Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra siyasi etkinliğini artırma çabaları ve 1991 seçimleri sonrası kurulan koalisyon hükümetindeki güç çatışmaları, ülke gündemini uzun süre meşgul etti.
ÖZAL’LI YILLAR VE ANAVATAN ‘ANAP’ DÖNEMİ
Özal1979'da Başbakan Süleyman Demirel'in azınlık hükûmetinde başbakanlık müsteşarı olarak göreve başladı ve 1980 askeri darbesine kadar bu görevde bulundu. Müsteşar olarak, Türkiye'ye neoliberal politikalarla tanıştırdı, '24 Ocak kararları' olarak bilinen ekonomik reform sürecinde önemli bir rol oynadı.
12 Eylül 1980 Darbesinden sonra, Bülend Ulusu tarafından kurulan hükûmette ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı görevini üstlenerek ekonomik reformları uygulamaya devam etti. Daha sonra ekonomi politikası üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle 1982'de istifa etti.
Askeri müdahaleden bir süre sonra, eski siyasi partiler kapatılmış ve halkoylamasıyla kabul edilen 1982 Anayasası’yla ‘yeni bir siyasal düzen’ getirilmesi amaçlanmıştı.
1983'te askeri hükûmet tarafından siyasi faaliyetlere getirilen yasağın kaldırılmasının ardından, Turgut Özal Anavatan Partisi'ni (ANAP) kurdu.
Liderliğini Emekli Org. Turgut Sunalp’ın yaptığı Milliyetçi Demokrasi Partisi ‘MDP’ 12 Eylül’ün temsilcisi olduğunu söylüyordu.
Bülent Ulusu’nun Başbakanlık Müsteşarı Necdet Calp liderliğinde de sosyal demokrat olduğu savunulan Halkçı Parti ‘HP’ kuruldu.
Yapılacak seçimlere katılması için sadece bu üç partiye izin verilmişti.
Anavatan Partisi, Özal’ın çevresinde örgütlenmiş, büyük ölçüde kişiselleşmiş bir partidir. Bu nedenle, Türk Siyasi Tarihinde özel biri yeri olan Anavatan Partisi’nin kuruluşu ve ilk iktidar yılları, siyasi literatüre “Özalizm” olarak geçmiştir.
Anavatan Partisi eski parti örgütlerinin dağıldığı bir ortamda genç ve dinamik kadrosu, etkili halk desteği sayesinde kısa zamanda güçlü ve yaygın bir parti örgütü oluşturmayı başardı. Özal seçim öncesi siyasal söylemlerinde ılımlı, daha çok ekonomik konulara ağırlık veren, bürokrasiye karşı çıkan, ‘devlet millet için vardır’ temasını işleyen bir siyasal parti lideri oldu.
Anavatan Partisi siyasal kadrosu önemli ölçüde, devlet ve özel kesim deneyimi sırasında Özal’la birlikte çalışmış teknokratlardan, Milli Selamet Partisi’nden, Milliyetçi Hareket Partisi’nden, Adalet Partisi’nden, hatta Cumhuriyet Halk Partisi’nden; bir önceki dönemde fazla ön planda olmayan politikacılardan oluşturmuştu.
Dört temel siyasal eğilimi birleştirme iddiasıyla ortaya çıkmış ve işçi, memur, çiftçi, esnaf gibi toplum katmanlarını kapsayan ‘ortadirek’ temasını kullanarak kendine bir orta sınıf partisi görünümü vermiş, bazı büyük iş çevrelerinden de destek görmüştü.
Anavatan Partisi’nin bu seçim başarısında; kitle iletişim araçlarını kullanmadaki etkililiği, iktisadi konulara ağırlık veren ılımlı söylemleri, kullanılan ‘orta direk’, ‘iş bilirlik’, ‘iş bitiricilik’ gibi temaların kamuoyundaki etkisi, ‘tek sivil parti’ olma görüntüsü, dört eğilimi birleştirme iddiasıyla klasik sağ geleneği önemli ölçüde öne çıkarsa da bunun yanı sıra sosyal demokrat seçmenler üzerinde de etkili olabilmesi, en etkin ve geniş örgütsel ağı kurmuş olması gibi etkenler rol oynamıştı.
Dört eğilimi birleştirdiğini iddia etmekle beraber, siyasetini daha çok muhafazakarlık ya da İslamcılık temeline dayandıran Anavatan Partisi, kurulduğu günden itibaren, hedefe ulaşmada dini bir propaganda aracı gibi görmüş ve kullanmıştır.
6 Kasım 1983 seçimlerine katılan partiler arasında kendine ‘tek sivil parti’ görünümü veren Anavatan Partisi, seçimlerde oyların yaklaşık yüzde 45’ini alarak tek başına iktidar olmayı başardı ve Özal, 45. Türkiye Hükûmetini kurarak Türkiye'nin Başbakanı oldu.
İktidara gelirken temel hedefi ekonomik sorunları ne pahasına olursa olsun çözmek olan Anavatan Partisi, iktidara geldikten sonra 24 Ocak Kararlarının devamı olan bir ekonomi siyaseti izlemiş ancak, hedeflediği noktaya bir türlü yaklaşamamıştır.
Döviz kuru, enflasyondaki artış ve kürtcülük hareketlerinin başlaması, sivil vatandaşlara yönelik artan saldırılar, ANAP'ın 1984 yerel seçimlerinde oy oranının azalmasına neden oldu.
12 Eylül döneminde yasaklanan siyasetçilere siyasi faaliyetlere devam etme izni verilip verilmesi için yapılan1987 referandumunda, Özal ve partisi ANAP; yasakların kaldırılmasına karşı ‘hayır’ kampanyası yürütse de yasaklar kaldırıldı.
Başbakan Turgut Özal erken genel seçim kararı aldı ve aynı yıl 29 Kasım'da genel seçim yapıldı. Özal’ın oy oranı %8,83 düşerek %36,31'e gerilemiş olsa da iktidarını sürdürdü.
· Özal, dış politikada NATO müttefikleriyle uyumlu hareket etti.
· Avrupa Birliği'ne ilk kez tam üyelik başvurusu yapıldı.
· Haziran 1989’da Bulgar Komünist Partisi rejiminin baskı uyguladığı ve asimilasyon politikası yürüten Bulgaristan; Türklerinin Türkiye'ye sığınmalarına ve göç etmelerine izin verildi.
· Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle Türkiye'nin de dahil olduğu Batılı müttefikler Sovyetler Birliği'nin dağılması ile dünyada üstünlük kurmuştur. Körfez Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George H. W. Bush ile yakın bir bağ kurmuştur.
· İktidarda bulunduğu 1983-1991 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık yüzde 5,2 oranında büyüdü.
· Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanununu değiştirerek Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nı kurdu.
· Ekonomide serbest piyasa düzenini esas alan yapısal değişim programı Turgut Özal hükûmeti döneminde uygulamaya kondu. 1983-1987 yılları arasındaki Başbakanlığı dönemini de içine alan, Türkiye'de kişi başına düşen millî gelir 1980 yılında 1.539 dolar iken 1987 yılında 1.636 dolara yükseldi.
· Türkiye'yi ithal ikamesi modelinden ihracat önderliğinde büyüme modeline dönüştürmeyi başarmış ve Türk ekonomisi rekabete açılmıştır.
· Döneminde pek çok Anadolu il ve ilçesinde organize sanayi bölgesi kurulmuş, Anadolu üretim yapıp doğrudan ihracata yönelmiştir.
Türkiye'de yaşayan Kürt toplumunun hakları için çözüm süreci gündeme alındı.
· Celal Talabani ve Kuzey Irak lideri Mesud Barzani'ye uluslararası alanda rahat seyahat edebilmesi amacıyla kırmızı Türk pasaportu verdi. Ancak Talabani bu pasaportu 2003 yılında Türkiye'ye iade etti.
1989'daki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu.
31 Ekim 1989 tarihinde yine muhalefetin katılmadığı 3. tur oylamasında Turgut Özal 263 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı oldu. 9 Kasım 1989 tarihinde resmi olarak görevine başladı. Bu seçimden akılda kalan ise alışamadık diyenlere, “alışırsınız, alışırsınız” demesidir.
Cumhurbaşkanlığı döneminin en önemli olayı I. Körfez Savaşı'dır. Bu olayda çok aktif rol aldı. Petrol kaynaklarının kontrolünü elinde tutan Saddam Hüseyin'in Türkiye için büyük bir tehlike olduğunu ve Saddam'ın bölgeyi hakimiyeti altında tutmasına izin verilmemesi gerektiğini savundu. Saddam'ın uzaklaştırılması için mümkün olan her şeyin yapılması konusunda fikren ve siyasi açıdan son derece istekliydi. Bu nedenle ABD'ye açık destek verdi.
Harekâta Türk Ordusu'nun da katılıp, Mîsâk-ı Millî sınırları içinde olan Musul ve Kerkük'e girilmesini isteyince, zamanın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay; görev süresi sona ermeden 3 Aralık 1990 tarihinde kendi isteği ile Genelkurmay Başkanlığı görevinden emekliye ayrıldı. Görevden ayrılmasına sebep olarak da I. Körfez Savaşı'nda hükûmetin tutumuna tepki olduğu öne sürüldü.
Dönemin Irak Başbakanı Taha Yasin Ramazan Türkiye ziyareti sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Özal'ı makamında ziyareti sırasında Saddam Hüseyin hükûmetine karşı Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık uçaklarına İncirlik Hava Üssü'nü açarsanız "sizi düşman biliriz" sözlerine karşı Turgut Özal "O Saddam'a selam söyle. Eğer Türkiye topraklarına bir top mermisi düşerse, seni de Saddam'ı da Bağdat'ın ortasında asarım." demiştir.
Turgut Özal, Kaymakam Eyüp Sabri Kartal'ın kaymakamlık görevine başlama törenine katılması ‘sivil cumhurbaşkanından sivil yönetime destek’ olarak değerlendirilmiştir (16 Ağustos 1991).
Özal, her zaman sivil yönetimi savunmuş olup genellikle de resmi kıyafetler yerine sivil kıyafetler giymeyi tercih etmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarını resmi kıyafetiyle ziyaret eden diğer cumhurbaşkanlarından farklı olarak çoğu defa kravatsız, keten pantolon, keten ayakkabı ve tişörtle resmi programlara katıldı.
Üst rütbeli askerlerin devir teslim törenine katılmazken, küçük bir ilçede kaymakamın göreve başlama törenine katıldı. Askerî birlikleri şortla denetlemesi medya tarafından şiddetle eleştirildi.
Özal, iflas noktasına gelmiş Türk ekonomisini kurtarma operasyonu olarak kabul edilecek ‘24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirlerinin mimarıydı. Başbakanlık Müsteşarı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Vekili olarak, o güne kadar hiç kimseye verilmeyen yetkilerle donatılmıştı.
Turgut Özal’ın ısrarla piyasa ekonomisini savunması ve iktidara gelince bu sistemi kararlılıkla yürürlüğe koyması ülkeye yeni bir ufuk ve süratli kalkınmanın yolunu açmış ve Türkiye’yi içine kapalı devletçi bir ekonomik yapıdan, dışa açık ve dünya ekonomisiyle entegre olabilecek bir sisteme geçirmiştir.
Turgut Özal’ın on yıllık iktidarı döneminde gerçekleştirilmiş olduğu hizmetleri sıralarsak:
· Piyasa ekonomisinin kararlılıkla uygulanması, ülkeye yeni bir ufuk ve hız kazandırmıştır. Özal, Türk toplumunu ve ekonomisini resmi ideolojinin statükocu yaklaşımlarından kurtarmış, ülkeye modernleşme ve yenilik getirmiştir.
· Özal döneminde, ferdi serbest piyasa ekonomisi kapsamında özgürleştiren adımlar atılmıştır.
· Türk parası konvertibiliteye geçmiş,
· İthalat serbest bırakılmış,
· Bankacılık sistemi ileri ülkelerle rekabet edebilir hale getirilmiştir.
· Altyapı ve enerji eksiklikleri giderilmiş, telekomünikasyon ve elektrik altyapısında büyük gelişmeler sağlanmıştır.
· Karayolları, hava ve deniz limanlarındaki yatırımlarla Türkiye’nin altyapısı güçlendirilmiştir.
· Ekonomik kalkınmanın önündeki en büyük engel olan döviz dar boğazı aşılmış,
· İhracat beş kat artmış,
· Turizm sektörü Batı standartlarında tesislere kavuşarak gelirlerini önemli ölçüde artırmıştır.
· Türk Silahlı Kuvvetleri modernize edilmiş ve Savunma Sanayi Teşkilatı kurulmuştur.
· Şehirleşme ve konut sorunlarına çözüm getirilmiş,
· Sermaye piyasası oluşturulmuş ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası kurulmuştur.
Bu gelişmeler, Türkiye’yi çevresindeki ülkelere kıyasla daha ileriye taşımış, bölgesel bir siyasi ve ekonomik güç haline getirmiştir.
Özal, Türk dünyası ile yakınlaşmayı sağlamış, Türk Cumhuriyetleri ile siyasi ve ekonomik iş birlikleri kurarak Türkiye’nin dünya ile bütünleşmesine öncülük etmiştir. 4-15 Nisan 1993'te Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan'ı kapsayan on bir günlük bir gezi gerçekleştirdi.
Türkiye'ye döndükten iki gün sonra, 17 Nisan 1993'te sabah saat 10.30'da Çankaya Köşkü'nde fenalaştı. Yirmi beş dakika sonra GATA'ya götürülmek üzere ambulansa bindirildi. Yolda durumunun ağırlaşması nedeniyle saat 11.15'te daha yakın olması nedeniyle Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'ne götürüldü. Doktorların kalp krizi teşhisi koyduğu Özal'a önce kalp masajı yapıldı, daha sonra ameliyatla geçici kalp pili takıldı. Özal saat 14.30'da öldü.
1980 ile 1990’lı yıllara teknisyen ve siyasetçi olarak damgasını vuran isim; hiç şüphe yok ki Turgut Özal’dır.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Akıllara Kazınan Bazı Sözleri
· Benim memurum işini bilir.
· Sen onu git küçük Turgut’a anlat.
· Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz.
· Devlet millet içindir, millet devlet için değildir!
· Cumhurbaşkanı oldum diye namazı mı terk edeceğim.
· Devlet halka sorarak değil, halka hesap vererek yönetilir.
· İnsanlar kavga seyretmeyi sever, kavga edenleri sevmez.
Bunlar da Özal’ın sözleri…
· Ben açık olarak iki şeyin yanındayım. Biri açık bir toplum, ikincisi serbest bir ekonomi.
· Allah’ın verdiği ömrü O’nun izninden başka alacak yoktur! Biz de O’na teslim olmuşuzdur.
· Ekonominin tabii kanunları vardır. Bu kanunların dışına çıkarak nehri tersine akıtmayalım.
· Sayın Evren’in Türkiye’yi 12 Eylül ile beraber bir yıkıntıdan, çöküntüden kurtardığına canı gönülden inanıyorum.
· Bize yardım ediyorsunuz. Yardımdan fazla önemli gördüğümüz husus ticarettir. Bize daha fazla ticaret imkanı verin.
· Devlet de, kalkınma da, iktisadi gelişme de tek bir amaç taşır: İnsanın, insanca, özgürce, refah ve mutluluk içinde yaşaması.
· Cumhurbaşkanının bugünkü haliyle yetkilerine bir ilave ve çıkarma yapılmadan halk tarafından seçilmesini tercih ederim.
· Biz çocukları severiz. Biz gençleri severiz. Biz insanı severiz. İnsandan daha mübarek, ne bir mahluk, ne bir kurum, ne de bir doktrin vardır.
· Birinci sınıf büyük devlet olabilmenin şartlarından birincisi iyi bir coğrafi konumda bulunmak, ikinci yeterli büyüklükte, nitelikte nüfustur.
· Devlet, mabut veya baba değildir. Devlet bir istihdam kapısı da değildir. Aslolan devletin zenginliği sonucu milletin zenginliği değil, milletin zenginliği sonucu devletin zengin olmasıdır.
· Ben bir icraat yapacağım zaman sol kafaların yazıklarına bakarım.
· Türkiye hala kalkınamamışsa bunun en büyük sebebi batının içimizden çok kolay adam satın alabilmiş olmasıdır!
· Canım pahasına da olsa yeminime sadık kalacağım. Tarafsız kalacağıma dair yemin ettim ama ben taraf tutacağım. Neyin tarafını tutacağım? Atatürk ilke ve inkılaplarının tarafını tutmaya devam edeceğim.
· Anayasal kuruluşlarımıza destek olmaya devam edeceğim. Türkiye’mizin yakın vadede Avrupa Topluluğu’nun en seçkin üyelerinden biri olmasının tarafını tutacağım. Cumhurbaşkanlığı makamını, her türlü iç siyaset sorunlarının üstünde tutacağım ama halkımın içinde, mütevazı bir vatandaş olarak, halkımla birlikte yaşayarak… Ve nihayet sözlerimi şu idrak içerisinde bitirmek istiyorum: Bu sımsıcak milletin, bu güçlü ülkenin ve bu büyük Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı olmak, benim için şereflerin en büyüğüdür. Ne mutlu Türküm diyene!
Değerli okurlar bir sonraki yazım ÇOBAN SÜLÜ’NÜN CUMHURBAŞKANLIĞI DÖNEMİ olacaktır. Saygılarımla…