GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Birinci Dünya Savaşı’ nda 1914- 1916 yılları arasındaki Çanakkale Muharebeleri, dinsel anlamda bir çatışma alanı değildir. Zira Osmanlı Ordusu sadece Müslümanlardan, İtilâf Devletleri birlikleri de, sadece Hristiyanlardan oluşmuyordu. İtilâf askerleri içinde Müslümanlar ve Museviler olduğu gibi, Osmanlı ordusunda da gayrimüslim vatandaşlarımız vardı.
Tarihi bir gerçektir: Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Müslümanların tamamının vatansever olduğu söylenemeyeceği gibi; Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde yaşayan gayrimüslimlerin tamamının hain olduğu da asla söylenemez. Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler içinden, çoğunluk Müslüman Türk kadar vatanına bağlı, hatta bu topraklar için seve seve can veren pek çok insan çıkmıştır, çıkmaktadır.
Konuyu örnekleriyle açıklıyorduk, kaldığımız yerden devam edelim.
Rum asıllı Yüzbaşı Sokrat İncesu, Çanakkale ve Süveyş Muharebeleri’ ne katılmış. Başarılarından dolayı madalya ile ödüllendirilmiş. Sokrat İncesu, savaşın bütün dramlarına tanık olmuş; Kirte’ de yaralanmış, hastahaneye getirildikten ancak 3 gün sonra kendine gelebilmiş.
Enver Paşa, Çanakkale cephesini ziyarete geldiğinde, Yüzbaşı Sokrat’ın yaralandığını duyduğunda, üzüntüsünü ve heyecanını gizleyemeyerek, “Eyvah, yoksa bizim Sokrat mı?” diyerek, hastahaneye ziyaretine koşmuş.
Yüzbaşı Sokrat, 1964 yılında, “Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale- Arıburnu Hatıralarım” isimli kitabını yayınladı. Aynı hatıralar, 2001 yılında, İstanbul’da, Arma Yayınevi tarafından yayınlanan “Çanakkale Hatıraları “ isimli kitabın 1’inci cildinde de yer aldı. Yüzbaşı Sokrat, hatıralarının sonunda diyor ki:
"…Çanakkale, Gelibolu, Kanlısırt, Arıburnu, Kirte, Seddülbahir ve Birinci Dünya Savaşı’na sahne olan Çanakkale harp sahalarını gezmek ve binlerce isimsiz vatan şehidinin yattığı bu mübarek toprakları ziyaret ederek ruhlarına bir Fatiha okumak her Türk’ün bir vecibesi ve yurt vazifesi olmalıdır.”
Çanakkale cephesinde Ertuğrul Bataryası Komutanı Topçu Yüzbaşı Sarkis Torosyan var. Çanakkale Muharebeleri’ nde gösterdiği başarıdan dolayı rütbe kıdemi almış; Başkomutan Vekili Enver Paşa tarafından “Devlet-i Âliyye-i Osmaniye Harp Madalyası” ile ödüllendirilmiş.
Yüzbaşı Torosyan çok dramatik bir hayat yaşamış. İlgi duyanların Prof. Dr. Ayhan Aktar’ ın hazırladığı “ Yüzbaşı Sarkis Torosyan Çanakkale’ den Filistin Cephesi’ ne” adlı kitabı okumalarında yarar var.
Türk askeri denince, akla hemen “Mehmetçik” gelir. Ama unutmayalım: Mehmet ile omuz omuza çarpışmış, vatan şehidi gayrimüslim vatandaşlarımız da var.
 Çok önemli bir noktayı da hatırlamamız gerekiyor. Cephede bunlar olurken, cephe gerisi de farklı değildi!
Bir süre önce, Dr. Rıfkı Kamil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi’ne bir defter bağışlanmış. Defter, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Çankırı Kâtibi Cemal Oğuz Bey’e ait… Bu defterlerde yazılanları okuyunca anlıyoruz ki, 1’inci Dünya Savaşı içinde, Çankırı’da bulunan kadınlar bir araya gelerek, cephede savaşan askerlere giysi yardımı yapmışlar. Yardım yapanların kimlikleri Cemal Oğuz Bey’e ait defterlere kaydedildikten sonra, toplanan yardımlar Ankara’da bulunan 5’inci Kolordu Komutanlığı’na verilmiş. Yardımda bulunan, Çanakkale Muharebeleri ‘nde cephedeki askerlere çorap ve kazak gibi giysi gönderen 150 Çankırılı kadının 20’si Ermeni ve Rum… Cemal Oğuz Bey’in defterinde isimleri yer alan Rum ve Ermeni kadınların bazıların adları şöyle:
"Rum Mahallesi’nden Kayserili Lazari, Kayserbey Mahallesi’nden Terzi Anastas’ın annesi Elenko, Andonoğlu Taklis’in eşi Sofi, Bülbül Andon’un eşi Fesligan, Kefserbey Mahallesi’nden İvan oğlu Bodrumus’un kızı Kiraki, Koca Yorgi’nin oğlu Yanko’nun eşi Teodora."
Yazılanlardan, Anadolu insanının Türk’ü, Rum’u ve Ermeni’si ile yokluk içinde nasıl bir araya gelebildiğini görüyoruz. Bu belge, ortak vatan bilincinin en güzel örneğidir!
***
Yazıya,  “1915 Çanakkale Muharebeleri, dinsel anlamda bir çatışma alanı değildir” demekle ne demek istediğim herhalde şimdi daha iyi anlaşılmıştır. 
Ancak, bugünden düne baktığımızda, bir konuyu da göz ardı etmemek gerekir: Türk Milleti, Birinci Dünya Savaşı sırasında ayrılıkçı Ermeni çetelerinin; Kurtuluş Savaşı sırasında: Yunanlılarla işbirliği yapan bazı ayrılıkçı Rumların, Özellikle Fransızlarla işbirliği yapan bazı ayrılıkçı Ermenilerin, İngilizlerle işbirliği içinde bazı Müslüman etnik unsurların yaptıklarını da unutmamıştır.
Atatürk, millet kavramını aynen şöyle tanımlar:
“Zengin bir hatıralar mirasına sahip bulunan; beraber yaşamak konusunda ortak arzu ve istekte samimi olan; sahip olunan mirasın korunmasına beraber devam etmek hususunda iradeleri ortak olan insanların birleşmesinden meydana gelen topluma millet denir.”
Bu tanımın içinde etnik ırk, din birliği ya da ümmet anlayışı öne çıkmaz. Bunun en güzel örneğini de Çanakkale Muharebeleri tüm dünyaya göstermiştir! Bu ülke için can vermekten kaçınmayan tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum, nur içinde yatsınlar.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.