapan kent var” diyebilmek için, kavşaklarda çiçeklere yer verilmesi bir fırsattır. Bu fırsatı kaçırmak, sadece estetik değil, tanıtım açısından da kayıptır.

Yalova, süs bitkileri ve çiçek üretiminde önemli bir şehir. Bu başarı sadece tarımsal alanda değil, şehir mekanlarında da görünür olmalı. Kavşaklarda çakıl taşlarıyla yapılan düzenlemeler kısa vadede pratik görünebilir; ancak uzun vadede kent kimliği, estetik algısı ve üretimle kent arasındaki ilişki açısından işlevsel olmayabilir. “Çiçek Kenti” diyorsak, kavşaklarımız da çiçekle konuşmalı; taşların rengine değil, çiçeklerin rengarenk dokusuna bakmalıdır.

Yalova Belediyesi’ne önerim şudur; Yalova’nın çiçek üretim gücünü sadece seralarda tutmayın; şehir mekanlarına taşıyın. Çakıl taşları iyi olabilir ama “çiçek yerine” olmamalı. Yalova’nın “Çiçek Kenti” imajı için yapılan çalışmalar bir kez daha gözden geçirilmeli.