1887 yılında, Japon İmparatoru Meiji’nin yeğeni Prens Akihito Komatsu, bir Avrupa gezisi dönüşünde İstanbul’da dönemin Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamit’i ziyaret etmişti. Prens Komatsu’nun yeğeni olan İmparator (Mikado) Meiji tarafından Sultan Abdülhamit’e en yüksek derece olan “Büyük Krizantem Nişanı” hediye olarak gönderilmişti.
Sultan Abdülhamit, bu ziyarete bir karşılık vermek istiyordu. O dönemde hızla güçlenen Japonya ile iyi ilişkiler kurulması, iki İmparatorluğun da ortak tehdidi Rusya’ya iyi bir gözdağı verecekti. Ancak, bu ziyaretin ikinci bir nedeni daha vardı. Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtan İngiltere’ye de bir gözdağı vermek gerekiyordu. Bu nedenle, yol boyunca (çoğu İngiltere’nin sömürgesi olan) Müslüman ülkelere de uğranacak, onlarla diyalog ve ilişkiler geliştirilecekti.
Hint ve Pasifik Okyanuslarında dalgalanacak Osmanlı bayrağı, oralarda yaşayan Müslüman halka karşı önemli bir güç gösterisi olacaktı. İngilizlerin Osmanlı Padişahı Halife’nin Müslümanlar üzerinde bir söz hakkı olmadığına dair propagandaya, onların kendi sahasında “Sancak” gösterilerek cevap verilecekti.
Uzakdoğu’ya bir gemi gönderilmesine karar verildikten sonra, sıra geminin seçilmesine gelmişti. İlk akla gelen, bu gezi için modern bir geminin görevlendirilmesiydi. Ancak, o zamanki şartlarda sadece kömürle hareket edebilecek bir geminin masrafını karşılayacak bütçe mevcut değildi. Bu sırada Haliç’te bir şamandıraya bağlı bekleyen Ertuğrul Firkateyni, hem makine hem de yelken donanımlıydı. Ancak, geminin makine ve kazan donanımı bu geziyi kaldırabilecek güçte değildi. Ne var ki, tüm olumsuz raporlara rağmen, göreve Ertuğrul Firkateyni seçildi.
***
Ertuğrul Firkateyni 1854 yılında, Kırım Savaşı sırasında Taşkızak Tersanesi'ne sipariş edilmiş, 1855 yılında omurgası kızağa konmuştu. Tam arma yelken donanımlıydı. İleride makine monte edileceği düşünülerek kıçında uskur yuvası yapılmış;1863'te deniz indirilmişti. 1864 yılında İngiltere’de Glasgow tersanelerinde Ertuğrul’a 2200 beygir gücünde, 2 silindirli bir buhar makinesi, 2 kazan ve bir de şaft monte edilmiş; Makinenin ihtiyacını karşılayacak kadar kömür deposu oluşturulmuştu. İstanbul'a gelişinden sonra da Girit harekâtına katılmış, ancak onun da kaderi Haliç'e hapsedilmek olmuştu.
Sefere hazırlandığı sırada 25 yaşında bulunan Ertuğrul, Japonya gezisi için seçilmesinden takriben bir yıl evvel onarım ve havuz görmüştü. Özellikle ahşap kısımları yenilenmiş fakat makine ve kazanlarının altına isabet eden kısımlara dokunulmamıştı...
Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa, gemi için verilen olumsuz raporları göz ardı ederek, gemiye olan güvenini göstermek için, geminin komutanlığına ve Sultan Abdülhamit’i temsil edecek heyetin başkanlığına kendi damadı Albay (sefer sırasında Amiralliğe yükseltildi) Osman Bey’i atadı. Gemi kaptanlığına da Hint Okyanusu tecrübesi olan Süvari Ali Bey getirildi. (Ali Bey, eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel’in dedesidir.)
Gemiye, İmparator Meiji’ye sunulacak hediyeler ile birlikte, o dönem Bahriye Mektebi’nin (Deniz Harp Okulu) en iyi mezunları da bindirildi; böylece donanmanın genç subaylarına uzun seyir tecrübesi kazanmaları amaçlanmıştı.
Ertuğrul’un mürettebatı 26 güverte, 21 makine subayı, 1 sıhhiye, 1 silahendaz, 1 bando şefi, 5 askerî usta olmak üzere toplam 55 subay, 12 yeni mezun mühendis teğmen, 1 başçavuş, 2 serdümen çavuşu, 15 bölük çavuşu, 9 bölük emini, 57 onbaşı, 352 güverte eri, 37 makine eri, zanaatkâr ve hizmetli toplamı 70 kişi ve 1 de imam ile toplam 610 kişiydi..
Padişah II. Abdülhamit’in Japon İmparatoruna armağanı değerli taşlarla donanmış, mücevherli “İmtiyaz Nişanı” ve diğer hediyelerini götürecek olan Ertuğrul Firkateyni, gereken bakım ve onarım tamamlandıktan sonra, 14 Temmuz 1889’da “Vira Bismillah” ile İstanbul’dan yola çıktı
Ertuğrul, uzun ve oldukça maceralı bir yolculuktan sonra (kuma oturdu, çekilerek yüzdürülmeye çalışılırken dümeni kırıldı, fırtınaya yakalandı, Hint Okyanusu geçildikten sonra Malezya’nın Singapur Limanı’nda kışı ve fırtınaları geçirmek için 6 ay kalındı) 7 Haziran 1890 günü, Tokyo Körfezi’ndeki Tokyo’nun ticarî kapısı olan Yokohama Limanı’na varıldı. Ertuğrul Firkateyni’ nin Japonya yolculuğu yaklaşık on bir ay sürmüştü.
13 Haziran 1890 günü, Osmanlı heyeti, İmparatorluk Sarayı’na geldi. Osman Paşa, Sultan Abdülhamit tarafından hediye edilen “İmtiyaz Nişanı” nı, İmparator Meiji’ye sundu. Buna karşılık İmparator Meiji tarafından Osman Paşa’ya “Büyük Güneş Nişanı” ( Kyokujitu Dai Jusho) hediye edildi.
Günler karşılıklı ziyaretlerle geçerken, bir gemi personeli koleraya yakalandı, hastalık personel arasında yayıldı. Gemi karantinaya çekildi. 2 aya yakın bir süre karantina döneminden sonra, Japonların o mevsimin tayfunları hatırlatarak tehir önerilerine rağmen Ertuğrul, 15 Eylül 1890 günü, halkın büyük sevgi gösterileri arasında Yokosuka’dan ayrıldı.
Hava başlangıçta gayet güzeldi, ancak hemen ertesi günü fırtına Ertuğrul’ u açık denizde yakaladı. Önce, Mizan Direği denilen geminin arka direği kırıldı. Sonra kazan dairesindeki kömürlüklerden su dolmaya başladığı haberi geldi. Su giderek arttı ve makine dairesinin tamamını kapladı. Gemi kontrolden çıkmıştı. Başıboş sürüklenirken, 18 Eylül 1890 günü, ana ada Honşu’nun en güney ucundaki Oşima (Oshima) Adası’ nın güney burnundaki Funkara kayalıklarına vurarak parçalandı.
Osman Paşa, gemisini terk etmedi. 62 subay ve 547 erden kurulu mürettebattan sadece 6 subay ve 63 er, çoğu yaralı durumda sağ olarak karaya çıkabildi.
Ertesi gün sakinleşen deniz, aldığı kurbanların bir kısmının cesetlerini iade etti. Oşima Adası halkı, şehitlerimizin cenazelerini gözyaşları içinde denizden çıkardıktan sonra, Şinomisaki (Shionomisaki) Feneri’nın 300 metre kadar güneyinde, deniz bakan bir tepe üzerinde toprağa verdi.
Daha sonraları Japonlar, şehitlerimizin anısını yaşatmak amacıyla, Şionomisaki Feneri (Shionomisaki Lighthouse) civarına, şehit olanların toprağa verildiği yerde 1891 yılında bir anıt diktiler.
Bu olay, Türk- Japon dostluğunun gelişmesinde de çok önemli rol oynadı. Hayatta kalan denizciler, Japonya İmparatorunun talimatıyla Hiei ve Kongo isimli iki askeri gemi ile İstanbul’a gönderildi.
Oshima (Oşima) Adası halkı tarafından bağlı oldukları Kuşimato Belediye Başkanlığı organizasyonunda, her sene Ertuğrul Şehitliği’nde bir anma töreni yapılmaktadır.
Japonya’da hayatlarını kaybeden şehitlerimizi ve bu vesileyle Türk Milleti’nin ve Türk Vatanı’ nın varlığının bekası için can veren tüm şehitlerimizi en derin saygı ve şükran hislerimle anıyorum. Nur içinde yatsınlar.