Bu haftaki köşe yazımda ihtiyacımız olan tüm gıda fiyatları ile nasıl oynandığı kimler mağdur kimler bu mağduriyete aldırış etmeden gözlerini para hırsı bürümüş kişi veya izliyoruz, seyrediyoruz.

Hani güzel bir söz vardır balık baştan kokar diye, yani bu kadar mı olur?

Bu haftaki yazımın içeriğine cuk diye oturuyor. Üreticiden başlayan bu serüven tüketiciye ulaşana kadar sürüyor maalesef. Üretici yetiştirdiği malını toptan aracılara verince hem kendi mağdur oluyor hem de aslında tüketiciyi mağdur ediyor. Örnek vermek gerekirse Antalya Kumluca’dan alınan mal farz edelim dört lira, aracı Yalova haline sekiz liraya satıyor. Yalova hali de bu mamulü 16 liradan satınca pazarcı da 24 liradan satıyor, bu fiyat artışı serüveni vatandaşımızda son buluyor. Aslında balık baştan kokar dedik ya esas hata üreticiden başlıyor.

Üretici malını tarlada ziyan olmasın korkusuyla nakit parayı da görünce zincirleme aracılarla dört liralık mamul yirmi dört liraya çıkıyor. Malı tarlada satın alan aracı, ben dünyanın parasını aylar evvel vermişim derken, Yalova hali de Antalya’dan Yalova’ya bu malların taşınma (navlun) masrafı var ona göre fiyat tespiti yapıyorum derken, pazarcı esnafı da karda kışta sabahtan akşama kadar ayakta duruyorum bu da benim hakkım deyince, kendi tarlasında yetiştirdiği mamulü, Antalya’dan gelen malın fiyatından satan köylü esnafı da yerli mal ithal mallara benzemez deyince dört liralık mal tabii ki 24 liraya çıkıyor. Sebze meyvede durum bu şekilde.

Aslında tüm gıda maddelerinde de durum bundan farksız değil. Ben ve ailem yıllarca sebze ve meyve dahil tüm gıda maddelerinin ucuzlamasını hiçbir esnaf istemez. Mamul 10 lira olursa iki buçuk lira kazanır. Mamul 20 lira olunca 5 lira kazanır.

Saygılarımla.