GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

İçinde yaşadığımız dünyaya ne kadar iyi bakıyoruz? Nüfus artışı, kentleşme, çevre kirliliği derken bugün doğada görülen tahribatın ana sorumlusunun insan olduğu görülüyor. Bu nedenle dünyayı yaşanılabilir bir yer yapmak yine bize düşüyor.

Özellikle de çocukluk döneminde kazanılan çevre bilinci, gezegene duyarlı bir toplumun inşasında kilit rol oynayabilir.

Doğa sevgisi ve çevre bilincine sahip çocuklar, sürdürülebilir bir geleceğin mimarları olacaklar. Peki, bunu başarmaları için onlarla konuşmaya nereden başlamalıyız? Çocuklarda çevre bilinci oluştururken nelere dikkat etmeliyiz?

Eğitim önce ailede başlar.

Çevreye duyarlı çocuklar yetiştirmek, anne babaya düşen önemli bir sorumluluktur.

Okul öncesi dönem ve ilkokul döneminde çocuklara yaklaşım geleceğin tohumlarını atar.

Hepimiz doğar doğmaz ailelerimizin ve bakım verenlerimizin davranışlarını gözlemleyerek, ardından da taklit ederek öğrenmeye başlıyoruz. İşin sırrı özellikle ailelerin ve bakım verenlerin çevre bilincine sahip, çevresine duyarlı bireyler olarak güçlü birer rol model olmalarıdır. Kitap okuma alışkanlığı edinmekten çevresiyle iletişim kurma becerilerine kadar her çocuk önce ailesinden gördüklerini uygular. Bu esnada çocuklara örnek olmak ve gayretlerini desteklemek çevre bilincinin doğal yollardan kazanılmasını sağlar.

Okul öncesi dönemdeki çocuklar aile ortamı içerisinde ilk sosyal deneyimlerini kazanmaya başlarlar.

Onlar çok iyi bir gözlemcidir.

Bu noktada çocuklarına çevre sevgisi aşılamak isteyen anne, baba veya bakım veren kişiler çok iyi bir rol model olmak zorundalar.

Anne, baba veya bakım verenler, rollerinin de yavaş yavaş benimsendiği okul öncesi dönemde çocuklarıyla doğada bolca zaman geçirmeli. Elleri toprağa değerek büyüyen çocuklar tohumun toprakta nasıl dönüştüğünü görebilir. Ona bakım verdiğinde çimlenip büyüyebileceğini yaşayarak öğrenir. Böylece ihtiyacı karşılamak, korumak, bakım vermek ve sabretmek gibi değerler de doğal bir akışta çocuklara aşılanmış olur.

Uzun vadede doğaya zarar veren tüketici alışkanlıklarımızı da ele almamız gerekir. Özellikle alışveriş listesi oluştururken “Buna gerçekten ihtiyacımız var mı, yoksa sadece istediğimiz için mi alıyoruz?” gibi sorularla ailecek tartışılıp karar verilen bir satın alma kültürü oluşturmak oldukça önemli. Bu kararı sonuçlarıyla birlikte küçük yaşlarda muhasebe etmeye başlayan çocuklar bilinçli birer tüketici olma yolunda ilerleyeceklerdir.

Satın alıp kullanıp attığımız bir ekonomi alışkanlığından, alışkanlıklara yönelmeliyiz.

Annelerimizin boyumuz uzadıkça açtığı pantolon ve etek boylarını, dizleri yıprandıkça yamadığı eşofmanları, küçülenleri elden ele değiştirdiği kıyafetleri hatırlayın. Bunlar kültürümüzün en güçlü yanları. Elbette bizler de geçmişte yaşadıklarımızı aynen yaşamayacağız ama tutumlu olmayı da çocuklarımıza öğretmek zorundayız.

Daha sade bir yaşam tarzı bir kültüre dönüştürülebilir.

Çevre konusunda öğretmenler de duyarlı ve örnek olmak zorundalar.

Doğa okul dışı öğrenme alanı olarak tercih edilebilir.

Öğrencilerin doğadan ilham alarak modeller geliştirebilmelerine alan açılabilir.

Doğanın bizim için önemi çocuklara anlatılabilir.

Dünyayı tanıyıp sevmek için onlara sorumluluklar vermek gerekebilir.

Çevre bilinci çocuk yetiştirme konusunda çok önemlidir ve bunun farkında olmak gerekir.

Doğanın önemi ve çevre etiği odağında bizden sonraki nesillere karşı da sorumlu olduğumuz açık. Bu sorumluluğa dair farkındalığı deneyimsel bir süreçle çocuklara aktarmamız gerekir. Ailede başlayan bu kültürel süreç, okulda da aile, öğrenci ve uzmanlarla iş birliği içerisinde sürdürülmelidir.

Sık sık yazarım. Okullarda belirli zamanlarda doğal hayat ile ilgili belgeseller öğrencilere ders olarak gösterilmeli…

Öğrenciler bu belgesellerde değişik topluluklardaki doğal hayatı ve yaşam zorluklarını görüp anlayınca hayata ve doğaya bakacaklardır.

Hali vakti yerinde, geniş bir bahçe içinde evi olan bir tanıdığımın ilkokul birinci sınıfına giden bir kızı var. Ona bir ağaç fidanı verdim ve tarif de ederek bu fidanı kızının evlerinin bahçesinde bir yere dikmesini ve takip etmesini önerdim. Bana tamam dedi ama sonra duydum ki fidanı atmış. Oysa bir kişinin kendi eliyle diktiği bir ağaçla birlikte büyümesi önemli bir olaydı. Ama anlatamadım.

Umarım amacım ve ne demek istediğim anlaşılmıştır.

Gününü aydınlık ve esenlik dolu olsun.

Ne Mutlu Türk’ üm Diyene!